Esas No: 2021/4149
Karar No: 2022/4024
Karar Tarihi: 02.06.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/4149 Esas 2022/4024 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/4149 E. , 2022/4024 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 29/03/2017 tarihinde verilen dilekçeyle mülkiyet hakkına dayalı ecrimisil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 02/10/2020 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
K A R A R
Dava, mülkiyet hakkına dayalı ecrimisil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, dava konusu 4230 parsel sayılı taşınmazın müvekkili ... tarafından, Bakırköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1996/13 Esas sayılı dosyasında görülen ortaklığın giderilmesi davası sonucu yapılan ihalede satın alındığını, davalı ile müvekkili arasında yapılan 01.11.2010 tarihli kira sözleşmesiyle toplam 20.280 m² alanlı bu taşınmazın 10.000 m²’lik kısmının bilumum otopark hizmetleri için 3 yıllık süreyle davalıya kiraya verildiğini, anılan sözleşmenin Bakırköy 33. Noterliği tarafından 10.11.2010 tarihinde onaylandığını, ancak davalının taşınmazın tamamını kullanmak suretiyle müvekkilinin kira sözleşmesi kapsamı dışında kalan kısımdan yararlanmasına engel olduğunu, fazladan işgal ettiği kısmı tahliye etmesi için noterden gönderilen 22.12.2014 tarihli ihtarnamenin davalıya tebliğ edilmesine rağmen işgaline devam ettiğini belirterek, davalının fazladan işgal ettiği kısma elatmasının önlenmesini ve üzerindeki yapıların kâl’ini; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL ecrimisilin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 19.04.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile ecrimisil talebini 281.839,26 TL’ye yükselterek harcını tamamlamış; 27.06.2019 tarihli celsede ise müdahalenin men’i ve kal talebini atiye terk ettiklerini bildirmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı itirazında bulunmuş; müvekkilinin dava konusu taşınmazın tamamını 01.10.2002 tarihinde kiraladığını, kiralama ve diğer tüm işlemlerin davacı adına yeğeni olan ... ile yapıldığını, ruhsat almak için İstanbul Büyükşehir Belediyesine başvurduklarında, kendilerinden noter onaylı kira sözleşmesi talep edildiğinden, davacının yeğeni ile irtibata geçerek 01.11.2010 tarihli kira sözleşmesinin yapıldığını, bunun dışında adi yazılı şekilde yapılmış bir kira sözleşmesinin daha bulunduğunu, davacının bu sözleşmeye dayalı olarak sulh hukuk mahkemesinde açtığı kira tespiti davasının ise reddedildiğini, neticeten taşınmazın tamamının müvekkilince 2002 yılında kiralanmış olup 01.11.2010 tarihli sözleşmenin de 01.10.2002 tarihli sözleşmenin devamı niteliğinde olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davacı ...’in yargılama sırasında vefat etmesi üzerine temin edilen mirasçılık belgesine göre yasal mirasçıları olan eşi ve müşterek çocuklarının, aynı vekille temsil edilmek suretiyle davaya devam ettikleri anlaşılmıştır.
