Esas No: 2021/4547
Karar No: 2022/3004
Karar Tarihi: 20.04.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/4547 Esas 2022/3004 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/4547 E. , 2022/3004 K.Özet:
Davacı, 40 yıldan fazla süredir zilyet olduğu ve üzerinde yapılar ve ağaçlar bulunduğu bir taşınmazın tapuya tescil edilmesini talep etmiştir. Davalılar ise taşınmazın devletin tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ve tescil edilemeyeceğini savunmuştur. Yerel mahkeme davanın kabulüne karar vermiş, ancak Yargıtay tarafından bozulmuştur. Hukuk maddeleri açıklandığı üzere, kesinleşen karar nedeniyle davanın reddedilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur. Kararın sonunda, mahkeme kararının kesinleştiği tarihten imar tarihi olan 1997 tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresi de dolmadığından kararın hatalı olduğu vurgulanmıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri, TMK'nun 713/1 maddesi, 6100 sayılı HMK'nin 24. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.03.2011 gününde verilen dilekçe ile zilyetliğe dayalı tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11.12.2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve Belediye Başkanlığı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 261 ada 45 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, konu taşınmazın denize bakan cephesi önünde kıyı kenar çizgisine kadar olan yere gerek kendisi gerek murisi ve gerekse murisi evvellerinden bugüne kadar 40 yıldan uzun süredir malik sıfatıyla zilyet olduğunu, bu yerde yapıları ve murisi evvelerince dikilmiş ağaçlarında bulunduğunu, bu ağaçların 40 yaşın üzerinde olduğunu, konu yerin tapusuz olup, bu yere 40 yıldan fazla süredir malik sıfatı ile zilyet olduğundan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereği ... ilçesi, ... Mahallesi 261 ada 45 parsel sayılı taşınmazın denize bakan sınırından başlayarak kıyı kenar çizgisine kadar olan kısmın mülkiyetinin adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu yerin, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesine göre zilyetlikle iktisap edilemeyecek yerlerden olduğunu, ayrıca tescili talep edilen yerin tarım arazisi olmadığını, üzerinde yapılaşmaların bulunduğunu, Kadastro Kanunun ihya edilen taşınmaz mallar başlıklı 17. maddesine göre söz konusu taşınmazın zilyetlikle iktisap edilemeyecek yerlerden olduğundan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine dair verilen karar 8. Hukuk Dairesinin 04/06/2020 tarihli 2016/13645 Esas, 2020/793 Karar sayılı ilamında açıklanan "6100 sayılı HMK'nin 24. maddesi "Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder." hükmünde tasarruf ilkesi düzenlenmektedir. Eldeki davada; mahkemece gerekçeli karar başlığında davacı olarak yazılan ...’in eşi ...’e tevkilen Av. ... adına vekaletname düzenlendiği, dava dilekçesinde davacı olarak ...’in yer aldığı anlaşılmaktadır. Mahkeme gerekçesinde davacının 261 ada 45 kadastro parselinde 16/24 pay sahibi ...'in eşi olduğunu, mahkemenin 2002/406 Esas-68 Karar sayılı dosyasında hazinenin davacı aleyhine kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan yapılara ilişkin açtığı meni müdahale davasının kabulüne karar verildiğini belirtilmiştir. Oysa, 261 ada 45 kadastro parselinde davacı ...’in bizzat kendisinin pay sahibi olduğu, mahkemenin 2002/406 Esas-68 Karar sayılı dosyasında da Hazinenin davacı ... aleyhine değil ... aleyhine dava açıldığı anlaşılmıştır. Hal böyle olunca, mahkeme karar başlığı ve gerekçesinde davacı olarak yazılan ...’in davacı kabul edilerek yargılama yapıldığı ve hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. 6100 sayılı HMK'nin 24. maddesinin 1. fıkrası uyarınca; hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemeyeceği ve karara bağlayamayacağından davacı ... yönünden yargılama yapılarak karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir." gerekçeler ile bozulmuştur.
Bu kez mahkemece bozmaya uyularak yazılı gerekçeler ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı Hazine vekili ve dahili davalı ... Başkanlığı temyiz etmişlerdir.
Dava, zilyetlik hukuksal nedenine dayalı tescil istemine ilişkindir.
Dava, olağanüstü zamanaşımı ile imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK'nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda; dava konusu yerin 261 ada 45 sayılı parsel ile kıyı kenar çizgisi arasında bulunan ve 05.12.2013 tarihli fen bilirkişi raporuna ekli krokide mavi renkle gösterilen 365,50 m2'lik alan olduğu, bu alan içerisinde A:13,37 m2 harfi ile gösterilen davacıya ait depo ve wc olarak kullanılan binanın, B:19,81 m2 harfi ile gösterilen çardağın, D:12,18 m2 harfi ile gösterilen havuzun, E:22,35 m2 harfi ile gösterilen çardağın, F:18,79 m2 harfi ile gösterilen barın ve ekili ağaçların bulunduğu tespit edilmiştir.
Davacının müşterek maliki olduğu 261 ada 45 parsel sayılı taşınmaz 15.02.1989 tarihinde hükmen tapuya tescil edilmiştir. Tescile dayanak Erdek Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/266 Esas, 1987/73 Karar sayılı dava dosyasının su baskını nedeni ile imha edildiğine dair tutanak tutulmuş ise de dosya içinde kesinleşme şerhi bulunan suretinden taraflarının aynı olduğu ve 45 parsel sayılı taşınmazın tesbitine itiraz davası olduğu anlaşılmaktadır. 45 parsel sayılı taşınmaza uygulanan 1962 tarih 188 no'lu 6110 m2'lik gayri sabit sınırlı dayanak tapusunda güney sınırı sahil yolu olarak okumaktadır. Nitekim tescil kararında dava konusu taşınmazın bulunduğu yöndeki ve davacıların fazladan 1550 m2'lik yerin kıyı tarafından iptaline ve tapu kapsamına dahil edilmesi yönündeki istek ve taleplerinin reddine karar verilmiştir. Bu dosyada tescil harici bırakılan ve 45 sayılı parselin güney yönüne ilişkin kesinleşmiş karar bulunduğu gözetilmeden davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Davanın, kesin hüküm nedeniyle reddi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulü doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de, mahkeme kararının kesinleştiği tarihten imar tarihi olan1997 tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresi de dolmadığı halde yazılı şekilde karar verilmesi de hatalı olmuştur.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.