Esas No: 2022/1839
Karar No: 2022/4201
Karar Tarihi: 09.06.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/1839 Esas 2022/4201 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2022/1839 E. , 2022/4201 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 23/05/2013 gününde verilen dilekçe ile harici satım sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 17/09/2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, harici satış sözleşmesine dayanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili, asıl ve birleştirilen davada, davacıların murisi ... ile davalıların murisi ... arasında 22.10.1980 tarihli "arsa satış senedi" ve 03.05.1984 tarihli "Kati satış ve zilyetliğin devri senedi" başlıklı sözleşmeler ile taşınmaz satış sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmelere göre satın alınan taşınmazların 7602 ada 1, 2, 8, 9, 10, 11 ve 12 parsel sayılı taşınmazlar olduğunu, taşınmazlar üzerinde davacılara ait evlerin bulunduğunu, ... mirasçılarının taşınmazların tapusunu devre yanaşmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazların davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ..., sözleşme tarihinden önce murisi ...'nin vefat etmiş olduğunu, sözleşmenin geçersiz olduğunu, zamanaşımı itirazının bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Bir kısım davalılar da davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulü ile 7602 ada 1, 2, 8, 9, 10, 11 ve 12 parsel sayılı taşınmazların davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile davacılar adına tapu siciline kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmün; bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 21.09.2020 gün ve 2020/1766 Esas, 2020/5168 Karar sayılı ilamıyla "davalıların murisi ...’nin 22.10.1980 tarihli "arsa satış senedi" ve 03.05.1984 tarihli "Kati satış ve zilyetliğin devri senedi" başlıklı sözleşmeler ile sınırları sözleşmede belirtilen taşınmazı davacıların murisine sattığını, bedelini aldığını ve zilyetliği teslim ettiğini beyan ettiği, keşif sonucu alınan 17.11.2014 tarihli fen bilirkişisi raporunda, dava konusu taşınmazların evveliyatının 379 parsel sayılı taşınmaz olduğu, imar uygulaması ile 7602 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve 12 parsellerin oluştuğunun belirtildiği, 379 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağı incelendiğinde kadastro tespitinin 28.07.1970 tarihinde yapıldığı, 32.200 metrekare yüzölçümündeki taşınmazda davalıların murisi ... adına paylı olarak 448/3584 pay tespit edildiği ve kadastro tespitinin 16.10.1970 tarihinde kesinleştiği, davacıların tapulu taşınmazda resmi şekil şartına uymadan temlik sözleşmesi yaptığı, mahkemece tapulu taşınmaz ile ilgili harici satım sözleşmesine değer verilerek tapu iptali ve tescil kararı verilmesinin doğru görülmediği’’ gerekçeleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece tapulu taşınmazda resmi şekil şartına uyulmadan yapılan sözleşmeye değer verilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir.
22/07/2020 tarihinde kabul edilen ve 31199 sayılı Resmi Gazete’de 28/07/2020 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 18. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere, "Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortan kaldırılamaz." fıkrası eklenmiştir. Bu yasal düzenleme ile Yargıtay’ın bozma kararı veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararı sonrası dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar ıslah yapılabilmesine imkân getirilmiştir.
Usul hukuku alanında geçerli temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, bu kanun hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olduğu, daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inancıdır.
Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken bir husus da yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili "usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı"dır.
Hemen belirtilmelidir ki dava; dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (veya hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
Bir usul işlemi yargılama sırasında yapılmaya başlanıp tamamlandıktan sonra yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez. Buna karşın bir usul işlemine başlanmamış veya başlanmış olup da henüz tamamlanmamış ise yeni usul hükmü (veya kanunu) hemen yürürlüğe gireceğinden etkilenir. Çünkü usule ilişkin kanunlar tersine bir kural benimsenmediği takdirde genel olarak hemen etkili olup, uygulanırlar (Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt:I, İstanbul 1997, s. 73 ilâ 78).
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "Zaman Bakımından Uygulanma" başlığını taşıyan 448/1. maddesi de yapılan açıklama ve ilkelere uygun olarak;" Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır” hükmünü içermektedir. Bu madde hükmüne göre, kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde, yeni usul hükümlerinin tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 18.11.2015 tarih, 2014/11-21 Esas, 2015/2657 Karar; 18.03.2021 tarih 2017/1397 Esas, 2021/292 Karar)
Somut olayda; davacıların murisi ... ile davalıların murisi ... arasında yapılan harici satış sözleşmesine dayanarak davaya konu taşınmazların davalılar adına olan tapu kaydının iptaliyle davacılar adına tesciline karar verilmesi istemli davada yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 21.09.2020 tarih 2020/1766 Esas, 2020/5168 Karar sayılı ilamıyla "tapuya kayıtlı taşınmazda resmi şekil şartına uyulmadan yapılan harici satış sözleşmesine değer verilerek tapu iptali ve tescil kararı verilmesinin doğru görülmediği" gerekçeleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamından sonra davacılar vekilinin 15.01.2021 tarihli ıslah dilekçesiyle; müvekkillerinin taşınmazlarda 1980 yılından bu yana zilyet olduğundan davayı TMK'nın 713/1 maddesine dayalı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine ve 713/2 maddesindeki ''ölüm'' hukuki nedenlerine dayandırarak ıslah ettiği, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda "kanunların geriye yürümezliği ilkesi gereğince, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6100 sayılı HMK uyarınca ıslahın ancak tahkikat aşaması sona erinceye kadar yapılabilecek bir düzeltme işlemi olduğu, ilk tahkikat sona edikten sonra ıslah yapılmasının usule aykırı olduğu, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı, bozma ilamı ile davalılar lehine müktesep hak oluştuğu, tapulu taşınmazda resmi şekil şartına uyulmadan yapılan sözleşmeye değer verilemeyeceği" gerekçeleriyle ıslaha değer verilmeden davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinde 7251 sayılı Yasa ile yapılan değişikliğe göre bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olup, tahkikat devam ettiğinden ve usul hükümlerinde yapılan değişikliklerin derhal uygulanması gerektiğinden, davacı vekilinin 15.01.2021 tarihli ıslah dilekçesi dikkate alınarak yargılama yapılıp sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bozma ilamından sonra yapılan ıslaha değer verilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar veridi.