Esas No: 2006/21-797
Karar No: 2006/820
Karar Tarihi: 20.12.2006
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/21-797 Esas 2006/820 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Trabzon İş Mahkemesi
TARİHİ : 07/11/2006
NUMARASI : 2006/833-806
Taraflar arasındaki “iptal-tesbit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 20.09.2005 gün ve 2003/498-2005/495 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 11.04.2006 gün ve 2005/12122-2006/3751 sayılı ilamıyla;(.....Dava, davacının davalı Kurumca kesilen malullük aylığının yeniden bağlanması gerektiğinin tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin tetkikinden çalışma gücünü 2/3 oranında yitirdiği Kurum sağlık tesislerince belirlenen davacıya, davalı Kurumca 01.05.1998 tarihinde 506 sayılı Yasa’nın 54. maddesi gereğince malullük aylığı bağlandığı ve anılan Yasa’nın 57. maddesi gereğince 07.07.2002 tarihinde kontrol muayenesine tabi tutulduğu, Kurum sağlık tesislerince tanzim edilen 15.01.2003 tarihli raporda çalışma gücünün 2/3 oranında kaybetmediğinin bildirilmesi üzerine davalı Kurumca malullük aylığının kesildiği, yargılama sırasında mahkemece Yüksek Sağlık Kurulundan alınan 31.05.2005 tarihli Kararda davacının çalışma gücünü 2/3 oranında kaybettiği bildirildiği anlaşılmaktadır.
506 sayılı Yasa’nın 109 sonuncu maddesinde Kurumca verilen karara ilgililerle itiraz edilmesi halinde, durumun Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı bildirilmiştir. Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Kurumu bağlayıcı niteliktedir. Sosyal Güvenlik Hakkı kamu düzenine ilişkin olduğundan bu hakka ilişkin davalarda kendiliğinden araştırma ilkesi uygulanır. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalar, daha çok tarafların dava konusu üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri davalardır. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda hakimin kararını (hükmünü) tarafların bildirmiş oldukları vakıalara dayandırılabilmesi için onların varlığına kanaat getirmiş olması gerekir. Taraflar arasında çekişmeli olmayan vakıaları da hakim kendiliğinden inceleme konusu yapar. Bundan başka hakim tarafların ileri sürmedikleri vakıaları da kendiliğinden araştırıp kararını bu vakıalara dayandırabilir ve davanın ispatı için bütün delillere kendiliğinden başvurabilir. Bu ilke gereğince mahkeme Yüksek Sağlık Kurulu kararıyla bağlı olmayıp özgürce uzman kişi ve kuruluşlardan görüş sormak suretiyle maddi gerçeği tesbit edip vicdani kanaatine göre karar vermelidir. Somut olay da Kurum sağlık tesislerince tanzim edilen raporla Yüksek Sağlık Kurulu Kararı arasında çelişki bulunmaktadır. Uygulamada Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde bilirkişi incelemesi Adli Tıp Kurumu giderek Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu aracılığıyla yaptırılmaktadır.
Mahkemece; yukarıda açıklandığı şekilde bir inceleme ve araştırma yapılmaksızın iki rapor arasında çelişki giderilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirir.
O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, malullük aylığını iptal eden davalı Sosyal Sigortalar Kurumu işleminin iptali ile aylığın yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
Yerel Mahkemece, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporu uyarınca istemin kabulüne karar verilmiştir.
Yüksek 21. Hukuk Dairesinin yukarıda yazılı bulunan bozma kararı üzerine yerel mahkemece; Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun üst merci olarak inceleme yapmak üzere SSK bünyesinde oluşturulmuş bir üst kurul olduğu, kararlarının Kurumu bağlayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Yüksek Daire ile yerel mahkeme arasında uyuşmazlık, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporlarının Kurum yönünden bağlayıcı olması karşısında, bir kez de Adli Tıp Kurumundan görüş sorulmasına ihtiyaç bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bedensel ve ruhsal arızalar nedeniyle sigortalıya ya da hak sahiplerine sosyal sigorta yardımlarının yapılabilmesi, yasal çerçevede bir raporun alınmış olmasına bağlıdır.
Konunun yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 109. maddesinde; sigortalının sürekli işgöremezlik, malullük ve erken yaşlanma hallerinin saptanmasında, kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağı, kurumca verilen kararlara ilgililer tarafından itiraz edilmesi halinde durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı hükme bağlanmıştır. Her ne kadar maddede, ilgilinin öncelikle Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kuruluna başvurması gereği belirtilmiş ise de, bu kurula başvurmadan uyuşmazlığı doğrudan mahkemeye götürme veya görülmekte olan davada malullük ile ilgili karara itiraz etme hakkına sahip olduğu yerleşik Yargıtay içtihatlarında kabul edilmektedir. Bu hususun mahkeme önüne gelmesi durumunda uyuşmazlığın daha kısa sürede ve Anayasa"nın 141/son maddesinde gösterildiği biçimde en az masrafla 506 sayılı Kanunun 109.maddesinde öngörülen prosedür işletilerek sonuca gidilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 17.4.2002 gün ve 2002/21-257-311 ve 16.10.2002 gün ve 2002/21-603-829 Karar sayılı ilamları).
