Esas No: 2022/1018
Karar No: 2022/4222
Karar Tarihi: 09.06.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/1018 Esas 2022/4222 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2022/1018 E. , 2022/4222 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19/07/2007 gününde verilen dilekçe ile 2863 sayılı Yasaya dayalı yıkım istenmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 23/12/2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davalı adına kayıtlı 248 ada 17 parsel sayılı taşınmazın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 06.03.1986 tarihli kararıyla kültür varlığı olarak tescil edildiğini, karara ekli haritada 1. 2. ve 3. derece arkeolojik sit alanı olarak sınırları belirlenen Giriktepe Köyü’nde kaçak kazı ve evler yapılmak suretiyle tahribat yapıldığının tespit edildiğini, tescil tarihinde dava konusu alanda bir ev temeli ve iki adet yapı bulunmasına rağmen, tescil sonrası Koruma Bölge Kurulundan izin alınmadan tek katlı gecekondu tipi yapılar ile kömürlük, samanlık ve benzeri yapıların inşa edildiğini ileri sürerek bu yapıların tespiti ile yıkılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuş; fer’i müdahil vekili de taşınmazda miras hakkına dayalı olarak mülkiyet iddiasında bulunup, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 12.05.2014 tarihli ek fen bilirkişi raporu ve ekli krokisinde (K), (L) ve (M) harfleriyle gösterilen yapılar dışındaki yapıların yıkılmasına dair verilen kararın, davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.02.2020 tarihli ve 2018/13844 Esas, 2020/1667 Karar sayılı ilamıyla özetle; 1-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine; 2-Davalının temyiz itirazlarına gelince; mahkemece, (K), (L) ve (M) harfleriyle gösterilen yapıların yıkımı talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak yıkımına karar verilen yapılara yönelik yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığı, zira davaya konu taşınmazın 06.03.1986 tarihinde arkeolojik sit alanı olarak belirlendikten sonra, Koruma Bölge Kurulunun 30.05.2008 tarihli kararıyla 1. 2. ve 3. derece arkeolojik sit alanlarının yeniden belirlendiği, hükme esas alınan 12.05.2014 tarihli ek raporda 1986 öncesi yapıların belirlenmiş ise de yıkımına karar verilen yapılardan 30.05.2008 tarihli Koruma Bölge Kurulu kararıyla sit alanına dahil edilen yapılar olup olmadığının belirlenmediği, bu durumda mahallinde fen ve arkeolog bilirkişiler eşliğinde yeniden keşif yapılarak, davaya konu taşınmaz üzerinde 30.05.2008 tarihli Koruma Bölge Kurulu kararı öncesinde var olan ve fakat bu kararla arkeolojik sit alanı içinde kaldığı tespit edilen yapıların belirlenerek, bu yapıların da yıkım kararı dışında tutulması gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmadan sonraki 22.09.2020 tarihli ilk celsede, bozma ilamına uyulmuş ve davacı vekilinin duruşma gününden haberdar olmasına rağmen duruşmaya gelmediği, herhangi bir mazeret de bildirmediği, davalının ise davayı takip etmek istemediğini beyan ettiği gerekçe gösterilerek, dosyanın 6100 sayılı HMK’nın 150. maddesi uyarınca yenileninceye kadar 2. kez işlemden kaldırılmasına; 23.12.2020 tarihli kararıyla da HMK’nın 320/4. maddesi uyarınca, yasal üç aylık sürede yenilenmeyen davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Hüküm, davacı bakanlık vekili Av. ... tarafından, gerekçeli kararın müvekkili bakanlığın UETS adresine gönderilmesi sonucu dosyanın yeni esasını öğrendikleri; dosyanın incelenmesinde, bozma ilamı ve duruşma gününü bildirir tebligatın isim benzerliği nedeniyle bakanlıkla bağlantısı bulunmayan Av. ...’nın UETS adresine gönderildiğinin anlaşıldığı, tebligatın yapıldığı avukatın bakanlık vekili olsaydı dahi elektronik tebligatın, yürürlükteki mevzuat gereği, vekil sıfatıyla bağlı bulunduğu birime yapılması gerektiği, temsile yetkili vekilin ayrı bir elektronik tebligat adresinin bulunmasının bu kuralın uygulanmasına engel olmayacağı belirtilerek, temyiz edilmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanununun “Elektronik Tebligat” başlıklı 7/a maddesinin 1’inci fıkrasında, elektronik yolla tebligat yapılması zorunlu olan gerçek ve tüzelkişiler tahdidi olarak belirtilmiş; 2’inci fıkrasında ise, birinci fıkra kapsamı dışında kalan gerçek ve tüzel kişilere, talepleri halinde elektronik tebligat adresi verileceği, bu durumda bu kişilere tebligatın elektronik yolla yapılmasının zorunlu olduğu düzenlenmiştir. Bu yasa hükmüne göre “10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri” de elektronik yolla tebligat yapılması zorunlu olan tüzelkişiler arasında yer almakta olup, davacı ... da bu kapsamda elektronik yolla tebligat yapılması zorunlu olan kamu idarelerinden biridir.
