Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/11-519 Esas 2005/557 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2005/11-519
Karar No: 2005/557

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/11-519 Esas 2005/557 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2005/11-519 E.  ,  2005/557 K.

    "İçtihat Metni"

     

    Mahkemesi

    :

    Ankara Asliye 8.Ticaret Mahkemesi

    Günü

    :

    16.02.2005

    Sayısı

    :

    682-69

     

     

     

     

     

     

    Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 8.Ticaret Mahkemesince mahkemenin görevsizliğine dair verilen 30.6.2004 gün ve 2000/1002 E. 2004/357 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 11.10.2004 gün ve 2004/10056 E. 9640 K.sayılı ilamı ile;

    (.....Davacı, Yurtbank A.Ş. nezdinde hesaplarının bulunduğunu, Bakanlar Kurulu kararı ile anılan bankanın TMSF"na devredildiğini, hesaplardaki paraların sahiplerine ödenmesine rağmen, kendisinin hesabının off-shore olduğu gerekçesiyle ödenmediğini, bu hesapların off-shore hesabı niteliğinde bulunmadığını, davalı A.B.."in yönetim kurulu başkanı olarak sorumluluğunun bulunduğunu iddia ederek, 591.000.000 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

    Davalı A.B.. ve B..Holding A.Ş. vekili, husumet ve yetki itirazında bulunarak, davacının mevduatını .. Security Off-Shore Ltd. Şti."ne yatırdığını, müvekkillerinin sorumluluğunun bulunmadığını savunmuştur.

    Davalı TMSF vekili, davanın idari yargı yerinde açılması gerektiğini, müvekkiline husumet düşmeyeceğini bildirerek, davanın reddini istemiştir.

    Mahkemece, 4672 Sayılı Kanunun 8’nci maddesinin (d) fıkrasını değiştiren 5020 sayılı yasanın 19’ncu maddesiyle ekleme yapılan hüküm gereği, Bankalar ile Fon ve Bankaların iflas idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına Asliye Ticaret Mahkemelerinde bakılacağı, birden ziyade Asliye Ticaret Mahkemesi bulunması halinde 1. ve 2.numaralı mahkemelerde görüleceği gerekçesiyle, davada Ankara 1. ve 2.numaralı Asliye Ticaret Mahkemeleri görevli olduğundan dosyanın tevzii memurluğuna gönderilmesine karar verilmiştir. .

    Kararı, davacı temyiz etmiştir.

    1-)Dava, davalı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen Yurtbank nezdinde açtırılan mevduat hesabının ödenmediği iddiasına dayalı, alacağın tahsili istemine ilişkindir.

    4389 sayılı Bankalar Kanunun 14/5-d maddesi uyarınca, bankalar ile fon ve bankaların iflas idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür.

    Bahse konu yasa maddesinde açıkça belirtildiği üzere, bu tür davaların (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülebilmesi için, bankalar ile fon ve bankaların iflas idareleri tarafından açılması gerekmektedir. Somut olayda, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aleyhine açılan bir dava söz konusu olduğuna göre, mahkemece işin esasına girilerek tarafların delillerin toplanması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçelerle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.

    2-)Ayrıca, mahkemece gerekçeli karar yazılırken HUMK.nun 388’nci maddesine aykırı olarak davacının dava dilekçesinden bahsedilmesi gerekirken yazılı şekilde başka bir davanın davacısının istemine yer verilmesi de yanlış olmuştur...)

    Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN :Davacı vekili 

    HUKUK GENEL KURULU KARARI 

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    Dava, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen Yurtbank A.Ş.ye açılan mevduat hesabının ödenmemesi nedenine dayalı alacak isteğine ilişkindir.

    Yerel mahkemece, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14/5-d maddesi uyarınca Ankara Asliye 1 ve 2.Ticaret Mahkemelerinin görevli olduklarından söz edilerek görevsizlik kararı verilmiş, hüküm yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

    Mahkemece, davalılar A.. B... ve B... Holding haklarındaki davanın erken açılması nedeniyle reddine; davalı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bakımından önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.

    1-Davalılar A.. B... ve B...Holding haklarında önceki karardan farklı olarak davanın reddi yönünde yeni bir hüküm kurulmuş olduğundan, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11.Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.

