Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/7630 Esas 2022/6620 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/7630
Karar No: 2022/6620
Karar Tarihi: 03.11.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/7630 Esas 2022/6620 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2021/7630 E.  ,  2022/6620 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 21.01.2011 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 19.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    KARAR
    Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
    Davacı, dava konusu 475, 478, 793, 806, 807, 811, 812, 834, 874, 1094 ve 1096 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki ortaklığın aynen taksim, mümkün olmaması halinde satış yoluyla giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Hazine vekili, 478 ve 874 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki ortaklığın giderilmesine; diğer taşınmazlar yönünden davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Davalı ... vekili, davanın kendileri yönünden husumet yokluğundan reddine karar verilmesini istemiştir.
    Bir kısım davalı, dava konusu taşınmazların fiilen taksim edildiğini beyan ederek taşınmazların bu taksime göre tescil edilmesini talep etmiştir.
    Bir kısım davalı, dava konusu taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesini istemiştir.
    Davalı ..., davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.
    Mahkemece, davanın kabulüne dava konusu 793, 806, 807, 811, 812, 874, 1094 ve 1096 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmiştir.
    Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
    1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesinde, “(1)Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.” hükmüne yer verilmiştir.
    Mahkemece, 874 parsel sayılı taşınmazda bulunan muhdesat hakkında muhdesat oranı belirlenerek satış bedelinin bu oran dikkate alınarak dağıtılmasına dair hüküm kurulmuş ise de, taraflardan muhdesat iddiasında bulunan kimse bulunmadığı halde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesine aykırı olacak şekilde talep edilmeyen husus hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
    2- Hukuk Muhakemeleri Kanununun 294. maddesinde açıklandığı üzere mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur. Aynı Kanun’un 297. maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Kanun’un 298. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
    Kısa karar, bir davayı sona erdiren (nihai) temyizi mümkün olan son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Asıl olan kısa karardır. Bu gibi hallerde de Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararında buna uygun olarak düzenlenmesi gereklidir. (10.04.1992 gün ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 2011/21-23 E- 268 K, 2012/6–97 E 203 K, 2012/10–149 E 291 sayılı Kararlarında da benimsenmiştir.
    Eldeki davada, mahkemece tefhim edilen kısa kararda yazılı olmadığı halde gerekçeli kararda 874 parsel sayılı taşınmaz yönünden satış bedelinin muhdesat oranı kurulmak suretiyle dağıtılmasına karar verilmek suretiyle çelişki yaratıldığı görülmüştür. Açıklanan sebeple mahkemece, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesi kapsamında çelişki içermeyen, taraflar hakkında infazı mümkün ve usule uygun bir kısa karar ile bu kısa karara uygun şekildeki bir gerekçe yazarak hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Öte yandan; hükmün 3. paragrafında satış bedelinin tapu kaydı ve mirasçılık belgesindeki payları oranında paydaşlarına dağıtılmasına karar verildikten sonra, 4. paragrafında 874 parsel sayılı taşınmaz yönünden satış bedelinin muhdesat oranı dikkate alınarak paylaştırılmasına ve 4. paragrafta harç ve masraflar çıkarıldıktan sonra kalan satış bedelinin dağıtılmasına ilişkin hüküm kurulduktan sonra hükmün 6, 7 ve 8. paragrafında harç ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm kurulmak suretiyle infazda tereddüt oluşturacak şekilde çelişkili karar verilmesi de doğru değildir.
    3-Mahkemenin 15.06.2011 tarihli ara kararı gereğince Karayolları Genel Müdürlüğünün davaya dahil edilmiş olmasına rağmen ... yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru olmamıştır.
    4-Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya birkaçı diğer paydaşlara karşı açar. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesi uyarınca davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birinin ölümü halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.
    Somut olayda; dava konusu 475, 478 ve 834 parsel sayılı taşınmazlarda kayıt maliki olan ... Tarak, ... Tarakçıoğlu, ... Tevkir ve Meliha İkiz usulüne uygun olarak davaya dahil edilmeden yokluklarında yargılama yapılması doğru değildir.
