Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2000/7-1752 Esas 2001/33 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2000/7-1752
Karar No: 2001/33

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2000/7-1752 Esas 2001/33 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu 2000/7-1752 E., 2001/33 K.

Hukuk Genel Kurulu 2000/7-1752 E., 2001/33 K.

  • TAPU İPTALİ VE TESCİL
  • 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 931 ]
  • 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 12 ]
  • "İçtihat Metni"

    Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;

    Edremit Asliye Hukuk Mahkemesi"nce davanın reddine dair verilen 26.3.1999 gün ve 1993/307 E. 1999/164 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesi"nin 18.10.1999 gün ve 1999/4333 E. 1999/4777 K. sayılı ilamiyle; (... Kadastro sırasında 514 parsel sayılı 18910 m2 yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydına ve zilyetliğe dayanılarak MT adına tesbit edilmiş; tesbit 2.8.1988 tarihinde kesinleştikten sonra taşınmazı kayden 6.9.1990 tarih 4106 yev.no"su ile davalı S.S.Ö Konut Yapı Kooperatifi satın almıştır. Davacılar GA ve arkadaşları tapu kaydına dayanarak 514 sayılı parselde 460 m2 lik kesiminin iptali ile adlarına tescili talebiyle dava açmışlardır. Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

    Mahkemece davalı tarafın tutunduğu tapu kaydının dava konusu taşınmaza ait olduğu, taşınmazı davalı kooperatifin kayden satın aldığı davalı taraf yararına Medeni Kanunun 931.maddesi hükmünde öngörülen koşulların gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuştur. Davacı taraf Mart 1934 tarih 39 sayılı tapu kaydına dayanmıştır. Tutunulan tapu kaydının dava konusu parsele revizyon gördüğü, dava konusu taşınmazın bir bölümünü kapsadığı mahkemece yapılan keşif, uygulama dinlenen yerel bilirkişi düşüncesi, toplanıp değerlendirilen delillerle belirlenmiştir. Bu durumda mahkemece taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak davacı tarafın tutunduğu tapu kaydının kapsamının yüzölçümü ile belirlenmesi, davacının tapu kaydının kapsamı olan kesim yönünden çifte tapu kaydının varlığı, çifte tapu kaydının varlığı halinde Medeni Kanunun 931.maddesinin uygulama olanağı olmadığı dikkate alınarak tapu kaydı kapsamı kesiminin ifraz edilerek davacı taraf adına tesciline, arta kalan taşınmaz kesiminin ise davalı taraf uhdesinde bırakılmasına karar verilmesi gerekir. Mahkemece bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz.... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN : Davacılar vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    Davacılar, miras bırakanlarına ait olup tapunun 1934 tarih 38 ve 39 numaralarında kayıtlı taşınmazların, 1985 yılında yapılan kadastroda davalı kooperatifin bayii adına 514 parsel numarasıyla tesbit edilip kesinleştiğini ileri sürerek iptal ve tescil istemişler, davalı kooperatif, tapu siciline güvenerek çap satın aldığını, iyiniyetinin korunması gerektiğini savunmuş, mahkemece, savunmaya itibar edilerek davanın reddine karar verilmiştir.

    Yüksek Özel Dairece; "... davacı tarafın tutunduğu tapu kaydının kapsamının yüzölçümü ile belirlenmesi, davacının dava kaydının kapsamı olan kesim yönünden çifte tapu kaydının varlığı çifte tapunun varlığı halinde Medeni Kanunun 931 maddesinin uygulama olanağı kalmadığı dikkate alınarak tapu kaydı kapsam kesiminin ifraz edilerek davacı tarafı adına tesciline ... karar verilmesi gerekirken,yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir..." gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    Toplanan deliller ile tüm dosya içeriğine göre; 1985 yılında yapılan kadastro ile çekişmeli 514 parsel sayılı taşınmazın davalının bayii adına tesbit gördüğü, tesbitin 1988 yılında kesinleştiği, 1990 yılında da davalı kooperatife satış yoluyla intikal ettiği anlaşılmaktadır.Ayrıca, 514 parsele ilişkin tutanağın beyanlar hanesinde belirtilen bir kısım zeytin ağaçlarının da başka kişilere ait olduğu yazılıdır. Bunun yanında,davacıların dayanak tapularının 513 parsele revizyon gördüğü de sabittir. Böylece, davacı ve davalı tarafın kadastro öncesine ilişkin haklarının, iki ayrı yere ait, iki ayrı çap kaydıyla tesbit ve tescil edildiği görülmektedir.

    Bu suretle çap kaydının malikleri yararına, çapların dayanağını teşkil eden haklardan, özellikle kayıt ve belgelerden bağımsız bir mülkiyet hakkının oluştuğu tartışmasızdır.Tesbit dayanağı kayıtlarında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/4 maddesinde ifade edildiği gibi işleme tabi kayıt olma niteliklerini kaybettikleri,artık bu kayıtlara dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerince bir işlem yapılamayacağı da açıktır.Aksine düşünce tarzıyla, kadastro tesbitiyle çap ve buna uygun sicilin oluşmasına rağmen, bunun dayanağını teşkil eden kayıtların halen geçerliliğini koruduğunun kabul edilmesi halinde, kayda dayalı her tesbit sonucu çifte tapu olgusunun ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelecektir ki;böyle bir kabul hem yasal düzenlemelere hem de yargısal uygulamalara aykırılık oluşturur kabul edilemez.

    Oysa çifte tapu kavramı bundan tamamen farklı bir düşünce ve kabulün ürünüdür.Bilindiği üzere, tapu kütüğünde her taşınmaz mal için müstakil bir sahifenin açılması asıldır.Buna rağmen bir taşınmaz için iki ayrı sahife açılıp, bunlardan biri, gerçek hak sahibi olmayan kişi adına tescil edilmiş ise, o takdirde çifte tapunun varlığı ortaya çıkacaktır.Bu durumda, birbirine aykırı iki ayrı bilgi içeren tapu kütüğünün bizzat kendisi çelişki halinde olacağından, sicilin hak karineliği ve aleniyet hükmünü yitirdiği kabul edilir.doğru kayıt karşısında, mükerrer olan yolsuz kayda dayanarak hak iktisab edenin bu hakkı, hukuken himaye görmez.Bu halde,iyiniyet savunması da dinlenemez.Zira tapu sicili alenidir. (M.K.928) Hiç kimse tapu sicilinde kayıtlı bir hususu bilmediğini iddia edemez.Aynı taşınmaz mal için tapu sicilinde birden ziyade kayıt tesis edilmiş ise, müktesip bütün kayıtları biliyor farzedilir.İşte bu nedenle çifte kayıt halinde, geçerli olmayan tapu kaydına dayanarak iktisapta bulunan kişinin iyiniyet iddiasında bulunamıyacağı ve Medeni Kanunun 931.maddesinin koruyuculuğundan yararlanmayacağı kabul edilir.

    Somut olayda, değinilen anlamda bir çifte tapunun bulunmadığı kuşkusuzdur.Kadastro tesbit malikinden çap satın alan davalı kooperatifin M.K.nun 931.maddesinde öngörülen koruyuculuktan yararlanabileceğinde tabiidir. Kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Şu durum karşısında ve özellikle dosya içeriği ve toplanan delillere göre kötüniyeti iddia ve ısbat edilemeyen davalı hakkında açılan davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

    O halde;Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

    SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ,7.2.2001 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

    Hemen Ara