    2-Davalı Tasarruf Mevduatı Sigorta fonu yönünden, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan nedenlerle göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

    SONUÇ:1-Yukarda (1) maddede açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11.Hukuk Dairesine gönderilmesine;

    2-Davacı vekilinin davalı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu yönünden temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 5.10.2005 gününde oyçokluğuyla karar verildi 

    KARŞI OY YAZISI 

    Davacı gerçek kişi, davalı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fon’una devredilen Yurtbank’daki mevduat hesabının ödenmediğini ileri sürerek; A.. B... ve Balkaner Holding ile TMSF hakkında açmış olduğu davada mevduat alacağının ödetilmesine hüküm verilmesini istemiştir.

    Ankra 8.Asliye Ticaret Mahkemesi, davanın davalı banka yönünden 4389 sayılı Bankalar Kanunu’ nun değişik 14/5-d maddesi hükmü gereğince davaya bakma görevinin Ankara 1 ve 2.Asliye Ticaret Mahkemelerine ait olduğu gerekçesiyle dava dosyasının “tevzi memurluğuna” gönderilmesine karar vermiştir. Verilen hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiş ve yapılan temyiz incelemesi sonucu, Yüksek Yargıtay 11.Hukuk Dairesince verilen 11.10.2004 tarih, E:2004/10056 ve K:2004/9640 sayılı ilâmı ile “...4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14/5-d maddesi uyarınca, bankalar ile fon ve bankaların iflas idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davlar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür. Bahse konu Yasa maddesinde açıkça belirtildiği üzere, bu tür davaların (1) ve (2)numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülebilmesi için, bankalar ile fon ve bankacıların iflas idareleri tarafından açılması gerekmektedir. Somut olayda, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aleyhine açılan bir dava sözkonusu olduğuna göre, mahkemece işin esasına girilerek tarafların delillerinin toplanması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçelerle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, ...” içerikli gerekçe gösterilerek bozulmuştur.

    Bozmadan sonra, anılan yerel mahkemece davalı Ali Balkaner Holding hakkındaki davanın reddine, TMSF (Banka) hakkında verilen “görevsizlik” kararında ısrar olunmasına hüküm verilmiştir.

    Somut olayda, öncelikle çözümlenmesi gereken sorun yerel mahkemece verilen hükmün bir “görevsizlik kararı” olup olmadığıdır. Anayasanın 142.maddesi hükmü “MAHKEMELERİN KURULUŞU” başlığını taşımakta olup, “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi, yargılama usulleri Kanununda düzenlenir” hükmünü âmirdir. Anayasa’nın emredici bu hükmü gereğince, mahkemelere görev Kanunla verilir. H.U.M.K.nun 1/1.maddesi hükmü de belirtilen Anayasal hukuk kuralına uygun şekilde ve “Mahkemelerin görevi kanunla belirlenir” içerikli olarak düzenlenmiştir. Emredici hukuk kuralları gerçek yada tüzel kişiler tarafından aksinin kararlaştırılması mümkün olmayan kurallardır. (prof.Dr.M.Kemal Oğuzman-Prof.Dr.M.Turgut Öz-Borçlar Hukuku Genel Hükümleri-Sahife 71) Bazı durumlarda kanun koyucu bir yasa hükmünün “âmir hüküm” olduğunu şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde, aksine bir kayıt ve şartın konamayacağını belirtmek suretiyle ifade eder. Bazı hallerde ise Kanun bu hususda bir açıklık içermez. Bu takdirde, bu yasa hükmünün düzenlenmesi amacı ve bu düzenlemeden beklenen yararlar göz önünde tutularak bunun “emredici hükümlerden” olup olmadığının araştırılması gerekir. (Yargıtay T.D.13.04.1962 tarih, E.1961/3541 ve 1962/1671 sayılı kararı) Asliye ticaret mahkemelerinin iş sahası,Türk Ticaret Kanunu’nun 4 ve 5.maddeleri hükümlerinde düzenlenmiştir.Özetle denilebilir ki, bir davanın ticari bir dava sayılabilmesi için ya taraftarın tacir olması ve uyuşmazlığın ticari işletme ile ilgili bulunması ve T.T.K.nun 4.maddesinin birinci bendi gereğince, bu Kanunda yahut da aynı maddenin 2-6.bentlerinde yazılı hükümlerle düzenlenmiş bulunan hususlardan doğması gerekir. Bu koşulları taşımayan ve fakat ticari bir işten doğan hukuk davası, ticari bir dava olarak kabul olunamaz.