Öte yandan, anılan Yasa hükmünün son fıkrasına göre, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenecek olup, 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren “Elektronik Tebligat Yönetmeliği” bu yasa hükmüne dayanılarak hazırlanmış; Yönetmeliğin “Elektronik Tebligat Yapılması” başlıklı 9. maddesinin 5’inci fıkrasında da “Elektronik yolla tebligat, kamu idarelerini, kamu iktisadi teşebbüslerini veya sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıkları; adli ve idari yargı mercileri, icra müdürlükleri veya hakemler nezdinde vekil sıfatıyla temsile yetkili olan kişilerin bağlı bulunduğu birime yapılır. Temsile yetkili olan kişilerin ayrı bir elektronik tebligat adresinin bulunması bu kuralın uygulanmasına engel olmaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Yapılan bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.02.2020 tarihli bozma ilamı, davalı ... ile fer’i müdahil vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş ise de, dosya arasında ve UYAP kaydında ilgili tebligat parçası yer almadığından, davacı ... ya da vekiline tebligat çıkarılıp çıkarılmadığı tespit edilememiş; bozma ilamı sonrası düzenlenen ve duruşma günü ile saatini bildiren tensip zaptına ilişkin elektronik tebligat evrakının ise, davacı bakanlık vekili sıfatıyla Av. ...’nın “16004-00783-68544 numaralı” UETS adresine 21.07.2020 tarihinde eklendiği; mevzuat gereği yasal beş günlük sürenin sonu olan 26.07.2020 tarihinde otomatik olarak okundu sayıldığının evrak üzerinde belirtildiği anlaşılmıştır.
Gerekçeli karara ilişkin elektronik tebligat evrakının incelenmesinde ise, davacı ... Bakanlığının “35756-86578-37578” numaralı UETS adresine tebliğ edildiği; davacı bakanlık vekilinin ise yasal süresi içerisinde temyiz yoluna başvurduğu görülmüştür.
Her ne kadar, bozma sonrası duruşma günü ve saatini bildiren tensip zaptı, davacı bakanlık vekili sıfatıyla Av. ...’nın UETS adresine tebliğ edilmiş ise de, adı geçen avukatın bakanlık bünyesinde görev yapmadığı ve bakanlıkla bir irtibatının bulunmadığı, ayrıca tebligat yapılan UETS adresinin davacı bakanlığa ait UETS adresinden farklı olduğu anlaşıldığından, yapılan bu tebligat usulsüzdür. Kaldı ki, yukarıda açıklanan mevzuat hükümlerine uyarınca, elektronik tebligatın, davacı ... Bakanlığını vekil sıfatıyla temsile yetkili olan kişilerin bağlı bulunduğu Bakanlık birimine yapılması gerekmekte olup, temsile yetkili olan kişinin ayrı bir elektronik tebligat adresinin bulunması dahi bu kuralın uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.
Bu durumda mahkemece, bozma ilamının ve sonrasında düzenlenen duruşma günü ile saatini bildirir tensip zaptının, davacı bakanlığın mevzuat gereği belirlenen UETS adresine usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesi ve davacı bakanlık ya da vekilinin davaya katılımı sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerekirken, usulsüz tebligata rağmen yargılamaya devam edilerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş; bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de, 6100 sayılı HMK’nın 320/4. maddesinde “basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilen dosyanın, bir kez yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılması halinde, davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği” hükmü düzenlenmiş olup, görülmekte olan dava ise yazılı yargılama usulüne tabi olduğundan ve bu gibi hallerde HMK’nın 150. maddesi hükmünün uygulanması gerekeceğinden mahkemece, somut olayda uygulama imkanı bulunmayan HMK 320/4. maddesi hükmüne atıf yapılarak hüküm kurulması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.