Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2014/14107 Esas 2014/22988 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/14107
Karar No: 2014/22988
Karar Tarihi: 18.12.2014

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2014/14107 Esas 2014/22988 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, iş akdinin haksız olarak sona erdirildiğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile genel tatil, fazla çalışma, hafta tatili ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı, davacının iş akdine haklı nedenle son verildiğini ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir. Mahkeme davacının kısmi olarak haklı olduğuna karar vermiş, fakat bir ibranameye dayanarak yapılan ödemeyle ilgili olarak eksik bir inceleme yapıp, fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil alacakları hakkında yeterli bilgi vermemiştir. Bu nedenle karar bozulmuştur.
Kanun maddeleri:
- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
- 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 21'inci, 23-31'inci maddeleri
7. Hukuk Dairesi         2014/14107 E.  ,  2014/22988 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Adana 2. İş Mahkemesi
    Tarihi : 06/06/2014
    Numarası : 2011/528-2014/284

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı E.. E.. vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
    1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı E. Ç..‘in tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
    2-Davacı, iş akdinin haksız olarak sona erdirildiğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile genel tatil, fazla çalışma, hafta tatili ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı, davacının iş akdine haklı nedenle son verildiğini kıdem ve ihbar tazminatının kendisine ödendiğini, fazla mesai ücreti talep etmesinin mümkün olmadığını, hafta tatili kullandığını, yıllık izin ücreti hakkının doğmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, davacı vekilinin ibranamenin boş olarak alındığı iddiasını ispatlayamadığı, bu nedenle ibranameye itibar edilmesi gerektiği, ibranamenin miktar yazılı olan kıdem ve ihbar tazminatı yönünden makbuz niteliğinde kabul edilmesi gerektiği, yıllık izin ücretine ilişkin belge sunulmadığından yıllık izin ücretinin bulunduğu, faza mesai, hafta tatili ve genel tatil alacağının ise bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihi öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçerlilik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:
    Dairemizin yerleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir.
    İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
    İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
    Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 21"nci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
    İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 31"nci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
    İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.
    Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
    Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır.
    Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
    İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir.
    İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.
    Somut olayda dosyaya sunulan 7.7.2010 tarihli ibraname mahkemece makbuz hükmünde kabul edilmiş ise de davacı taraf işe girerken ibranamenin boş olarak imzalatıldığını ve sonradan işveren tarafından doldurulduğunu, ibranamede yazan miktarların ödemesinin yapılmadığını iddia etmiştir. Bu durum karşısında mahkemece yapılacak iş, bir mali müşavir bilirkişi seçilerek davalı işyeri belge ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak davalı tarafça yapıldığı ileri sürülen ödemenin işveren kayıtlarında görülüp görülmediği belirlenerek ibraname değerlendirildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir.
    3-Taraflar arasında davacının fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili ücretine hak kazanıp kazanmadığı noktalarında uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Mahkemece davacının talebi, davalının savunması özetlenmiş, davacının fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil alacağının bulunmadığı belirlenmiştir. Ancak, davacının fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil alacaklarının red nedeni gerekçeli olarak açıklanmadığından kararın bu yönden denetimi mümkün olmamıştır.
    HMK"nun 297. maddesine göre mahkeme kararları gerekçeli olmak zorundadır. Hükmün 297. maddesindeki şartları taşımadığı anlaşıldığından kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalı E.. E.."e yükletilmesine, 18/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara