Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/2170 Esas 2021/4983 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/2170
Karar No: 2021/4983
Karar Tarihi: 30.09.2021

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/2170 Esas 2021/4983 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2021/2170 E.  ,  2021/4983 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS

    Taraflar arasında görülen davada;
    Asıl ve birleştirilen davada davacılar, mirasbırakanları ..."ın 47 parsel sayılı taşınmazını 1992 yılında oğlu olan davalı ..."ya, 48 parsel sayılı taşınmazını ise 1994 yılında torunu olan diğer davalı ..."ye satış göstermek suretiyle temlik ettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescile, mümkün olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalılar, taşınmazları bedeli karşılığında satın aldıklarını, mirasbırakanın davacı çocuklarına da başka taşınmaz temlik ettiği gibi maddi yardımda da bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ilişkin olarak verilen ilk karar Dairece "" ...Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme neticesinde davalılardan torun Veli’ye 47 parsel sayılı taşınmazın mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı biçimde temlik edildiği saptanmak suretiyle, bu parsel yönünden davanın kabulünde ve davalı torun Veli’nin murisin mirasçısı olmaması, babasının yani diğer davalı ...’nın mirasçı konumunda bulunması nedeniyle Veli bakımından denkleştirme savunması üzerinde durulmamasında da bir isabetsizlik olmadığı, 48 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliki davalı ..., murisin gerçek iradesinin mal kaçırma olmayıp tüm mirasçılarına sağlığında malvarlığını paylaştırma kaydı ile hareket ettiğini savunduğu, mahkemece, bu yönde hükme elverişli bir araştırma ve inceleme yapılmadığı, bu durumda tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapılıp yapılmadığının saptanması, ondan sonra murisin gerçek iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği...” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyulduktan sonra davanın kabulüne ilişkin olarak verilen ikinci karar Dairece onanmış, onama kararına karşı davalının karar düzeltme isteği üzerine bu kez Dairece, " ...Asıl dava açısından karar düzeltme sebeplerinden hiç birinin bulunmaması nedeniyle karar düzeltme talebinin Reddine. Birleşen dosya açısından ise; hükmün onanmasından sonra davacı ... 02.02.2017 tarihinde davadan feragat ettiğine dair, 07.02.2017 tarihinde ise, söz konusu feragatın iradesi dışında alındığına dair dilekçe ibraz etmiştir. Bilindiği üzere HMK"nın 310. maddesi gereğince Feragat ve kabul hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Diğer yandan aynı yasanın 311. maddesi gereğince "irade bozukluğu hallerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir." Somut olaya döndüğümüzde; birleşen dosyanın davacısı hüküm kesinleşmeden hem feragat, hem de feragattan vazgeçme dilekçesi verdiğine göre öncelikle feragatın yerinde olup olmadığı mahkemece ön mesele olarak ele alınmalı, feragatın geçerli olup olmadığına göre sonuca gidilmelidir. ... "" gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda birleştirilen davanın davacısı Muazziz"in feragatinin geçerli olduğu kabul edilerek bu davacının açmış olduğu davanın reddine, diğer davacıların açtığı davada muvazaanın varlığının ispat edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen üçüncü karar Dairece; “... anılan veraset ilamı gereği davaları kabul edilen davacılar yönünden 5/7 payın iptali ile payları oranında davacılar adına tesciline karar verilmesi gerekirken, tüm mirasçıların toplam miras payları veraset ilamına aykırı olarak 6 pay kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule görede; davalar birleştirilse dahi ayrı dava olma özelliklerini korurlar. Bu nedenle birleştirilen her bir dava bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması zorunludur. Keza 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesine göre de hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği açıktır. O halde, davacı ... ve davacı ..."nin ayrı ayrı dava açtığı ve bu davaların asıl davada birleştirildiği gözetilerek, her bir dava bakımından ayrı ayrı hüküm kurulmaması hatalı olduğu gibi davacıların miras payı oranında davacılar adına tescil kararı verilip, kalan payın davalı üzerinde bırakılması gerekirken davalı adına da yeniden tescile karar verilmesi de isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda asıl dava ve birleştirilen 2010/416 esas sayılı davanın kabulüne, birleştirilen 2011/190 Esas sayılı davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
    Karar, davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    Hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalıların aşağıdaki bent dışındaki temyiz itirazları yerinde olmadığından reddine.
    Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 297/2 maddesinde düzenlendiği üzere (1086 sayılı HUMK’nin 388/son md.) hüküm sonucu kısmında; “istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddesinin bu açık hükmünün sonucu olarak, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
    Somut olayda, mahkemece 20.01.2012 tarihli karar ile asıl ve birleştirilen davaların kabul edildiği, anılan kararın davalılar tarafından temyizi üzerine Dairece, 28.06.2012 tarihli ilam ile 47 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı belirtilerek, davalı ...’nin bu yöne değinen temyiz itirazlarının reddine karar verildiği ve 47 parsel sayılı taşınmaz yönünden hükmün kesinleştiği hususu gözardı edilerek, kesinleşme tarihinden sonra birleştirilen 2011/190 Esas sayılı davada davacı ...’in 02.02.2017 tarihli dilekçesiyle davadan feragat ettiği gerekçesiyle birleştirilen 2011/190 Esas sayılı davada 47 parsel sayılı taşınmazı da kapsar şekilde feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesi, ayrıca kabul hükmü kurulurken davacıların miras payı oranında tapu kaydının iptali ile aynı oranda davacılar adına tesciline ve kalan payın davaların üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
    Ne var ki, bu hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; hükmün 1. bendinin hükümden çıkarılmasına, yerine hükme 1. bent olarak “1-Asıl ve birleştirilen 2010/416 Esas sayılı davanın kabulü ile, ... İli, ..., ...Mahalle, 62 ada 48 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının, ...Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2010/386 E. ve 2010/371 K. sayılı ..."a ait veraset ilamındaki davacıların payları oranında iptali ile aynı oranda davacılar adlarına tesciline (davacı ...’in ölümü nedeniyle onun miras payının mirasçıları adına elbirliği şeklinde),” cümlesinin yazılmasına, hükmün 2. bendinin hükümden çıkarılarak yerine hükme 2. bent olarak “Birleştirilen 2011/190 Esas sayılı davanın, davalı ... yönünden feragat nedeniyle reddine,” cümlesinin yazılmasına, davalıların temyizi ve resen yapılan inceleme üzerine yapılan inceleme sonucu 6100 sayılı HMK"nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.







    Hemen Ara