Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2018/3308 Esas 2021/4219 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/3308
Karar No: 2021/4219
Karar Tarihi: 22.06.2021

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2018/3308 Esas 2021/4219 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2018/3308 E.  ,  2021/4219 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.11.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.09.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı hazine vekili ile davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Dava, imar uygulaması sırasında tescil harici yerden ihdasen davalı Hazine adına tescil edilen taşınmaz hakkındaki kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davacılar ..., ... ve ... dava konusu taşınmazın babaları ..."dan kaldığı iddiasıyla, davacı ... ise: kullandıkları, taşınmazı imar ve ihya ettiklerini ve diğer davacılar ile birlikte kullandıklarını ileri sürerek; ... mirasçıları ile ... adına müşterek tescili talebi ile dava açmışlardır.
    Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, yapılan yargılama sonunda davacıların aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın usulden reddine ilişkin ilk karar Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 25.03.2013 tarihli ve 2013/2307 Esas, 2013/2409 Karar sayılı ilamı ile “ ...Davacılar, ..., ... ve ... dava konusu taşınmazın kök murisleri ..."dan kendilerine kaldığı, davacı ... ise diğer davacılar ile birlikte müşterek olarak taşınmazı kullandığını iddia ederek dava açmışlardır. Davacı ..."in dilekçesinde yer alan istemine göre diğer davacılar ile arasında zorunlu dava arkadaşlığı olmadığı gibi müşterek mülkiyet iddia edildiğine göre davacının payı yönünden dava açmasına yasal bir engel bulunmamaktadır. Öte yandan, davacılar ..., ... ve ..."in dava dilekçesindeki anlatımda dava konusu taşınmazın kendi adlarına mı yoksa tereke adına mı tescilini istedikleri anlaşılmamaktadır. Hal böyle olunca öncelikle davacılar ..., ... ve ..."in dava dilekçeleri açıklattırılarak taşınmazın kendi adlarına mı yoksa kök muris ... adına mı tescili talep ettikleri hususunun sorulması, kendi adlarına tescil istemeleri halinde iştirak halinde mülkiyette mirasçıların adlarına dava açamayacakları göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmesi; tereke adına tescili talep etmişlerse ..."ın diğer mirasçılarının da muvafakatinin ya da terekeye mümessil tayini ile taraf koşulunun sağlanması, taraf koşulu sağlandığı taktirde bu davacılar yönünden de davaya devamla esasa ilişkin hüküm kurulması gerekir.” şeklindeki gerekçeyle bozulmuştur.
    Hükmü, davalı hazine vekili ve davalı ... vekili temyiz etmiştir.
    Kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin olağanüstü zamanaşımı veya başka bir yoldan kazanılması ve tapu siciline tescil edilmeleri mümkün değildir. Ancak Devletin hüküm ve tassarrufu altındaki yerlerle ilgili düzenlemeye yer veren Türk Medeni Kanunu (TMK)"nun 715. maddesinin son fıkrasında, sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılmasının özel kanun hükümlerine tabi olduğu açıklanmıştır.
    Nitekim 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu (KK)"nun 17. maddesinde imar ve ihya kurumuna yer verilmiş ve bu yolla taşınmaz kazanılması imkânı getirilmiştir.
    3402 sayılı Kanununun "ihya edilen taşınmaz mallar" başlığını taşıyan 17. maddesi:
    "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14"üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.
    İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz." hükmünü içermektedir.
    Anılan madde gereğince, orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanunun 14. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi hâlinde imar ve ihya yoluyla kazanılması mümkün bulunmaktadır.
    Hemen belirtmek gerekir ki; 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi aynı Kanunun 33/3. maddesi gereğince genel hüküm niteliğinde olup, Kadastro Kanununun uygulandığı yerler dışında bulunan taşınmazlar hakkında da uygulanır.
    Bir yerin imar-ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan arazilerden olması gerekir. Kamu hizmetine tahsis, hukuken olabileceği gibi fiilen de olabilir. Kamu hizmetine tahsis edilmeyen,
    Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, orman sayılmayan çalılık, makilik ve fundalık gibi topraklar imar ve ihyaya müsait olan yerlerdir. Makilik ve fundalık yerler orman toprağı ise imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir. Zira kanun koyucu Anayasa"nın 169. ve 170. maddelerini gözeterek ormanların imar ve ihya ile kazanılmasını yasaklamıştır.
    Aynı ilkenin bir sonucu olarak, 3402 sayılı Kanunun 16/A maddesinde belirtilen hizmet malları, 16/B maddesinde belirtilen orta malları, yollar, meydanlar ile 16/C ve 16/D maddelerinde belirtilen taşınmazların imar ve ihya ile kazanılması mümkün bulunmamaktadır.
    Bunun yanısıra, nehir ve çay gibi akarsuların eski (terk edilmiş, metruk) yatakları, kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Ancak bu yerlerin koşulları oluştuğu takdirde imar ve ihya ile kazanılması mümkündür. Buna karşılık aktif nehir, çay yatakları etki alanında bulunan yerlerin imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir (HGK"nın 02.10.1996 tarihli ve 1996/20-429 Esas, 1996/643 Karar; 18.02.1998 tarihli ve 1998/4-122 Esas, 1998/138 sayılı Kararları).
    Taşınmazın imar ve ihya ile edinilebilecek yerlerden olma niteliği yanında, tapu sicilinde kayıtlı olmaması da gerekmektedir. Tapuda Hazine ya da gerçek ve tüzel kişiler adına kayıtlı taşınmazların imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir. Ayrıca il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmazlar da imar ve ihya ile kazanılamazlar.
    Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarfedilerek tarım arazisi hâline getirilmesi gerekir. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir taşınmazın emek ve masraf sarfı ile tarım arazisi hâline getirilmesi hâlinde imar ve ihyadan söz edilebilir. Ekime, dikime ve ürün yetiştirmeye müsait olmayan yerler ihya edilecek taşınmazlardır.
    Emek ve masraf gerektirmeyen, zilyetliğin sürdürülmesi seviyesindeki, taşınmazın daha verimli hâle getirilmesi gibi çalışmalar imar ve ihya sayılmaz. Bu tür yerlerin imar-ihyaya gerek olmaksızın, TMK"nın 713/1 ve KK"nın 14. maddeleri gereğince kazanılmaları mümkündür.
    Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir yerin emek ve para sarf edilerek tarım toprağı hâline getirdikten sonra güçlendirmek amacıyla yapılan işlemler ihya olgusu içinde kabul edilmelidir.
    Taşınmaza tarım arazisi niteliği kazandırmayan uğraşlar, meydana getirilen eserler KK"nın 17. maddesi kapsamında imar ve ihya olarak kabul edilemez.
    Maddi olgu olan imar ve ihya, her türlü delil ile kanıtlanabilir. Her somut olayın özelliğine göre, yerel bilirkişi, tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları gibi deliller imar ve ihyanın kanıtlanmasında kullanılabilir.
    İmar ve ihya tek başına taşınmazın mülkiyetinin kazanılması için yeterli bir olgu değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesindeki yollama gereğince aynı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyetliğin nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla 20 yıldan fazla sürmesi gerekmektedir. 20 yıllık süre imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanır.

    Öte yandan; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilemeyen hâllerde zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemeyecektir.
    Yapılan açıklamalar ışığı altında somut olay incelendiğinde; dava konusu ... Köyü çalışma alanında bulunan taşınmaz 1953 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ekilemez arazi niteliği ile tapulama dışı bırakılmış, daha sonra ... Tapu Müdürlüğünce 23.03.2008 tarih ve 8355 yevmiye numarası, H4 (2/9004) parsel numarası ve 79.147,00 m2 yüz ölçümüyle ekilemez arazi vasfı ile ... adına tescil edilmiş, 2003 yılında ... Belediyesi tarafından hazırlanan 85126/1 No"lu parselasyon planı ile uygulama görmüş, ... Tapu Müdürlüğünce 10.10.2012 tarih ve 27699 yevmiye numarası ile tescil edilmiştir. İmar planında 2/9004 parsel numarası ile ve 79.147,00 m2 yüz ölçümüyle işlem görmüş olup, 28.488,00 m2’si DOP olarak kesilmiş, geri kalan 50.659,00 m2’si de birden fazla parsellere şuyulandırılmıştır. ... Kadastro Müdürlüğünün 23/11/2011 tarihli yazısında da taşınmazın taşlık olması nedeni ile ekilemez arazi olarak tescil harici bırakıldığı bildirilmiştir.
    Taşlık bir yer kural olarak TMK’nın 715. maddesinin kapsamına giren Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden sayılır. Böyle bir yer ancak imar ve ihya yolu ile kazanılır. Masraf ve emek harcamasını gerektirmeyen, zilyetliğin sürdürülmesi seviyesindeki çalışmalar ihya sayılmaz. Bilirkişiler tarafından verilen raporlarda taşınmazın bir kesiminin imar ve ihya faaliyetleri sonucu tarım arazisi haline getirildiği açıklanmış ise de, dosyadaki deliller karşısında ihya olgusu kanıtlanmamıştır. Taşlık olan bir yer de ihya olgusu olmaksızın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yolu ile edinilemeyeceğine göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı hazine vekili ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın davalı ... Başkanlığına iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.








    Hemen Ara