Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/11-369 Esas 2006/383 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2006/11-369
Karar No: 2006/383
Karar Tarihi: 14.06.2006

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/11-369 Esas 2006/383 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2006/11-369 E.  ,  2006/383 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 14/03/2006
    NUMARASI : 2006/27-69

    Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 5.Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.7.2004 gün ve 2001/998 E, 2004/331 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 20.10.2005 gün ve 2004/12564 E. 2005/10034 K. sayılı ilamıyla; (...Davacı vekili, davalı şirketin işleteni olduğu otobüste yolcu olan müvekkilinin, lastik patlaması nedeniyle oluşan kazada yaralandığını ve davalı işletenin kaza nedeniyle kusurlu olduğunu ileri sürerek, 2.500.000.000. TL maddi ve 5.000.000.000. TL manevi tazminatın olay tarihinden temerrüt faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, maddi ve manevi tazminat hesabının fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Diğer davalıların birlikte vekili, istemin fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece; iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın 400.000.000.TL maddi ve 5.000.000.000. TL manevi tazminat miktarının olay tarihinden temerrüt faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.
    Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
    1-Dava dosyası içindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm ve davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan ve diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
    2-Dava, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu kapsamında, haksız eyleme dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Borçlar Kanunu"nun 47. maddesi hükmüne göre, hakimin özel durumları göz önünde tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı"nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
    Somut olayda, davacı otobüste yolcu iken yaralanmış olup, sakatlandığı dönem için SSK"ndan ücretini almıştır. Davalı işletenin sürücüsü kusurlu olmadığı halde, kendisi işleten sıfatıyla sorumlu tutulmuştur. Bu durumda hükmedilen manevi tazminat miktarı, somut olayın özelliklerine, davacının tedavi süresi ve sonrasına, sorumluluğun niteliği ve olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşmemekte olup, fazla olmuştur. Ayrıca, mahkemece usulüne uygun olarak, davacının somut veriler ile ekonomik ve sosyal durum araştırması yapılmamış, yalnızca bilinen geçici ve sürekli iş göremezlik süreleri dosyaya getirtilmiştir.
    Bu durumda mahkemece, davacının ekonomik ve sosyal durumu yeterince araştırıldıktan sonra, davacı yönünden daha ılımlı ve adalete uygun makul bir manevi tazminat takdir edilmek üzere, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
    HUKUK GENEL KURULU KARARI
    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, haksız eyleme dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; davalının işleteni olduğu otobüste yolculuk yapmakta olan müvekkilinin, lastik patlaması sonucu oluşan kazada yaralandığını, sağ bacak tibia kemiğinin iki yerden kırılması nedeniyle iki kez ameliyat edildiğini; tedavi gördüğü on beş aylık sürenin çoğunu yatağa bağlı olarak geçiren müvekkilinin dayanılmaz acılar çekmiş olup halen işine dönemediğini, gelir ve kariyer kaybına uğradığını, bu dönemde tedavi nedeniyle masraf yapmış olmasına karşın SSK nın verdiği kısmi ödeme ile yetinmek zorunda kaldığını, daha da önemlisi kaza sonrası belediye otobüslerinde yaptığı yolculuklarda tedirginlik yaşadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 2.500.000.000 TL maddi ve 5.000.000.000 TL manevi tazminatın, ceza davası sonunda %100 kusurlu olduğu belirlenen davalıdan yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı .......Ulaşım Hizmetleri ve Makina Sanayi A.Ş vekili; ceza davasında tesbit edilen kusur oranının hukuk mahkemesini bağlamadığını; Karayolları Trafik Kanununda, kaplama lastik kullanılmasını engelleyen bir düzenleme bulunmadığını; bu tür vakıaların diğer olumsuz koşulların birleşmesiyle çok ender durumlarda meydana geldiğini savunarak, haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
    Mahkemenin, “güvensiz otobüsü ve güvensiz lastiği ile yolcu taşıyan ...AŞ"nin %100 kusurlu bulunduğu olayda davacının yaralanması sonucu meslekte kazanma gücünde %15 oranında azalma olduğu ve uzun süre tedavi gördüğü belirlenmiş olup, haksız eylem sonucu oluşan maddi ve manevi zarardan davalının sorumlu tutulması gerektiği” gerekçesiyle “davanın kısmen kabulü ile, 400.000.000TL maddi ve 5.000.000.000TL manevi tazminatın haksız eylem tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline” dair verdiği karar Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece “davacının, olay sonrası uzun süre yatarak tedavi gördüğü, hizmet sözleşmesinin askıya alındığı, eşinin de işinden ayrılması ve yedi yaşındaki kızının bakımına muhtaç olması nedeniyle maddi ve manevi sıkıntı yaşadığı, iki kez ameliyat edilmesine karşın ömür boyu sürecek bedensel güç kaybı nedeniyle aynı nitelikte bir işte çalışma imkanını, kazanç ve kariyerini kaybettiği göz önüne alınarak, davacı yararına takdir edilen 5.000.000.000 TL manevi tazminatın yerinde olduğunun anlaşıldığı” gerekçesiyle, hükmedilen manevi tazminat miktarına ilişkin direnme kararı verilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayın özelliği, davacının tedavi süresi ve sorumluluğun niteliği göz önünde bulundurulduğunda, Mahkemece davacı yararına hükmedilen 5.000.000.000 TL manevi tazminatın makul olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Borçlar Kanunun 47. maddesi uyarınca hâkim, özel halleri nazara alarak cismani zarara duçar olan kimseye manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.
    Manevi tazminatın ve kapsamının takdiri hâkime aittir. Ancak hâkim, Borçlar Kanununun 47. maddesinin açıklığından da anlaşıldığı gibi, bu takdir hakkını kullanırken özel durumları göz önünde tutarak, hak ve nesafetle karar vermek durumundadır.
    Burada sözü edilen tazminat, zarara uğrayan kişinin duyduğu manevi acıyı bir oranda gidermek, bozulan ruhi dengeyi onarmak, olanak dâhilinde yeniden elde edilmesini sağlamak amacına yöneliktir. İşte bu nedenledir ki, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile somut olayın özelliğinin yanı sıra, zarar görende uyandırdığı elem ve ıstırabın derecesi, tazminat takdirinde önemli etkenlerdir.
    Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; davalının işleteni olduğu otobüste yaralanan davacının, uzun bir tedavi dönemi ve iki ameliyat geçirdiği, bu süre zarfında çalışamamış olmasının yanı sıra meslekte kazanma gücündeki %14,1 oranında azalma nedeniyle önceki işinde ve eşdeğer bir işte çalışma olanağının bulunmadığı anlaşılmaktadır. 32 yaşında olan davacının, ömür boyu sürecek maluliyete duçar olmasının, yaşadığı elem ve ıstırabın ağırlığını artıracak nitelikte olduğu kuşkusuzdur.
    Her ne kadar, davacının ekonomik ve sosyal durumunun araştırılması için Mahkemece yazılan müzekkereye bila ikmal cevap verilmiş ise de; dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının olay öncesinde baskı ustası olarak asgari ücretle çalıştığı, olaydan sonra çalışamaz duruma gelmesi nedeniyle eşinin çalışmaya başladığı ve bundan başka bir gelirinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
    Tüm bu olgular birlikte değerlendirildiğinde, Mahkemece davacı yararına hükmedilen 5.000.000.000 TL manevi tazminat miktarının makul olduğu kuşku ve duraksamadan uzaktır. Bu nedenle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
    SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 14.06.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

     

    Hemen Ara