    Asliye ticaret mahkemeleri, o yer asliye hukuk mahkemelerinin DAİRELERİ durumundadır. Birden fazla olmakla birlikte aynı yerdeki asliye ticaret mahkemeleri aynı mahkeme sayılır. Bir yerdeki asliye hukuk mahkemeleri ile ticaret mahkemesi arasındaki iş bölümü ise kanunla düzenlenmiştir. (T.T.K.Md.4,5) ticaret mahkemeleri az yukarda açıklandığı üzere kanunla düzenlenmiş ticari davalara bakar, asliye hukuk mahkemesi ise ticari davalar dışındaki hukuk davalarına bakar. Ancak T.T.K.nun 5/3 maddesi hükmü gereğince münhasıran iki tarafın arzusuna tabi olmayan işlerle ilgili davalara mutlaka Kanunda gösterilen mahkemelerde bakılır ve bu davalara ilişkin işbölümü itirazı ilk itiraz değildir. Bu davalar, tarafların sulh olamayacakları ve üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri davalardır. Örneğin, boşanma davaları asliye hukuk mahkemesi bakımından, iflas davaları ticaret mahkemesi bakımından münhasıran iki tarafın arzusuna tabi olmayan davalardır. Taraflar yargılama bitinceye kadar işbölümü itirazında bulunabilecekleri gibi, yargılamanın her aşamasında mahkemece de dosyanın işbölümüne sahip mahkemeye gönderilmesine karar verilebilir. Ancak, bu kararlar “görevsizlik” kararı gibi temyiz edilebilir. Çünkü, bu davalar iki tarafın arzularına tabi olmayan dava türü olduğundan emredici yasa kuralı gereğince Kanunda gösterilen mahkemede görülmesi gerekir.

    Münhasıran iki tarafın arzusuna bağlı olan işlerle ilgili işbölümü itirazı ise, yalnız “ilk itiraz” olarak ileri sürülebilir. (HUMK.md.187 vd) Bir davanın hukuksal niteliğine göre, asliye hukuk veya ticaret mahkemesinin işalarına girdiği veya girmediğine ilişkin itiraza “işbölümü” veya “iş alanı” itirazı denir. (TTK.md.5/3) iş alanı itirazı hem asliye hukuk, hem de ticaret mahkemesinde yapılabilir. İş bölümü itirazı hadiseler gibi incelenir. (HUMK.md.190,222 vd) Davalı süresinde işbölümü itirazında bulunmazsa, işbölümüne sahip olmayan mahkemenin davaya bakmasına onay vermiş olacağından, yanlar arasında bir “işbölümü” sözleşmesi kurulunun olur. Çünkü, az yukarda açıklanan sebeplerle buna ilişkin kanuni düzenleme “emredici” hukuk kuralı değildir.

    24.04.1967 gün ve E:1966/12, K:1967/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, işbölümü itirazı sonucu asliye yada ticaret mahkemelerince verilen “GÖNDERME KARARLARI” mahiyetine yabancı olan ve gönderme kararı ile telifi kabil bulunmayan hususların olmaması durumunda verildikleri anda KESİNDİR. Ancak, içeriğinde gönderme kararı niteliğine uygun düşmeyen, örneğin yargılama gideri, avukatlık ücretine hükmedilmişse, gönderme kararındaki bu bölümler yalnız başına temyiz edilebilir. Görüldüğü üzere yasa koyucu, kural olarak “iş bölümü” itirazı sonucu asliye hukuk ve ticaret mahkemelerinin verdikleri “GÖNDERME” kararlarının, davanın tarafların yararlarına uygun gördüğü içindir ki, verildiği anda KESİN olduğunu, ancak esas hakkında verilecek hükümle birlikde temyiz edilebileceğini kabul etmiştir.

    Asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki ise, BİR İÇ İLİŞKİDİR. (Prof.Dr.Baki Kuru, HUMK.Kanunu;cilt 1,sahife;465; 2001 baskı cilt:sah.717) Nitekim, 14.02.1992 tarih, E:1991/3 ve K:1992/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, bu mahkemeler arasında hiçbir zaman GÖREV İLİŞKİSİNİN mevcut olmadığı açıklanmıştır. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.05.2004 tarih, E:2004/4-337 ve K:2004/337 sayılı ilamında da aynen:”O yerdeki birden fazla ticaret mahkemeleri arasındaki ilişkiye gelince, bu ilişki yalnız BİR İÇ İLİŞKİDİR. İş bölümü ilişkisi değildir.” Denilmektedir. Hukuksal ve yargısal uygulama bu olunca da; aynı mahkeme sayılan, aralarında görev, yetki ve işalanı İLİŞKİSİ BULUNMAYAN aynı yerdeki bir asliye ticaret mahkemesinin, ”ELDEKİ UYUŞMAZLIKLA İLGİLİ DAVANIN DİĞER BİR AYNI YERDEKİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNCE GÖRÜLMESİ gerektiği” gerekçesiyle verdikleri kararlar kural olarak kesindir. İş bölümü sebebiyle verilen “Gönderme kararları”nın verildikleri anda kesin olmalarının, esas hükümle birlikte temyiz edildiğinde de tek başına esas hükmün bozulmasına yeterli neden sayılmamasının hukuksal sebebi uyuşmazlığı çözmeyen aynı mahkeme sayılan mahkemelerce verilmiş olmalarıdır. O halde, yargılamaya son veren nihai kararlardan sayılmayan ve aynı yerdeki aynı mahkeme sayılan bir asliye ticaret mahkemesinin, diğer bir aynı yerdeki asliye ticaret mahkemesine dava dosyasının gönderilmesine yahut devrine yönelik ve tamamen İÇ İLİŞKİDEN kaynaklanan kararının temyiz edilebilir olduğu kural olarak olanaklı değildir. Örneğin, İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi aylık iş dağıtımında diğer asliye ticaret mahkemelerine nazaran yirmi adet fazladan iş verildiğini gerekçe göstererek, diğer mahkemelere dava dosyalarının gönderilmesine karar verse, iş ilişkiden kaynaklanan bu nitelikteki kararların temyizi kabil olduğu kabul edilebilir mi? Bir kararın temyiz edilip edilemeyeceği Kanun tarafından tayin edilir. Örneğin HUMK.nun 427.maddesinde, hukuk mahkemelerince verilen temyizi kabul olan veya olmayan kararlar gösterilmiştir. Kural olarak denilebilir ki, mahkemelerden verilen uyuşmazlığı sona erdiren ve davadan mahkemenin el çekmesi sonucunu doğuran kararlar temyiz edilebilir. Uyuşmazlıkla ilgili özel bir kanunda da temyiz edilebilir olduğu kabul edilmemişse, az yukarda niteliği belirtilen aynı yer ticaret mahkemelerince verilen kararlarda temyiz edilemez..

    4389 Sayılı Bankalar Yasasının 14/5-d maddesini değiştiren 12.05.2001 gün ve 4672 sayılı yasanın 8.maddesinin gerekçesi gözetilerek, kanun koyucunun bu yasa hükmünü düzenlemedeki amacı değerlendirildiğinde; yönetim ve denetimi ya da hisseleri Fon’a intikal eden bankaların, bunların İflas İdarelerinin ve TMSF.nun Bankalar Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklar sebebiyle açacakları hukuk davalarının yargılamalarına hız kazandırılmak suretiyle çözümlenmesini sağlamak; gecikme ve yanlışlıklar nedeniyle oluşabilecek zararları önlemek amacıyla Bankalar Yasasının 14/5-d maddesi hükmünün konulduğu sonucuna varılmaktadır. 4672 Sayılı Yasanın 8.maddesi ile getirilen değişiklikle TBMM. Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldüğü sırada ise, Fon ve Fon’a devredilmiş, bankalara diğer tüm bankalarda ilave edilmiştir. 12.12.2003 tarihli ve 5020 Sayılı Yasanın 19.maddesiyle de, Bankalar Yasasının 14/5d maddesinde yer alan (1) ibareleri (1) ve (2) olarak değiştirilmiştir. Belirtilen bu yasal düzenlemeye göre; sayısı yukarda açıklanan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararı ile 13.10.2004 tarih, E:2004/15-481 ve K:2004/525 sayılı kararında da açıklandığı üzere: 4389 Sayılı Bankalar Kanunun 4672 ve 5020 Sayılı yasalarla değişik 14/5-d maddesi gereğince, TÜM BANKALAR İLE FON VE BANKALARIN İFLAS İDARELERİ TARFINDAN, BANKALAR YASASINDAN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIKLAR SEBEBİYLE AÇILACAK HUKUK DAVALARINA ASLİYE TİCARET MAHKEMELERİNDE BAKILIR. O YERDE, BİRDEN FAZLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ BULUNMASI LAHİNDE, BU DAVALAR (1) VE (2) NUMARALI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNDE GÖRÜLÜR. Yasal durum bu olunca da, GERÇEK YA DA TÜZEL KİŞİLER TARAFINDAN, BANKALAR YASASINDAN KAYNAKLANMIŞ OLSA DAHİ, BANKALAR, TMSF Fonu ve bunların iflas idareleri aleyhine açılan davalar, 4389 sayılı yasanın değişik 14-5-d maddesi hükmü ile (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemelerine verilen GÖREV KAPSAMINDAKİ davalardan SAYILAMAZ.

