Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/4149 Esas 2022/4988 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/4149
Karar No: 2022/4988
Karar Tarihi: 08.09.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/4149 Esas 2022/4988 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2022/4149 E.  ,  2022/4988 K.

    "İçtihat Metni"

    7. Hukuk Dairesi
    MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 30/11/2015 tarihinde verilen dilekçeyle inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali, tescil ve ecrimisil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 15/10/2019 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
    KARAR

    Davacı asil, dilekçesinde, Beyoğlu 26. Noterliği’nin 03.05.2004 tarih, 06518 yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle dava konusu daireyi satın aldığını, 22.05.2007’de taşınmaz maliki tarafından davalıya arsa hissesi olarak devredildiğini, davacının davalı olan eşinde hiçbir vekaletinin ve imzasının olmadığını, kira bedelini davalının aldığını, tarafların arasındaki boşanma davasının devam ettiğini, evin tamamının çalışma hayatının ürünü olduğunu, satıştan itibaren 10 yıl geçmediğini, satışın geçersiz olduğunu, hakkı olan evi geri istediğini belirterek tapu kaydının iptaline, bu güne kadar alınan kira bedellerinin tarafına ödenmesine, davanın masraflarının davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, müvekkilinin bebeği çok küçük olduğu ve lohusa olduğu dönemde evlenmeden önce satın aldığı ve bedelini ödediği taşınmazın tapuda devir işlemleri için Tapu Sicil Müdürlüğü'ne gidemediğini, davalının taşınmazı önce kendi adına tescil ettireceğini, davacının sağlığı düzeldiğinde de davacıya devredeceğini söyleyerek taşınmazı kendi adına tescil ettirdiğini, davacının eşine güvendiğini, taşınmazın ileride tapuda kendisine devredeceğine inandığını, taşınmazın gerçek maliki davacı iken, tarafların karı koca olması ve evliliğin güven ilişkisine dayanması nedeniyle tescil daha sonra davacıya devredilmek üzere önce davalı adına tescil edildiğini beyan etmiştir.
    Davalı vekili cevap dilekçesinde, davalının dava konusu taşınmazı arsa sahibi ...'tan satın aldığını, davacının taşınmaz maliki olmayan bir şahısla imzaladığı satış vaadi sözleşmesinin tapu iptaline dayanak teşkil etmeyeceğini, davacının tapu kaydının gerçeği yansıtmadığını yazılı delille ispatlaması gerektiğini, davacının iradesini sakatlayan bir durum olmadığını, müvekkilinin satış tarihinde rayiç bedeli ödeyerek taşınmazı satın aldığını, yolsuz tescil, hata, hile, ikrah unsurlarına dayalı bir fiil olmadığını belirterek davanın reddine, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    İlk derece mahkemesince davalının davacı ile evliliği dolayısıyla aslında davacının satın aldığı dava konusu taşınmazı davacı adına değil de kendi adına tescilini sağladığı, taşınmazı davacı adına tescilini yaptırması gerektiği, bir nevi vekalet görevini kötüye kullandığı, vekilin vekalet ilişkisi çerçevesinde yüklendiği en önemli yükümlülük olan vekil edenin iradesine uygun işlemleri gerçekleştirmesi gerekirken bu iradeye aykırı davrandığı, davalının dava konusu taşınmazı haksız şekilde işgal etmesi nedeniyle bilirkişi raporu ile belirlenen ecrimisil talebinden de sorumlu olduğu gerekçesiyle ... ada, 48 parsel Kat:1 Daire:1 nolu taşınmazın 7/334 hissesinin iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, 45.936 TL ecrimisil alacağının her yıl taahhuk edecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince davanın inançlı işlem nedeni ile tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, davacının iddiasını yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge ile ispat edemediği, açıkça yemin deliline dayanmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına davanın reddine yönelik yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
    İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
    İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
    İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
    İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
    İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
    Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
    Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 E. 2015/2838 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
    İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
    Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmelerinde arsa sahiplerinin temel borcu, üzerine bina yapılacak arsayı hukuki ayıptan ari olarak yükleniciye teslim etmek, yüklenicinin temel borcu ise, arsa sahiplerine ait arazi üzerinde imara, tasdikli ruhsat ve projesine, sözleşmeye, fen ve sanat kurallarına uygun bir yapı meydana getirerek arsa sahiplerine teslim etmektir. Diğer taraftan arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmelerinde meydana getirilen esere karşılık yükleniciye eser bedeli, yapının bağımsız bölümlerindeki devri kararlaştırılan arsa paylarının temliki suretiyle ödenir. Yüklenici hak kazanacağı bağımsız bölümlerin tapusunu doğrudan arsa sahiplerinden talep edebileceği gibi şahsi hakkını üçüncü kişilere de devredebilir. Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 162. maddesi hükmünce sözleşmede yasaklanmadığı veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadığı sürece yüklenici, üçüncü kişilere yasanın 163. maddesi gereği yazılı olmak koşuluyla şahsi hakkı devredebilir. Yükleniciye verilmesi kararlaştırılan bağımsız bölümün tapusunu arsa malikinin üçüncü kişiye devretmesi yüklenici adınadır.
    Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; yüklenici ... 10266 ada 32 parsel sayılı taşınmazın sahibi ... ile Beyoğlu 26. Noterliği’nin 02.05.2000 tarihli 6906 yevmiye numaralı, 10266 ada 33 parsel sayılı taşınmazın sahibi ... ile de Beyoğlu 26. Noterliği’nin 10.08.2000 tarihli 13100 yevmiye numaralı kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmıştır. 10266 ada 32 ve 33 parsellerin tevhidiyle dava konusu 10266 ada 48 parsel sayılı taşınmaz oluşmuştur. Davacı ile yüklenici ... arasında Beyoğlu 26. Noterliği’nin 03.05.2004 tarihli 06518 yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi akdedilmiştir. Davalı, ...’tan 22.05.2007 tarihinde 10266 ada 48 parsel sayılı taşınmazın 7/334 hissesini satın almıştır.
    Mahkemece refakate konusunda uzman bilirkişiler alınıp keşif yapılması, dava konusu taşınmazın arsa sahibinin mi yoksa yüklenicinin mi payına düştüğünün tespit edilmesi, oluşacak sonuca göre davacının talepleri konusunda bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ve HMK'nın 371. maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK 373/2. maddesi gereğince dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 08.09.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.














    Hemen Ara