Esas No: 2021/8737
Karar No: 2022/4485
Karar Tarihi: 22.06.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/8737 Esas 2022/4485 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/8737 E. , 2022/4485 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 08.10.2012 gününde verilen dilekçe ile ecrimisil talebi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davalı ... yönünden davanın reddine; davalı ... yönünden 23.01.2014 tarihinde verilen karar kesinleştiğinden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına dair verilen 30.09.2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, paydaşlar arasında görülen ecrimisil istemine ilişkindir.
Davacı, paydaşı olduğu 36, 37, 38 ve 39 parsel sayılı taşınmazlara davalıların haksız müdahalede bulunarak taşınmazlardan yararlanmasına engel olmaları üzerine, aleyhlerine Batman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde ecrimisil istemiyle dava açtığını, mahkemenin 2007/113 Esas, 2008/212 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda, tarafların sulh olduklarını ve 38 parsel sayılı taşınmazın ifrazından oluşan 432 No’lu parseldeki (A) ile gösterilen 20.000 m2; (B) ile gösterilen 10.000 m2 ve 39 parsel sayılı taşınmazın ifrazından oluşan 435 No’lu parseldeki (C) ile gösterilen 10.000 m2’lik alanın kendi kullanımına bırakıldığını, (A) ile gösterilen alanı kullandığı halde (B) ve (C) ile gösterilen alanlara davalıların elatmaya devam ettiğini ileri sürerek, sulhün tespitine dair karar tarihi olan 30.4.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte 10.000,00 TL ecrimisilin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiş; 25.12.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile de ecrimisil talebini 29.660,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı ..., taraflar arasında yapılan sulhün geçersiz olduğunu ve dava konusu yerleri kendisinin kullanmadığını; diğer davalı ... ise herkesin hissesi oranında taşınmazı kullandığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazlarda tarafların paydaş oldukları, Batman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/113 Esas, 2008/212 Karar sayılı dosyasında tarafların sulh olmaları neticesinde, davaya konu (B) ve (C) ile gösterilen alanların davacının kullanımına bırakıldığı, taraflar arasında daha önce bu yerin dava konusu edilmesiyle intifadan men koşulunun gerçekleştiği ve davalıların çekişmeli yerleri kullandıklarını tevil yoluyla kabul ettikleri gerekçesiyle davanın kabulüne ve 29.660,00 TL ecrimisil bedelinin 10.000,00 TL’sinin dava tarihinden, bakiyesinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline dair verilen kararın, davalı ... vekilince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 03.07.2014 tarihli ve 2014/7385 Esas, 12931 sayılı Kararı ile özetle "Dosya kapsamı ve yapılan uygulama sonucu elde edilen bilirkişi raporu içeriğinden; davacının 38 (ifrazen 432) parsel sayılı taşınmazdaki (B) ile gösterilen 10.000 m2’lik alan için dava açmış ise de bu parselde (A) ile gösterilen 20.000 m2’lik alanı kullandığı, dolayısıyla payına karşılık kullandığı bir yer bulunduğu, bu durumda davalı ...’ın haksız işgalinden söz edilmeyeceği; kaldı ki, bu alanı davalı ...’ın kullandığının da sabit olmadığı; o halde, davalı ... aleyhine (B) ile gösterilen 10.000 m2'lik alan bakımından açılan ecrimisil davasının reddine karar verilmesi gerektiği; diğer taraftan, 39 (ifrazen 435) parsel sayılı taşınmazın kapsamında kalan ve (C) ile gösterilen alan bakımından yapılan araştırma ve incelemenin karar vermeye yeterli olmadığı; mahkemece, 39 (ifrazen 435) parsel sayılı taşınmazda davacının payına karşılık ecrimisil istenen dönemlerde kullandığı veya kullanabileceği yer olup olmadığının tespit edilerek, davacının payına karşılık kullandığı yer olmadığının belirlenmesi halinde, davacının çekişmeye konu ettiği yerin davalı ... kullanımında olup olmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması ve yukarıda içeriği açıklanan Batman 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 08.03.2012 tarihli ve 2010/1195 Esas, 2012/227 Karar sayılı ilamının da gözetilerek, bu alan bakımından hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş; mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, ispatlanamayan davanın reddine ilişkin verilen kararın, davalı ... vekilince temyiz edilmesi üzerine bu kez Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 23.3.2021 tarihli ve 2018/9641 Esas, 2021/2617 Karar sayılı ilamıyla özetle "davanın, davalı ... ve ...’e yöneltildiği; ancak mahkemece, bozma ilamı öncesi davanın kabulüne dair verilen hükmün, sadece davalı ... vekili tarafından temyiz edildiği dikkate alınmaksızın, sadece davalı ... yönünden değerlendirme yapılarak, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin ve davalı ... yönünden hüküm tesis edilmemesinin HMK'nin 297/2 maddesine aykırı olduğu" gerekçesiyle hükmün bozulmasına ve bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, davalı ... yönünden davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine; davalı ... yönünden ise 23.01.2014 tarihinde verilen karar kesinleştiğinden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hükmün hangi hususları kapsayacağı 6100 sayılı HMK’nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Ayrıca hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bu biçim, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır, hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Bozma kararı ile de ilk hüküm hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirir. Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hüküm, yeni bir hükümdür. Bu nedenle bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerekir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece, davalı ... yönünden davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de, davalı ... yönünden 23.01.2014 tarihli kararın kesinleşmiş olduğu gerekçe gösterilerek "bu davalı yönünden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi doğru görülmemiş; bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz olunan hükmün BOZULMASINA; bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.