Yerel mahkemece, mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu davalı tarafından kira sözleşmesi dışında fazladan kullanılan yerin 8.826,79 m² olduğunun tespit edildiği, davalının bu yeri üstün bir hak kapsamında kullandığını ispat edemediği, davalı tarafça taşınmazın tamamının kullanımına dair ayrıca düzenlendiği iddia edilen adi yazılı kira sözleşmesinin ibraz edilemediği gibi 01.11.2010 tarihli kira sözleşmesinin noterden onaylı olması karşısında adi yazılı sözleşmeye itibar da edilemeyeceği gerekçe gösterilerek, 06.02.2019 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kabulü ile ihtarnamenin düzenlendiği tarihten dava tarihi arasındaki dönem için hesaplanan 281.839,26 TL ecrimisilin her bir dönemden itibaren başlayacak yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacılara miras payları oranında ödenmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince; ilk derece mahkemesi tarafından yazılı gerekçelerle ecrimisil talebinin kabulüne karar verilmesi yerinde ise de dava konusu taşınmazın tamamının davacıların murisi ...’e aitmiş gibi hesaplama yapılmasının doğru olmadığı, zira taşınmazın tapuda halen davacıların kök murisi ... adına kayıtlı olup, ortaklığın giderilmesi davası sonucunda satışa çıkarılmış ise de satış işlemlerinin henüz tamamlanmadığı, bu nedenle ecrimisil hesabında tapu kayıt maliki (kök muris) ...’in mirasçılık belgesinin esas alınması gerektiği belirtilerek, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına; 06.02.2019 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda yeniden hesaplama yapılmak suretiyle davanın kısmen kabulüne ve davacıların tapu maliki ...’in mirasçılık belgesindeki payları toplamına isabet eden 59.766,82 TL ecrimisilin dönem sonlarından itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacılara miras payları oranında ödenmesine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 705. maddesinde; “Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemlerini yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” denilerek, taşınmaz mülkiyetinin kazanılması ve tescil koşulları düzenlenmiştir. İcra İflas Kanununun 134/1. maddesinde ise; “İcra dairesi tarafından taşınmaz kendisine ihale edilen alıcı, o taşınmazın mülkiyetini iktisap etmiş olur. İhale kesinleşinceye kadar taşınmazın ne şekilde muhafaza ve idare edileceği icra dairesi tarafından kararlaştırılır.” hükmüyle, cebri ihale sonucu mülkiyetin kazanılması ve ihale kesinleşinceye kadar taşınmazın idare ve korunma şekli belirlenmiştir.
Bu yasal düzenlemelere göre, ihale ile taşınmazı satın alan gerçek veya tüzelkişiler, taşınmazın mülkiyetini ihalenin kesinleşmesi halinde, ihale tarihinde kazanmış olur.
Somut olaya gelince; Bakırköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1996/13 Esas sayılı dosyasında görülen ortaklığın giderilmesi davası sonucunda, eldeki davaya konu 4230 No’lu parsel ile birlikte kök muris ... adına kayıtlı olup, ölümü üzerine mirasçılarına intikal eden üç adet taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verildiği; hükmün kesinleşmesi üzerine her üç taşınmazın da 1996/13 sayılı satış dosyası üzerinden satışa çıkarıldığı; dava konusu 4230 parsel sayılı taşınmazın ise 14.10.1996 tarihinde yapılan ihalede 45.000.000 TL bedelle davacıların murisi ...’e satılmış olup, ihalenin kesinleşmesi üzerine de ihale bedelinden Abdullah’ın miras payına düşen kısım mahsup edildikten sonra kalan kısmın diğer mirasçılara ödenmek üzere dosyaya yatırıldığı; satış memurluğunca, Bahçelievler 1. Tapu Sicil Müdürlüğüne yazılan 16.12.1996 tarihli müzekkere ile 4230 parsel sayılı taşınmazın ihale alıcısı adına tescil edilmesinin talep edildiği, ancak tapu müdürlüğünce tescil işleminin gerçekleştirilmediği ve dava konusu taşınmazın halen kök muris ... adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar, dava konusu taşınmaz tapuda halen kök muris adına kayıtlı ise de ihale alıcısı ..., ihalenin kesinleşmesi sebebiyle taşınmazın mülkiyetini 14.10.1996 tarihinde yapılan ihale ile tapu kütüğüne tescilden önce kazanmıştır. Bu durumda, ihale alıcısı adına sonradan yapılacak tescil işlemi kurucu nitelikte değil, bildirici nitelikte olacak; ancak tapu malikinin tasarruf işlemlerini yapabilmesi için mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmesi gerekecektir.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesi tarafından, dava konusu 4230 parsel sayılı taşınmazın tamamının davacıların murisi ...’e ait olduğu kabul edilerek, ecrimisil bedelinin buna göre hesaplanması isabetli olup bölge adliye mahkemesince, taşınmazın mülkiyetinin kesinleşmiş ihale yoluyla 14.10.1996 tarihinde davacıların murisine geçtiği göz ardı edilerek, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş; bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ve HMK 371. maddesi uyarınca, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, HMK 373/2. maddesi gereğince dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 02.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.