    (1.)ve (2.) Asliye Ticaret Mahkemeleri, Özel ya da İhtisas Mahkemeleri olarak kurulmadığından, kural olarak, aynı yer diğer asliye ticaret mahkemeleri ile aralarında GÖREV İLİŞKİSİ OLAMAZ. Nitekim, bu hukuksal ilke gözetilerek Bankalar Yasasının (14/5-d) maddesi hükmünün düzenlenmesi için hükümetçe önerilen şeklinde, anılan madde kapsamında ki davaların bakılacağı asliye ticaret mahkemelerini belirleme yetkisi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna verilmiş idi. Ancak, (1.) ve (2.) asliye ticaret mahkemelerine, “AYNI YER ASLİYE TİCARET MAHKEMELERİN ARASINDAKİ İLİŞKİ GÖREV İLİŞKİSİ OLMAYIP, İÇ İLİŞKİDİR” şeklindeki hukuk ilkesine aykırı olarak yasa koyucu tarafından az yukarda belirtilen davalara bakma görevi verilmiştir. Belirtilen bu yasal düzenleme ile Anayasa’nın 142.maddesine uygun şekilde asliye ticaret mahkemelerinin iş alanına dahil İŞLERİN NEVİNE GÖRE BÖLÜŞTÜRME YAPILARAK yukarda açıklanan nevideki işlerin sadece (1.) ve (2.) asliye ticaret mahkemelerinin GÖREVİNDE olduğu yasa koyusu tarafından uygun görülmüştür. Yukarıda nev’ileri gösterilen davalar, iki tarafın arzularına tabi olmayan ve ticaret mahkemeleri arasındaki İÇ İLİŞKİ kuralına aykırı olsa da, işlerin nev’ine göre ticaret mahkemelerinin iş alanına dahil işlerde sınırlı olsa BÖLÜŞTÜRME yapan Bankalar Yasasının 14/5-d maddesinde mutlak olarak gösterilen mahkemelerde bakılmak gerekir ve sadece bu işlerle ilgili olarak aynı yer ticaret mahkemeleri doğrudan dahi GÖREVSİZLİK KARARI verilebilir ve bu kararlar temyiz edilebilir.

    Somut olaya dönüldüğünde ise; 4389 sayılı yasanın 14/5-d maddesi hükmü (1) ve (2.) asliye ticaret mahkemelere yukarda belirtilen davalara bakma görevi vermişse de, iş alanına dahil diğer TİCARİ DAVALARA BAKMA GÖREVİNİ’de kaldırmamıştır. Aynı yerdeki diğer asliye ticaret mahkemelerine gelen işlerin sayısına ulaşıncaya kadar, (1) ve (2) asliye ticaret mahkemelerine de iş alanına dahil diğer davalar tevzi olunmaktadır.

