Esas No: 2021/2020
Karar No: 2022/892
Karar Tarihi: 09.02.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/2020 Esas 2022/892 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/2020 E. , 2022/892 K.Özet:
Davacı vekili, davalıların kendisine ait bir taşınmazı haksız kullanması nedeniyle müdahalesinin engellenmesini talep etmiştir. Davacının talebi asıl dava açısından reddedilmiş, birleştirilen dava açısından ise davacının lehine karar verilmiştir. Davacı temyiz etmiş ve Yargıtay, taşınmazın tapulu olması nedeniyle harici satış işleminin geçersizliği sebebiyle tescil davasının reddedilmesi gerektiğine, ayrıca iyiniyetin varlığı iddia edilse bile resmi şekle uygun taşınmaz devri yapılmaması halinde temliken tescil davasının dinlenemeyeceğine karar vermiştir. Kararda belirtilen kanun maddeleri TMK'nın 684, 718, 722, 723, 724, 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26, Türk Borçlar Kanunu'nun 237. Maddesi ve Noterlik Kanunu'nun 89. Maddesidir.
"İçtihat Metni"
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
...
...
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 12/04/2010 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 19/11/2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; ...,... ada 6 parsel sayılı taşınmaz ile taşınmaz içerisinde bulunan evin kendisine ait olduğunu, davalının haklı gerekçesi olmadan taşınmazı kullanmakta olduğunu beyanla davalının müdahalesinin menine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava dosyası ile birleştirilen dava dosyasında davacı ... özetle; dava konusu taşınmazın bulunduğu yöredeki köy kadastro tespiti sırasında bu taşınmazların tümü itibariyle Kılılı da ikamet eden ... ailesine ait olduğunu, ifraz sonucu oluşan 538 numaralı parselin ...'a intikal ettiğini, tespit ve kadastro maliki ...’un sağlığında 1.300 m2 olarak ...'e adi yazılı senetle söz konusu yeri sattığını, müvekkili ...’in 1978 yılında buraya kendi parasıyla ev ve eklentisi olan ahırı inşa ettiğini, 537 veya 538 parsel olarak tespit gören taşınmazın imar uygulaması sonucu 252 ada 6 parsel olarak tapuya tescil edildiğini beyanla dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tapuya tescilini talep etmiştir.
Mahkemece davanın reddine; Birleştirilen 2010/229 Esas sayılı dava dosyası bakımından; davanın kabulü ile 252 ada 6 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına olan tapusunun iptali ile ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmü davacı ... temyiz etmiştir.
TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.
Bu koşul dava tarihine ve objektif esaslara göre saptanmalı, fazlalık ilk bakışta da kolayca anlaşılmalıdır. İnşaatın kapsadığı alanın ifrazı kabil ise arsa değeri yalnız bu kısma göre, aksi halde tamamının değerine göre bulunmalıdır. İnşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar, kaldırılmasıyla malzeme sahibinin elde edeceği yarardan daha fazla ise inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açacaktır. (Objektif koşul)
c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
Uygun bedel genellikle yapı için gerekli olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde noksanlıklar meydana gelecekse, bunlar taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedeli arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir.
d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Türk Medeni Kanununun 706, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26, Türk Borçlar Kanununun 237. maddesi ile Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca taşınmazların satışına ilişkin sözleşmelerin geçerliliği resmi şekil şartına bağlıdır. Bilindiği üzere ve kamu düzeni gereğince tapulu taşınmazların harici satışı geçersizdir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; dava konusu taşınmazı ... 2009 yılında satış suretiyle edinmiş olup taşınmaz tapuludur. Tapu kayıt maliki ...’in açtığı el atmanın önlenmesi davası mülkiyet hakkına dayalı olup müdahalede bulunduğu sabit olan davalılar yönünden müdahalenin önlenmesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi hatalıdır.
Birleştirilen dosya davacısı ... ise; her ne kadar taşınmazı ...’dan harici satışla aldığını ve üzerindeki evi 1975 tarihinde yaptığını beyan etmişse de; dava tarihi itibariyle ... ve mirasçıları taşınmaz maliki değildir. Tapulu taşınmazlarla ilgili adi yazılı sözleşmeye dayanarak kayıt malikine karşı açılan temliken tescil davası dinlenemez. Bir başka deyişle; resmi şekle uygun bir taşınmaz devri bulunmadığından davacının tescil istemine ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde karar verilmesi yasaya aykırıdır.
SONUÇ Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.