Esas No: 2017/2091
Karar No: 2020/177
Karar Tarihi: 20.01.2020
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2017/2091 Esas 2020/177 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
(KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİ)
Borçlunun ödeme şartını ihlal suçundan Düzce Açık Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan ..."nun, firar ettiği gerekçesiyle Açık Ceza İnfaz Kurumuna Ayrılma Yönetmeliği gereğince kapalı ceza infaz kurumuna iadesine dair anılan Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İşyurdu Yönetim Kurulu Başkanlığının 18/02/2017 tarihli ve 2017/6 sayılı kararını müteakip, hükümlünün infaz ettiği tazyik hapsi cezasının infazının doğrudan açık ceza infaz kurumunda gerçekleştirildiği gerekçesiyle, kapalıya iade kararının onaylanması talebinin reddine ilişkin Düzce İnfaz Hâkimliğinin 16/05/2017 tarihli ve 2017/791 esas, 2017/908 sayılı kararına yönelik itirazın reddine dair mercii Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/06/2017 tarihli ve 2017/467 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak;
5275 sayılı Kanun’un 14/4. maddesinde “Açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerden kınamadan başka bir disiplin cezası alanlar ve hükümlü oldukları suçtan başka bir fiilden dolayı haklarında tutuklama kararı (İptal ibare: Anayasa Mah. 09.04.2014 tarih ve 2014/26 E. ve 2014/78 K.) (...) olanlar ile yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma koşullarına uyum sağlayamayacakları saptananlar, kurum yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderilirler. Bu karar, infaz hâkiminin onayına sunulur.” şeklinde düzenlemeye yer verildiği, Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliğinin "Kapalıya iade" başlıklı 12. maddesinde “a) Haklarında 5271 sayılı Kanunun 100 üncü maddesine göre tutuklama kararı verilenler, b) Firar edenler, c) Kınamadan başka disiplin cezası alanlar, ç) 5 inci madde gereğince doğrudan açık kurumlara gönderilenler hariç olmak üzere; yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma koşullarına uyum sağlayamayacakları tespit edilenler, d) İş temin edildiği halde çalışmayanlar veya iş düzenine uyum sağlayamayanlar, e) Kapalı kuruma dönmek isteyenler, f) Haklarında üst sınırı yedi yıldan az olmayan başka bir suçtan soruşturma veya kovuşturması devam etmekte olanlar ile üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan henüz kesinleşmemiş mahkûmiyet kararı bulunanlar, kurum yönetim kurulu kararı ile kapalı kurumlara iade edilir ve bu karar derhâl infaz hâkimliğinin onayına sunulur.” şeklinde hükme yer verildiği, anılan Yönetmeliğin 12. madde düzenlemesinde “yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma koşullarına uyum sağlayamayacakları tespit edilen hükümlüler” dışında infazın doğrudan açık ceza infaz kurumunda yapılması yönünden herhangi bir ayrım yapılmadığı, 5275 sayılı Kanunun 14/4. maddesinde de kapalıya iade durumunda doğrudan açık ceza infaz kurumuna gönderilen hükümlüler yönünden ayrıma gidilmediği, her ne kadar firar eden hükümlülerin kapalı ceza infaz kurumuna iade edileceği yönünde anılan kanun hükmünde düzenleme öngörülmediği düşünülebilirse de firar eyleminin 5275 sayılı Kanunun 44. maddesinde hücre disiplin cezasını gerektirir eylem olarak düzenlendiği, açık ceza infaz kurumunda cezasını infaz etmekte iken firar eden hükümlünün kapalı kurumdan açık ceza infaz kurumlarına nakledilen ya da doğrudan açık ceza infaz kurumlarına gönderilen hükümlü statüsünde bulunmasının kapalı ceza infaz kurumuna iadesi yönünden farklılık arz etmeyeceği, aksi yorumun kanun koyucunun öngörmediği bir ayrımın yorum yoluyla vazedilmesi sonucunu doğuracağı, firar gibi bir eylemi gerçekleştiren hükümlünün cezasının infazının bizatihi risk içerdiği, daha sıkı infaz koşullarını haiz infaz kurumunda cezasının infaz edilmesinin infaz hukukunun amacı ve ruhuna uygun düşeceği cihetle, somut olayda açık ceza infaz kurumunda cezasını infaz etmekte iken firar eden hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna iadesi kararının onaylanması gerektiği gözetilmeksizin, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 26.09.2017 gün ve 94660652-105-81-7836-2017-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile Dairemize ihbar ve dava evrakı gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 1. maddesinde bu Kanunun amacının, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin usûl ve esasları düzenlemek olduğunun belirtildiği, tazyik hapsine ilişkin bir hususa yer verilmediği, tazyik hapsinin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 2. maddesinde tanımlanan "disiplin hapsi" kavramı içinde kaldığının kabulü gerektiği,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/11/2006 tarihli ve 2006/16.HD-220 esas, 2006/231 sayılı kararında da belirtildiği üzere, “Hapsen tazyik yaptırımında amaç, bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak olduğundan, alt sınırdan belli bir ceza belirlenmesi gerekmemekte, yükümlülük yerine getirilene kadar ve en çok 3 ay süreyle kişinin yükümlülüğüne uygun davranması için zorlanması söz konusu olmaktadır. ” şeklindeki gerekçe nazara alındığında, disiplin ve tazyik hapsinin kısmi bir düzeni korumak amacıyla getirildiği, kişinin kendisinden beklenen yükümlülüğü yerine getirdiği takdirde serbest kalacağı gibi Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliğinin 5. maddesinin 1. fıkrasının ç. bendinde 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu gereğince tazyik hapsine tabi tutulanların cezalarının doğrudan açık kurumlarda yerine getirileceğinin öngörüldüğü, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 14/4. maddesinde ve Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliğinin 12/1-b maddesinde özellikle vurgulanan "İade Edilir" sözcüğünün "kapalı ceza infaz kurumundan, açık ceza infaz kurumuna ayrılanları kapsamına alan bir sözcük olarak kabulünün gerektiği, Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliğinin 8. maddesinin kapalı kurumlarda cezasını infaz etmekte olan hükümlülerle ilgili bir düzenleme olduğu gibi açık kurumlardan ikinci kez firar etmiş olanların, firar tarihinden önce kesinleşmiş olan cezaları ve koşullu salıverilme tarihine kadar kesinleşerek infazına başlanacak olan cezalarının tamamının kapalı kurumda infaz edileceğinin öngörüldüğü, ceza hukukunda sanık aleyhine kıyasın yasak olmasının kanunilik ilkesinin doğal sonucu olduğu gibi 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 2. maddesinin 3. fıkrasında "Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz." şeklindeki düzenlemenin, bir anlamda hükümlünün durumunu ağırlaştırdığı konusunda kuşku bulunmadığından disiplin cezaları için de geçerli olacağının kabulü gerektiği anlaşılmakla;
Somut olayımızda 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu gereğince tazyik hapsine tabi tutulan ve doğrudan doğruya açık ceza infaz kurumunda cezasını infaz etmekte iken firar eden hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilebileceğine dair mevzuatta açık bir hüküm bulunmadığından;
Dosya kapsamına göre, Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.06.2017 tarihli ve 2017/467 değişik iş sayılı kararında isabetsizlik görülmediğinden, bu karara ilişkin Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün kanun yararına bozma talebinin CMK"nin 309. maddesi gereğince REDDİNE, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20/01/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.