Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2012/5740 Esas 2013/3550 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
15. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/5740
Karar No: 2013/3550
Karar Tarihi: 03.06.2013

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2012/5740 Esas 2013/3550 Karar Sayılı İlamı

15. Hukuk Dairesi         2012/5740 E.  ,  2013/3550 K.

    "İçtihat Metni"


    Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi

    Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili gelmedi. Davalı vekili Avukat ... geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

    - K A R A R -

    Dava, iş bedeli olarak yüklenici tarafından taşerona verilip ödenen çek bedellerinin istirdadı, ödenmeyen çeklerden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemlerine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı taşeron vekilince temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle davacı tarafın talebi üzerine yapılan tespit sonrasında alınan bilirkişi raporunda, işin kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı olduğunun anlaşılmasına, malzemenin davacı tarafından önerilmiş olsa bile davalı tarafın ikâz yükümlülüğünü yerine getirmemiş olmasına, cevap dilekçesinde ayıp ihbarının davacı tarafından yerine getirildiğinin kabul edilmiş bulunmasına ve istenildiğinde malzemelerin davalıya iadesinin tabii bulunmasına göre davalı vekilinin yerinde bulunmayan aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
    2-Davada, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davalı taşeron tarafından yapılan imalâtın tümüyle ayıplı olduğu, imalât bedeli karşılığı 50.000,00 € ödemenin istirdadı ile bedel olarak verilen ve ödeme yasağı konulan 30.000,00 € tutarlı çekten dolayı borçlu bulunmadığının tespiti talep edilmiş, bu taleplere ek olarak, davalı taşeron tarafından ayıplı olarak imâl edilmesi nedeniyle ozon püskürten nozulların sökülüp takıldığını ifade ederek bu iş için harcadıkları 8.500,00 TL"nin de tahsili talep edilmiş, davalı taraf ise, yapılan işin sözleşmeden dönmeyi gerektirecek kadar ayıplı olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 106 ve 108. maddelerine göre, sözleşmeyi haklı olarak fesheden taraf, bu yüzden uğradığı menfi zararlarını isteyebilir. Başka bir anlatımla, sözleşmenin feshinde davacı haklı olsa dahi sözleşmede aksine düzenleme bulunmadıkça müspet zarar talep edemez. Müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa
    edilmemesinden doğan zarardır. Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zararı ifade eder. Buna göre, sözleşme feshedilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar bu sözleşmeye dayanılarak borcun ifa edilmemesinden doğan zararın tazmin edilmesinin istenmesi mümkün değildir. Somut olayda, uyuşmazlık konusu edilen ve davalı namına üçüncü kişiye yaptırıldığı belirtilen ozon püskürten nozullar için yapılan 8.500,00 TL ödeme, müspet zarar kapsamında değerlendirilmesi gereken bir zarar kalemidir. Davacının sözleşmeyi feshetmiş olmasına göre, müspet zarar kapsamında değerlendirilen bir alacak kalemini talep edemez. Kaldı ki, davacı tarafından dosyaya sunulan 03.12.2007 tarihli faturanın, bu iş kalemine ilişkin düzenlenmiş olduğu da kanıtlanmış değildir. Bu durumda, mahkemece 8.500,00 TL alacak talebi yönünden davanın reddi yerine kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
    Diğer taraftan; 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 101/I. maddesi uyarınca, muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer. Başka bir anlatımla, borçlunun temerrüdünden söz edilebilmesi ve bu kapsamda temerrüt faizine hükmedilebilmesi için, muaccel bir borcun ve alacaklının bu borca yönelik isteminin veya sözleşmede kesin vadenin bulunması şarttır. Muacceliyet, alacaklının borçludan edimini talep edebilme yetkisi olup, borç muaccel hale gelmeden borçlunun temerrüdü söz konusu olmaz. Temerrüt ise, alacaklı tarafından talep edilebilir hale gelmiş borcun ifasındaki gecikmedir. Eldeki davada; davalı taşeron, kendisine 06.09.2007 günü tebliğ edilen 04.09.2007 tarihli ihtarname ile ve bu ihtarnamede verilen 3 günlük sürenin eklenmesiyle 10.09.2007 günü temerrüde düşürüldüğü halde, hükmedilen alacağa yasal olmayan gerekçelerle çeklerin keşide tarihlerinden itibaren faiz yürütülmesi de usul ve yasaya aykırıdır.
    O halde karar açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.
    SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, davalı taraf Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden 990,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 03.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    .

    Hemen Ara