Esas No: 2021/2229
Karar No: 2022/4107
Karar Tarihi: 07.06.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/2229 Esas 2022/4107 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/2229 E. , 2022/4107 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
BİRLEŞTİRİLEN DAVADA
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 01.06.2015 ve 02/06/2015 günlerinde verilen dilekçeler ile miras taksim sözleşmesinin iptali, tapu iptal ve tescil, tazminat, birleştirilen dava ile tazminat ve tenkis talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın ve birleştirilen davanın reddine dair verilen 11/09/2018 günlü hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'nce istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili, katılma yoluyla davalı vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 07/06/2022 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı-birleştirilen davada davacı vekili Av. ... ile karşı taraftan davalı-birleştirilen davada davalı vekili Av. ... geldiler. Duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
1.DAVA
1.1. Davacı vekili, tarafların murisi ...’in 1999 yılında vefat ettiğini, kızı ...'in de bekar ve çocuksuz olarak 2000 yılında vefat ettiğini, geriye mirasçıları olarak muris ...'nin eşi ... ile çocukları davacı ... ve davalılar ... ile ...'nin kaldığını, tarafların miras paydalarının farklı olduğu başından beri bilindiği halde iptalini istedikleri dava konusu 18/10/2012 tarihli "mal paylaşımı ve miras paylaşımı sözleşmesi" içeriğinde bu hususun dikkate alınmadığını, eşit şartlarda yapılmayan sözleşmenin hile, ikrah, muzayaka, gabin vb sebeplerle baştan beri yok hükmünde olmasına rağmen iyi niyetli mirasçıların sözleşmeye uygun işlemler yaptığını, oysa tarafların miras paylarına göre yapılması gerektiğini ileri sürerek, tarafların yanıltılması ile yapılan ve TMK'nun 2. maddesindeki iyiniyet kurallarına aykırı olduğu gibi hile, ikrah, müzayaka ve aşırı yararlanma sebebiyle de geçersiz olan sözleşmesinin feshini, sözleşme kapsamında yapılan tüm devir ve temliklerin iptalini, tapu ve şirket ortaklıklarının eski hale iadesini dava ve talep etmiştir.
2. BİRLEŞTİRİLEN DAVA
2.1. Birleştirilen dava dosyasında da aynı iddiaları tekrarlayarak, sözleşmenin feshini, tüm tereke mallarının eski hale iadesini, tespit edilecek tasarrufların ve tapuların ve özellikle sözleşmenin 8. maddesi kapsamında ... adına kayıtlı ... Mahallesi 3973 ada 2 parsel (tapu kayıtlarında 9 parsel olarak geçen ancak sözleşmede 2 parsel olarak belirtilen) sayılı taşınmazın, eksik ödeme nedeniyle, fazlaya dair dava hakkı saklı kalmak koşuluyla taşınmazdaki davacının miras payı oranında tenkis ve iptalini, bu oranda davacı adına tescilini, aksi takdirde eksik ödenen bedelin güncelleşmiş halinin satış tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalı ...'den tahsilini istemiştir.
3. CEVAP
3.1 Davalı ... vekili, sözleşmenin hiç bir baskı, etki olmaksızın, tarafların hür iradesiyle, tanıkların huzurunda ve tüm mirasçıların katılımı ile yazılı olarak yapıldığını, ileri sürülen hususların doğru olmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
3.2. Davalı ..., dava dilekçesindeki anlatımlardan, paylaşım sözleşmesinde miras paylarının gözetilmemiş olduğunu ve hatalı hesap yapıldığını anladığını, zira kendisinin miras payının daha fazla olması nedeniyle paylaşım sözleşmesinin de buna göre yapılması gerektiğini, ancak ailenin tek erkek ferdi olması nedeniyle işlerin başına geçirmek amacıyla düzenledikleri sözleşme yapılana kadar, davalı ...'nin terekeye tabi malvarlığı değerlerinden kendi adına birikim yaptığını ve anılan taşınmazı da bu birikimi kullanarak kendi adına mal edindiğini, bu taşınmazın ayni ikame ilkesi gereğince terekeye dahil olduğunu, davalı ...'in anılan taşınmazı terekeye dahil malları satarak aldığını, kendi adına tescil ettirmiş olmasının bu gerçeği değiştirmeyeceğini, bu yönüyle davanın haklı olduğunu savunarak, miras ortaklığının hukuka uygun sona erdirilmediğinin tespiti halinde miras paylarına uygun paylaştırma yapılmasını istemiştir.
4. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
4.1. Mahkemece, asıl davadaki hile, ikrah, müzayaka ve aşırı yararlanma iddialarının, tanık dinletmeyen davacı tarafça kanıtlanamadığı, birleşen davanın ise tenkis davası niteliğinde olduğu, tüm mirasçıların katılımı ile yapılan miras paylaşım sözleşmesinin davaya konu edildiği, kendi iradeleriyle yaptıkları bu paylaşım sözleşmesinden sonra tenkis talep etmenin TMK'nun 2. maddesindeki iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağı, sözleşmenin de mirasçılar arasında tereke paylaşımın dair olması nedeniyle tenkisinin istenemeyeceği gerekçeleriyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir
5. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
5.1. Davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
6. TEMYİZ
6.1. Davacı vekili ve katılma yoluyla davalı ... vekili kararı temyiz etmiştir.
6.2. Temyiz Nedenleri
6.2.1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde, kendilerinin her iki davada da tanık deliline dayandıklarını, ancak mahkemenin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve özel daire içtihatlarına aykırı olarak tanıklarını bildirmeleri için süre ve imkan vermediğini, buna rağmen "davacı taraf tanık dinletmedi" gerekçesinin adil olmadığını, iddialarını doğrulayan başka deliller de bulunduğunu, hatta davalılardan ...'nin iddialarını doğrulayan yazılı beyanda bulunduğunu, mahkemenin bunu da dikkate almadığını, tarafların miras payları gözetildiğinde, edimler arasında aşırı oransızlık bulunduğunun açıkça sözleşmeden dahi anlaşılabildiğini, yerel mahkemenin birleşen davayı, sadece sözleşmenin geçersizliğinin tespiti ve tenkis talebi varmış gibi nitelendirdiğini, oysa birleşen dava ile tapu iptali ve tescil ile alacak istediklerinin açık ve net olduğunu, mahkemenin gerekçesinin somut olayla bağdaşmadığını, davalı ...'nin vekil edenini ve diğer aile bireylerini aldattığını, tecrübesizliklerinden yararlandığını, kendisine haksız kazanç sağladığını, bu nedenle kötüniyetli birisi olduğunu ileri sürerek hükmü temyiz etmiştir.
6.YARGITAY KARARI
6.1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 137. maddesinde, “(1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. (2) Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez.”
6.2. 140. maddesinde, “ (1) Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. (2) Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe teşvik eder; bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder. (3) Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür. (4) Ön inceleme tek duruşmada tamamlanır. Zorunlu olan hâllerde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin edilir. (5) Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir.”
6.3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun, 240. maddesinde tanık listesi sunulması hususundan, 243. maddesinde ise, tanık listesi için kesin süre verilmesi hususundan bahsedilmekle birlikte, tanık listesi sunulması için kesin sürenin hangi aşamada verileceğine ilişkin, kanunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, aynı Kanun'un 140/1. ve 320/2. maddelerinde, ön inceleme aşamasında tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tek tek tespit edilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Bu halde, tanık deliline dayanmış ve fakat tanık listesi sunmamış tarafa, tanık listesi sunması için kesin sürenin ön inceleme sonunda verilmesi gereklidir.
6.4. Somut uyuşmazlıkta; davacı vekili dava dilekçesinde, tanık deliline dayandıklarını bildirmiştir.Yukarıda açıklanan Kanun’un ilgili maddeleri gözetildiğinde; Mahkemenin ön inceleme duruşması yaparak uyuşmazlık konularını belirledikten sonra dava dilekçesinde dayanılan tanık deliline başvurmak isteyen davacı tarafa HMK’nun 240 vd. maddeleri uyarınca usuli işlemler yapılarak tanıklarını bildirmesi için yöntemince kesin süre vermesi, verilen süre içerisinde bildirilen yada dinlenmesi tayin edilen duruşmada hazır edilen tanıkları dinlemesi, bundan sonra sonucuna göre karar vermesi gerekirken eksik araştırma ile tanıkların bildirilmesi için yöntemince kesin süre verilmeden tanık dinletme talebini reddetmesi bozmayı gerektirmiştir.
6.5. Mahkemece 18.02.2016 tarihli celsenin iki numaralı ara kararında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilmiş bunun üzerine davacının tanıklarını bildirmediği kabül edilmiş ise de HKM 140/5 maddesi henüz sunulmayan belgelerin sunulmasına yahut ilgili yerden getirtilmesi amacını taşıyan açıklamayı içermektedir. Tanık isim ve adreslerinin sunulmasına ilişkin açıklamayı ihtiva etmemektedir.
6.6. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 196. maddesi gereğince "Delil gösteren taraf, karşı tarafın açık izni olmadıkça, o delile dayanmaktan vazgeçemez." Buna göre davalı taraf tanıkların isim ve adreslerini bildirmiş, 11.09.2018 tarihli celsede tanıklarını dinletme talebinden vazgeçmiştir. Mahkemece, davalı tarafın bu delilden vazgeçmesi halinde davacının bu konuda izni olup olmadığı sorulmalı, vazgeçmeyi kabul etmediği takdirde bu tanıkların dinlenmesi için gerekli delil avansı davacı tarafından karşılanmak suretiyle Hukuk Muhakemeleri Kanununun 240 ve devamı maddeleri uyarınca dinlenmesi için ilgili tarafa imkan tanınması, dinlenildiği takdirde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece, bu yönlerden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
7. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile HMK 373/1. maddesi gereğince temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karardan bir örneğin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, 3.815,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalı ...'den alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 07.06.2022 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.