    Aynı yerdeki, (1) ve (2.) asliye ticaret mahkemeleri de dahil olmak üzere, tüm asliye ticaret mahkemelerinin iş alanına dahil ticari davalardan olduğu ve Bankalar Yasasının 14/5-d maddesi kapsamındaki davalardan olmadığı halde TMSF yahut Fon’a devredilen bankanın, davanın davalısı sıfatıyla TARAFI olduğu gerekçesiyle Ankara (8) Asliye Ticaret Mahkemesinin, kendisini görevsiz sayarak dava dosyasının “tevzi memurluğuna” gönderilmesine yönelik verdiği karar, mahkemenin kararındaki nitelendirmesi, verilen karara temyizi kabil niteliği kazandırmayacağından verildiğinde dahi KESİNDİR. Çünkü, davanın NEV’İNE, bakıldığında, o davanın 4389 salılı Yasanın 14/5-d maddesi hükmünde MUTLAK OLARAK GÖSTERİLEN MAHKEMELERDE GÖRÜLMESİ GEREKEN davalardan olmadığı ve ticaret mahkemelerinin genel olarak iş alanına dahil davalardan olduğu ANLAŞILABİLİYORSA, gerekçesi ne olursa olsun “görevsizlik” ve ya “gönderme” veyahut “devir” kararı adı altında aynı yer ticaret mahkemelerince verilen kararlar, mahkemelerin İÇ İLİŞKİLERİNİ” ilgilendiren KESİN kararlardan olduğu kabul edilerek temyiz isteminin reddi gerekir. Aksinin kabulü halinde ise, bankaların, TMSF.nin ve bunların iflas idarelerinin TARAF OLDUKLARI TÜM DAVALARLA ilgili diğer asliye ticaret mahkemelerince, aynı yer (1.) ve (2.) asliye ticaret mahkemelerinin görevli oldukları gerekçe gösterilerek verilen görevsizlik kararları temyiz edilebilir olacak ve yargılama ve temyiz aşamalarında geçirilecek zaman içinde hak düşürücü süreye tabi bir çok dava, hak düşürücü sürenin dolmuş olması sebebiyle red olunacak ve kişilerin maddi hakları yitirilecektir. Örneğin, tasarrufun iptali davalarında İİK.nun 284.maddesindeki beş yıllık; itirazın iptali davalarında aynı Kanunun 67.maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürelerin dolması sebebiyle bu davaların reddi gerekecektir. Oysa, bu sonuçların, Yasa koyucunun 4389 sayılı Yasanın 14/5-d maddesi hükmünü getirmesinde ki yukarda açıklanan amacına uygun düşmeyeceği açıktır.

    Tekrar edecek olursak; 4389 sayılı Yasanın 14/5-d maddesi hükmü ile (1) ve (2) asliye ticaret mahkemelerine, diğer görevleri kaldırılmadan verilen iş, bankalar yasasından kaynaklanması koşuluyla, tüm bankalar TMSF’nu ve bunların iflas idarelerince açılan davalardır. Bu unsurları içermeyen işler, anılan yasa hükmü kapsamında değildirler. Örneğin, bir ESER SÖZLEŞMESİNDEN kaynaklanan uyuşmazlıktan ötürü bunların davacı olarak açmış oldukları davaların, bankalar yasasından kaynaklandığından söz edilemeyeceğine göre, sırf bunların “DAVACI” sıfatları gözetilerek, aynı yer asliye ticaret mahkemelerince, (1) ve (2) asliye ticaret mahkemelerince bakılması gerekir gerekçesiyle verilen kararlar, anılan 14/5-d maddesi hükmüne dayanıldı diye temyizi kabil sayılamaz.

    Kendi iş alanına dahil bir iş sebebiyle aynı yer asliye ticaret mahkemesinin davaya bakması gerektiğinden bahisle aynı yer diğer bir asliye ticaret mahkemesine dava dosyasını göndermesi, aynı mahkeme arasındaki iç ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıklardan olup, bu mahkemelerce çözümlenmesi zorunludur. Bu nedenle, uygulamada da yapıldığı üzere; gönderilen dosya, gönderilen mahkemenin esas defterine kaydedilmiş ise, mahkemeler aynı mahkeme sayıldığından davaya gönderilen mahkemece bakılır. Bu mahkeme esasına kaydetmeden dava dosyasını gönderen ticaret mahkemesine iade etmiş ise, o mahkeme tekrar esas kaydına alarak kaldığı yerden davanın yargılamasın yapmak durumundadır. Görev ve yetki ile ilgili kararlar sebebiyle HUMK.nun 25 ve 26.maddeleri gereğince merci tayinine gidilebileceğinden, sözü edilen içerikli kararlar hakkında merci tayinine de gidilemez. Çünkü, hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz (Anayasa md.36/2). Aksine tutum ve davranışları, hakimler hakkında disiplin işlemini gerektirir.

    Açıklanan tüm bu sebeplerle, Ankara 8.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen inceleme konusu karar, KESİN olduğundan, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 23.01.1980 T. E: 1980/335 ve K:1980/285 sayılı ve 12. Hukuk Dairesinin 10.10.10984 T. E: 1984/9496 ve K.1984/10213 sayılı ilamlarında da vurgulandığı üzere; maddi hata yapılarak incelenmesi sonucu Yüksek 11.Hukuk Dairesince verilen bozma kakarı “Yok hükmünde” olduğundan, bozma kararının kaldırılarak TMSF hakkında verilen karara yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmesi için dosyanın Yüksek Dairesine iadesine karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum.

     

     

    Hemen Ara