Esas No: 2022/4087
Karar No: 2022/6407
Karar Tarihi: 22.06.2022
Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2022/4087 Esas 2022/6407 Karar Sayılı İlamı
9. Ceza Dairesi 2022/4087 E. , 2022/6407 K."İçtihat Metni"
Cinsel saldırı suçundan sanık ...'nün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102/2, 43/1 ve 62/1. maddeleri gereğince 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/12/2016 tarihli ve 2016/261 esas, 2016/374 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Sanığın olay tarihinde Altındağ Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğünde birlikte çalıştıkları mağdur ...'e vücuda organ sokmak suretiyle zincirleme biçimde nitelikli cinsel saldırı suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılması üzerine sanığın atılı suçtan mahkûmiyetine karar verilmiş ise de,
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/12/2016 tarihli ve 2016/261 esas, 2016/374 sayılı kararına yönelik istinaf başvurusunda sanık müdafiinin süresinden sonra yapılan istinaf başvurusunun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 279/1-b maddesi gereğince reddine, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının davaya katılma hakkı olmadığı, bu nedenle yerel Mahkemenin kararına yönelik istinaf başvuru hakkı bulunmadığından istinaf başvurusunun anılan Kanun'un anılan maddesi gereğince reddine karar verildiği, O Yer Cumhuriyet Savcısının kişi hürriyetinden alıkoyma suçu yönünden sanık aleyhine istinaf başvurusunda bulunması nedeniyle anılan Kanun'un 265. maddesi gereğince bu suç yönünden yapılan incelemede Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 24/05/2017 tarihli ve 2017/698 esas, 2017/1065 sayılı kararı ile " ... dairemiz yalnızca kişi hürriyetinden alıkoyma suçundan yaptığı istinaf incelemesi sonunda, İstanbul ATK'dan aldırılan ve dosya içerisinde bulunan mağdura ait raporların incelenmesinde, mağdurda hafif sınır seviyede zeka geriliği bulunduğu, bu durumun kendisine karşı işlenen eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını anlamasına ve bu suça karşı ruhsal yönden mukavemetine engel olmadığı anlaşılmıştır. Bu raporlar karşısında mağdurun her ne kadar normal zekada olmadığı anlaşılmış ise de kendisine karşı yapılan eylemi anlayabileceği ve ruhsal yönden bu eyleme mukavemet edebileceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Sanık mağdur ile livata şeklideki ilişkilerini kabul etmiş, bu ilişkilerin rıza ile olduğunu söylemiş, hatta bu konuda mağdurun kendisini zorladığını dile getirmiştir. Mağdur ise sanığın bu davranışları kendisine zorla yaptığını söylemiş, ancak fiili zor kullanmalara dair detaylı bilgiler vermediği gibi herhangi bir delil sunmamıştır. Bu olayı kimseye anlatma anlatırsan ikimiz de hapse gireriz, seni işten attırırım gibi sözlerle kendisini korkuttuğunu iddia etmiştir. Yine iş yeri dışında bulundukları zamanlarda kendisini korkutarak istediği yere çağırdığını söylemiş ise de, ifadelerinde beni bu şekilde ikna edip kandırıp götürüyordu demek suretiyle aslında fiziki bir zor kullanmanın olmadığını doğrular mahiyette beyanlarda bulunmuştur. Yine aralarında cep telefonu ile görüştüklerini hatta görüntülü olarak da konuştuklarını söylemiş, sanık da bu durumu doğrulamıştır. Aralarındaki ilişki Ekim ayından bir sonraki yılın Mayıs ayına kadar devam etmiştir. Mağdurun boynundaki morluk anne tarafından fark edilinceye kadar mağdur bu olayı kimseye anlatmamıştır. Her ne kadar mağdur sanığın bu olayları kimseye anlatma seni işten attırırım, duyulursa ikimiz de hapse gireriz diyerek tehdit edildiğini iddia etmiş ise de, hem namusu hem de bedeni üzerinde en ağır şekilde işlenecek bir eyleme bu kadar basit sayılabilecek bir tehditle kişinin rıza gösterdiğini kabul etmek hayatın olağan akışına uygun bulunmamaktadır. Mağdurun tehditlerin olduğu var kabul edilmesi durumunda dahikendisinin maruz kaldığı eylemlerden koruyacak bir takım davranışlarda bulunması gerekirken bu yönde hiçbir davranışının olmadığı anlaşılmaktadır. Mağdur karşı koyamayacağı bir zorlama ve tehditten bahsetmemiştir. Bu durumda olayın oluş şekli, süresi, müşteki ve sanık arasındaki ilişkiler dikkate alındığında mağdurun rızasıyla sanıkla görüştüğü ve bahsi geçen ilişkileri yaşadığı Dairemiz tarafından kabul edilmiştir. Dolayısıyla 18 yaşından büyük mağdurun sanık ile rıza kapsamında görüştüğü, rızası ile sanık ile yalnız kalıp onun evi ya