    5-Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalar olup, sonuçta kazanan ve kaybeden taraftan söz edilemeyeceğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretinin taraflara payları oranında yükletilmesi; karar ve ilam harcının ise dava konusu taşınmazın satış bedeli üzerinden hesap edilip taraflardan payları oranında tahsiline karar verilmesi gerekir.
    Taraflar arasında Hazine'nin bulunması halinde ise; 492 sayılı Harçlar Kanununun 13/j maddesi gereğince Hazine harçtan muaf olduğundan bu hususun göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
    Somut olayda; dava konusu taşınmazda hissedar olan Hazine 492 sayılı Harçlar Kanununun 13/j maddesi gereğince harçtan muaf olduğu halde satış bedeli üzerinden alınması gereken harçtan yükümlü tutulması doğru da görülmemiştir.
    6- Karar tarihi itibariyle satış bedeli üzerinden hesaplanacak binde 9 harcın paydaşlardan satış bedelinin dağıtılmasına ilişkin oranlarda tahsiline karar verilmesi gerekirken satış bedeli üzerinden yüzde 9 oranında karar ve ilam harcı tahsiline karar verilmesi de doğru olmamıştır.
    7-Bir davada, davacı talep sonucunu haklı kılmaya yarayan vakıaları ileri sürerek lehine bir hüküm elde etmeye çalışırken; davalı da savunmaya ilişkin vakıaları ileri sürerek davanın reddedilmesini ister. Burada taraflar ve onların menfaatleri arasında tam bir zıtlık bulunur. Ancak böyle bir zıtlığın söz konusu olmadığı ve tüm taraflar için ortak bir amacın bulunduğu bazı davalar da mevcuttur. Böyle davalarda taraflar arasında çeşitli konularda uyuşmazlık bulunsa dahi, normal bir davadaki zıtlık ilişkisi mevcut değildir. Genellikle ortaklığın giderilmesi davalarında görülen bu durumda, her iki tarafta yer alan paydaşlar, paylaştırma hükmüyle kendi haklarını elde etmiş olur. Zira verilen hüküm her iki taraf için de aynı sonucu doğurur. Böylece bir tarafın davayı kazanması, diğeri için davanın kaybedilmesi anlamına gelmez. Davaların bu özelliği, bu davaların çift taraflı dava kapsamında değerlendirilmesine neden olmuştur.
    Çift taraflı davalarda yine bir davacı ve davalı vardır; ancak bu roller sadece şeklî bir anlam taşır. Çünkü bu davalarda her iki taraf, davacı ve davalıya ait özelliklere aynı anda sahip olur. Öyle ki bu davalarda davalı taraf da sanki aynı konuda bir dava açmış gibi değerlendirilir .Çift taraflı davaların iki temel özelliği vardır. Taraflar arasındaki hukukî ilişki, her iki tarafa da aynı şeyi talep edebilecekleri bir dava açma ... verir. Diğer bir ifadeyle, taraflar bu davada aynı sebebe dayanarak aynı şeyi talep ederler. Diğer taraftan; çift taraflı davalarda taraflar arasındaki hukukî ilişkinin niteliği gereği, davacının yanısıra davalıların lehine de hüküm kurulur. Kurulan bu hükümle davalılar da hakkına kavuşmuş olur .
    14.12.2012 tarihli duruşmaya davacı taraf katılmamış herhangi bir mazeret de bildirmemiştir. Çift taraflı dava teorisine göre mahkemece, hazır bulunan taraflara davayı takip etmek isteyip istemedikleri sorulmuş, taraflardan davalı ... vekili 475, 478 ve 834 parsel sayılı taşınmazlar dışındaki taşınmazlar yönünden davaya devam etmediklerini, bu taşınmazlar yönünden davanın müracaata bırakılmasını talep ettiklerini beyan etmiştir. Mahkemece, davalı vekilinin beyanının aksine olacak şekilde 3 numaralı ara kararıyla 475, 478 ve 834 parsel sayılı taşınmazlar yönünden dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi doğru olmadığı gibi Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150. maddesine göre bu taşınmazlar yönünden dosyanın işlemden kaldırılmasına yönelik bir karar verilmesi gerekirken anılan ara kararda Yasa metninde bulunmayan “müracaata bırakılmasına” ibaresine yer verilmesi de doğru değildir.
    Mahkemece, değinilen hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 03.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.







    Hemen Ara