Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/3-689 Esas 2006/636 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2006/3-689
Karar No: 2006/636
Karar Tarihi: 11.10.2006

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/3-689 Esas 2006/636 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Dava, Orman İdaresi'nin, suçta kullanılan bir aracın sahibine aynen iade edilmemesi nedeniyle yarattığı zararın tahsil edilmesine yönelik alacak davasıdır. İlgili yasa gereği, suçta kullanılan araç sahibine aynen iade edilmelidir. Kefaletname bedeli, araç el konulduğu tarihteki değeri olup, iade tarihindeki değerinin ayrıca tespiti gereklidir. Mahkeme, kefaletnamenin eksik düzenlendiğinden bahisle davalının sorumluluğu yoluna gitmek yerine, aracın aynen iade edilmediği için aracın belirlenen değeriyle mal sahibinden (veya borçlu kefillerden) tahsil edilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Bu nedenle, yasa gereği aracın aynen iade edilmesi gerektiği göz önünde bulundurulmadan verilen hüküm isabetsizdir. Kanun maddeleri: 6831 sayılı yasanın 84/3.maddesi, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 434.maddesi.
Hukuk Genel Kurulu         2006/3-689 E.  ,  2006/636 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 04/05/2006
    NUMARASI : 2005/1546-615

    Taraflar arasındaki “ alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesince davanın   kabulüne  dair verilen 24.3.2005  gün ve  2004/792-2005/392   sayılı kararın incelenmesi davalı  vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay   3.Hukuk Dairesinin   20.6.2005    gün ve  6500-6751   sayılı ilamı ile, (...Davacı (Orman İdaresi) vekili dilekçesinde, 6831 sayılı yasaya muhalefet suçundan açılan davada, suçta kullanılan dozere 1.8.1992 tarihinde 1305 nolu teslim tutanağı ile el konulduğunu; aynı yasanın 84.maddesinin 3.fıkrasında "nakil vasıtaları sahiplerinin talepleri üzerine 1.fıkrada belirtilen satış komisyonlarınca takdir ve tespit edilecek rayiç değerler karşılığında, kanunen muteber teminat veya muteber  müteselsil kefil göstererek ve dava neticesinde müsaderesine karar verildiği takdirde aynen iade şartıyla sahiplerine teslim edilir" denildiğinden, suç tutanağı düzenlendikten sonra yediemine teslim edilen Buldozer hakkında ilgili şefliğince 8.8.1992 tarihinde kıymet takdir tutanağı düzenlenip, borç ve kefaletname senedi alındıktan sonra 3.11.1992 tarihinde mal sahibine iade edildiğini; ancak, aracı teslim alan S.. Ç.."ın müsadere edilen dozeri iade etmediğini; yapılan bilirkişi  incelemesinde, dozerin 21.5.2003 tarihindeki değerinin 4.000.000.000 TL.olduğnun saptandığını, araç hakkında usulüne uygun kefaletname almayan işletme şefi davalının idareyi 4.000.000.000 TL.zarara uğrattığını iddia ederek;dozer için kefaletnamede taahhüt edilen 40.000.000 TL.nin düşüldükten sonra bakiye 3.960.000.000 TL.nin 21.5.2003 tarihinden itibaren işyeleyecek yasal faizi ile birlikte  tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı, olayda sorumluluğunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
    6831 sayılı Yasanın 84/3.maddesine göre; suçta kullanılan nakil vasıtaları,sahiplerinin talepleri üzerine, aynen iade şartıyla sahiplerine teslim edilir.Kanunda "aynen iade şartı" arandığından (keza, düzenlenen noter kefalet senedinde de aynen teslim etme şartı bulunudğundan) aracı teslim alan mal sahibi (sanık), müsadere kararı üzerine aracı aynen teslim etmekle yükümlüdür. Araç aynen teslim edilmediği veya edilemediği takdirde, aracın belirlenecek edğeri ile sorumluluğu sözkonusu olur.Kefaletname de gösterilen bedel aracın el konuludğu tarihteki değeri olup, iade tarihindeki değerinin ayrıca tespiti gereklidir.
    Mahkemece, kanun gereği müsaderesine karar verilen nakil vasıtasının aynen iadesi gerektiği bu nedenle de, bilirkişinin 21.5.2003 tarihinde belirlemiş olduğu bedelin mal sahibinden (veya borçlu kefillerden) tahsil edilmesi icabettiği düşünülmeksizin; kefaletnamenin eksik düzenlendiğinden bahisle davalının sorumluluğu yoluna gidilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
    Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesesi isabetsizdir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
     HUKUK GENEL KURULU KARARI
    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, alacak istemine ilişkin olup, Sulh Hukuk Mahkemesince hükme bağlanmıştır.
    Bilindiği üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 434.maddesinin 2.fıkrası gereğince temyiz isteği harca tabi ise harcın yatırıldığı tarihte yapılmış sayılır.
    Sulh Hukuk Mahkemesince verilecek kararların temyiz süresi tebliğ tarihinden itibaren  8 gündür.
    Somut olayda; direnme kararı, hükmü temyiz eden davalı M.. Ö.. vekili Av.M.T.. S."in imzasına bizzat 4.8.2006 günü tebliğ edilmiştir.
    Davalı vekili hükmü 7.9.2006 tarihinde temyiz etmiş; harca tabi olan bu temyiz isteğine ilişkin dilekçe 7.9.2006 tarihinde mahkeme   hakimine havale ettirilerek aynı tarihte harcı alınmış ve temyiz defterine kaydedilmiştir.
    Şu durumda; temyiz için yasada öngörülen 8 günlük sürede temyiz başvurusunda bulunulmadığından, sürenin dolmasından çok sonra verilen temyiz dilekçesinin süre yönünden reddi gerekir.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle yasal süre geçtikten sonra verilen temyiz dilekçesinin REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 11.10.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

     

    Hemen Ara