da başka bir yere gitmesinin alıkoyma suçunu oluşturmayacağı kabul edilmekle, bu suç yönünden yerel mahkeme tarafından kurulan mahkumiyet kararı kaldırılarak sanığın beraatine karar verilmiştir ... " şeklindeki gerekçe ile sanığın mağdura karşı kişi hürriyetinden alıkoyma suçundan mahkumiyetine dair Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/12/2016 tarih ve 2016/261 esas ve 2016/374 sayılı kararının 5271 sayılı Kanun'un 280/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, sanığın üzerine atılı mağdura karşı kişi hürriyetinden alıkoyma suçundan cezalandırılması istemiyle dava açılmışsa da, sanığın eyleminin atılı kişiyi hürriyetin alıkoyma suçunun yasal unsurlarını oluşturmadığı anlaşılmakla, sanığın CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verildiğinin anlaşıldığı,
Somut olayda, mağdurun 27/05/2016 tarihinde işe gittiğinde, sanığın iş yerinde kendisiyle cinsel birliktelik istediğini söyleyip işi bitene kadar yanından ayrılmadığını, 16:30 sıralarında işten çıktıktan sonra sohbet edeceklerini söyleyip kendisini Solfasol Mahallesindeki eve götürdüğünü, kendisinin bu sözlere inandığını, eve gittiklerinde sanığın kapıyı kilitleyip kendisine kola verdiğini, kola içtikten sonra gözlerinin karardığını, hareketlerini kontrol edemediği durumda iken sanığın kendisine oral ve anal yoldan cinsel saldırıda bulunduğunu, evine döndüğünde pişik olan yerlerine krem sürdüğünü, bu durumdan annesi haberdar olunca şüphelendiğini, 29/05/2016 tarihinde annesinin boynundaki morluğu görüp ısrarla sebebini sorunca anlatmak zorunda kaldığını, kendisini kandırıp, dövme ve hapisle korkutarak cinsel saldırılarda bulunan sanıktan şikayetçi olduğunu beyan etmesi üzerine başlatılan soruşturma ve devamında yapılan yargılamada, yukarıda zikredilen Bölge Adliye Mahkemesi kararında da vurgulandığı üzere,
Şikayet safhasında belirtildiği şekli ile mağdurun boynundaki morluk anne tarafından fark edilinceye kadar mağdurun bu olayı kimseye anlatmadığı, her ne kadar mağdur sanığın "bu olayları kimseye anlatma seni işten attırırım, duyulursa ikimiz de hapse gireriz" şeklindeki ifadeler ile tehdit edildiğini iddia etmiş ise de, hem namusu hem de bedeni üzerinde en ağır şekilde işlenecek bir eyleme bu kadar basit sayılabilecek bir tehditle kişinin rıza gösterdiğini kabul etmek hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı, mağdur üzerinde tehditlerin olduğu var kabul edilmesi durumunda dahi kendisinin maruz kaldığı eylemlerden koruyacak bir takım davranışlarda bulunması gerekirken bu yönde hiçbir davranışının olmadığının anlaşıldığı, mağdurun karşı koyamayacağı bir zorlama ve tehditten bahsetmediği, yargılama esnasında Mahkemece Adli Tıp Kurumu Adlî Tıp İhtisas Kurulundan alınan 27/07/2016 tarihli raporda da belirtildiği gibi; mağdurda sınır-hafif zeka geriliğinin tespit edildiği ancak, kendisinde tespit edilen bu zeka düzeyinin fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olmasına engel teşkil edecek mahiyet ve derecede olmadığının tespit edildiği de nazara alındığında,
Sanığın aşamalarda değişmeyen istikrarlı anlatımlarında mağdur ile livata şeklindeki ilişkilerini kabul ettiği, bu ilişkilerin mağdurun rızası çerçevesinde gerçekleştiği, hatta bu konuda kimi zaman mağdurun kendisini ilişkiye zorladığını beyan etmesi karşısında, olayın oluş ve intikal şekli, zamanı, mağdur ... sanık arasındaki ilişkiler dikkate alındığında, mağdurun rızası ile sanıkla görüştüğü ve bahsi geçen ilişkileri yaşadığı, mağdurun eylemin rıza dışı gerçekleştiğine dair başka delillerle desteklenmeyen soyut beyanları, tanık anlatımları, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın 2015 yılı Ekim - Kasım aylarından itibaren değişik tarihlerde mağdurla cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedenle cinsel ilişkiye girdiğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, rıza ile ilişki olduğu konusunda sanığın savunmalarına itibar edilmesi gerektiği gözetilmeden, beraati yerine, yazılışekilde hükümlülüğüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 25.01.2022 ve 94660652-105-06-14965-2021-Kyb sayılı kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar evrakı ile birlikte tevdi kılınmakla dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü:
Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden, koşulları itibariyle oluşmayan kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.