Esas No: 2021/4296
Karar No: 2022/3616
Karar Tarihi: 23.05.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/4296 Esas 2022/3616 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/4296 E. , 2022/3616 K.Özet:
Dava, mirasbırakandan intikal eden taşınmazın ve hayvanların davalı tarafından kullanılıp satıldığı gerekçesiyle ecrimisil ve alacak talebiyle açılmıştır. İlk hükümde intifadan men koşulu gerçekleşmediği ve hayvanların borçlar için satıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak Yargıtay'ın bozma ilamında intifadan men koşulunun gerçekleştiği kabul edilmiş ve borç ve cenaze giderleriyle hayvanların gerçek değerleri arasındaki farkın belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Yapılan duruşma sonucunda kısmen kabul edilen davanın kısa kararında farklı miktar belirtilen gerekçeli kararla çelişki yaratıldığı görülmüştür. Bu nedenle mahkeme kararı HMK'nın 297. maddesi kapsamında çelişki içermeyen, taraflar hakkında infazı mümkün ve usule uygun bir kısa karar ile gerekçeli karara uygun şekildeki hüküm tesis edilmemiştir ve karar bozulmuştur.
Kanun maddeleri:
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294. maddesi (Hüküm, hükmün verilmesi ve tefhimi)
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi (Hükmün kapsamı)
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 298. maddesi (Hükmün yazılması)
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 11/12/2009 gününde verilen dilekçe ile ecrimisil istenmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/05/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, ortak mirasbırakandan intikal eden 300 parsel sayılı taşınmazın kullanılmak ve toplam 13 adet değişik yaş ve cinsteki büyükbaş hayvanın da satılmak suretiyle davalı tarafından tasarruf edildiğini, karşılığında bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek, miras payı oranında ecrimisil ve alacak istemlerinde bulunmuştur.
Davalı, dava açılmadan bir ay önceye kadar kendisinden bir talepte bulunulmadığını, satıldığı iddia olunan büyükbaş hayvan sayısının 11 olduğunu, mirasbırakanın sağlığındaki borçları ile cenaze masraflarının karşılanması için satışların gerçekleştirildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece ilk hükümde, intifadan men olgusunun gerçekleşmediği ve büyükbaş hayvanların da mirasbırakanın borcuna mahsuben satışlarının yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 05.05.2015 tarih, 2015/5809 Esas, 2015/6675 Karar sayılı ilamıyla; ''...somut olaya gelince; dava açılmadan 1 ay önce davacının talepte bulunduğu yönündeki bunu destekler mahiyetteki davalı savunması ile diğer mirasçı ...'ın beyanı dikkate alındığında intifadan men koşulunun gerçekleştiğinin kabulü gerektiği gibi satışları yapılan büyükbaş hayvanların mirasbırakandan kalan borca ve cenaze giderlerine mahsuben yapıldığı hususu da gerek davalının savunmasından gerekse anılan tanık anlatımlarından anlaşılmaktadır. Ne var ki, borç ve cenaze giderlerinin hayvanların satış tarihlerindeki gerçek değerlerini karşılamaya yetip yetmediği değerlendirme konusu yapılmamıştır.
Hâl böyle olunca, davalı savunması, tanık ... ve diğer tanıkların beyanları tartışılarak intifadan men olgusunun ne zaman gerçekleştiği tam olarak saptanıp, bu tarih itibariyle pay oranında ecrimisile hükmedilmesi ve satışı yapılan büyükbaş hayvanlar yönünden ise bilirkişi tarafından tespit edilen satış tarihlerindeki gerçek değeri ile davalının kabulünde olan mirasbırakana ait borçlar ve cenaze giderleri toplamı arasında fark olup olmadığı, fark bulunması halinde belirlenecek bu değerin miras payı oranında hüküm altına alınması gerektiği gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.'' denilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, ecrimisil talebine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun;
1- “Hüküm, hükmün verilmesi ve tefhimi” başlıklı 294. maddesinde açıklandığı üzere mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur.
2- “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
3- “Hükmün yazılması” başlıklı 298. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
Kısa karar, bir davayı sona erdiren (nihai) temyizi mümkün olan son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Asıl olan kısa karardır. Bu gibi hallerde de Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararında buna uygun olarak düzenlenmesi gereklidir. (10.04.1992 gün ve 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı) Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 2011/21-23 E- 268 K, 2012/6–97 E 203 K, 2012/10–149 E 291 sayılı Kararlarında da benimsenmiştir.
Eldeki davada, mahkemece tefhim edilen kısa kararda; “4.414,50 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde karar tesis edilmiş iken, gerekçeli kararda; “1,964,50 TL” şeklinde hüküm kurularak, kısa kararda belirtilen kabule konu miktarla gerekçeli kararda belirtilen miktarın farklı olduğu ve bu şekilde çelişki yaratıldığı görülmektedir. Açıklanan sebeple mahkemece HMK’nın 297’nci maddesi kapsamında çelişki içermeyen, taraflar hakkında infazı mümkün ve usule uygun bir kısa karar ile bu kısa karara uygun şekildeki bir gerekçe yazarak hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın ilgiliye iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.