Anılan maddede; malullük durumunun belirlenmesinde izlenecek yolun ne olduğu açıklanmıştır. Buna göre; Kurum sağlık tesisleri tarafından düzenlenen raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kuruluna itiraz hakları mevcuttur. Bu Kurulun kararları Sosyal Sigortalar Kurumunu bağlayıcı ise de diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı yoktur. İlgililerce bu kurulun kararına itiraz edildiği durumda Adli Tıp Kurumu Başkanlığı veya Tıp Fakültelerinin ilgili kürsü konseylerinden Sosyal Sigorta Sağlık işlemleri Tüzüğü çerçevesinde rapor alınmalıdır ( 28.6.1976 gün ve 1976/4-6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı).
Maddenin son fıkrasında geçen “ilgililer” deyimi, sigortalılar ve hak sahibi ile rücu davası açılmışsa işverenleri, Kurum kararından etkilenen başka kimse varsa, hukuki yararları bulunmak kaydıyla onları kapsamaktadır. Kurum, “ilgililer” kapsamında olmayıp, ilgililerin lehine verilmiş sağlık kurul raporlarını infaz etmesi ve bu kimselerin haklarını geciktirmeksizin sağlaması Anayasal görevleri arasındadır.
Davaya konu somut olayda; SSK Hastanelerinden verilen sağlık kurulu raporlarına istinaden sigortalının çalışma gücünü 2/3 oranında kaybetmiş (malül) durumda sayılması isteği, SSK Genel Müdürlüğünce reddedilmiş, bu karara sigortalının itirazı üzerine, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca verilen 16.1.1998 günlü karar ile; “sigortalının çalışma gücünün 2/3’ünü kaybetmiş olduğundan malül sayılmasına, kontrol muayenesinin gerekmediği”nin belirtilmesi üzerine, sigortalıya malullük aylığı bağlanmıştır. 2002 yılında, sigortalı yeniden kontrol muayenesine tabi tutulmuş, aldırılan sağlık kurulu raporları sonrasında SSK Genel Müdürlüğünce; sigortalının çalışma gücünü 2/3 oranında yitirmediği nedenle bağlanan malullük aylığının kesilmesine karar verilmiştir. Davacının, önce Kuruma itiraz edip, ardında davaya konu yaptığı bu karar nedeniyle, yargılama sırasında görüşüne başvurulan Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu verdiği 31.5.2005 günlü kararında; davacının 2/3 çalışma güç kaybının devam ettiği, kontrol muayenesine gerek bulunmadığını belirtmektedir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 57. maddesinde; Kurumun, malullük aylığı bağlanan sigortalıları her zaman kontrol muayenesine tabi tutabileceği, 109. maddesinde; sigortalıların malullük ve erken yaşlanma hallerinin tesbitinde, Kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızalar esas tutulacağı, raporları yeter görülmeyen ilgililerin Kurumca yeniden muayene ettirilebileceği, raporlar üzerine Kurumca verilen kararlara ilgililer tarafından itiraz edilirse, durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı, Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğünün 1. maddesinde; sigortalıların hangi hallerde çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirmiş ve hangi hallerde başka birinin sürekli bakımına muhtaç durumda sayılacakları, 43. maddesinde; sigortalıların malullük hallerinin tespitine ilişkin raporlar üzerine Kurumca verilecek kararlara karşı ilgililerin itirazlarını inceleme görevinin Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kuruluna ait olduğu, 56. maddesinde; Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu kararlarının Kurumu bağlayacağı ifade edilmektedir.
Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporlarının davalı Kurum yönünden bağlayıcılığı dikkate alındığında, Kurum sağlık tesislerince tanzim edilen, bu kapsamda ele alınmak ve değerlendirilmek üzere Kurumun idari birimlerinden verilen kararların Yüksek Sağlık Kurulu raporları ile çelişki oluşturduğundan söz edilemez. SSK yönünden Yüksek Sağlık Kurulunun işlevi, maddede sayılan sigortalılık hallerini saptamak, bu yönde gelişen uyuşmazlıkları kesin olarak karara bağlamaktır. Kurum yönünden bağlayıcı, lehine olması yönünden de ilgilisi (davacı) tarafından itiraza uğramayan Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporuna karşı, malullük halinin bir kez de Adli Tıp Kurumu Başkanlığınca değerlendirilmesinde yasal gereklilik bulunmamaktadır.
Belirtilen bu maddi ve yasal olgulara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, 20.12.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.