Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2022/1791 Esas 2022/2497 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
12. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/1791
Karar No: 2022/2497
Karar Tarihi: 01.03.2022

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2022/1791 Esas 2022/2497 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Mahkeme, sanığın ticareti terk etmek suçundan 1.500 TL para cezasına çarptırıldığı kararı bozdu. Sanığın şirket yetkilisi olarak mal beyanında bulunma yükümlülüğünün olmadığı ve icra takibinin henüz kesinleşmediği için şikayet süresinde olmadığı belirtildi. Kararda, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 337/a, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 62, 50/1-a ve 52/2. maddeleri ele alındı. Ayrıca, Ticaret Sicil Yönetmeliği'nin 51, 66, 67 ve 104. maddeleri ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 643. ve 545. maddeleri açıklayıcı şekilde değerlendirildi.
12. Hukuk Dairesi         2022/1791 E.  ,  2022/2497 K.

    "İçtihat Metni"

    Ticareti usulüne aykırı terk etmek suçundan sanık ...'nin, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 337/a, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 62, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca 1.500,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair ... 3. İcra Ceza Mahkemesinin 09/12/2020 tarihli ve 2018/827 esas, 2020/812 sayılı kararı aleyhine ... Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 10/01/2022 gün ve 94660652-105-42-5792-2021-Kyb sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası ... Cumhuriyet Başsavcılığının 27/01/2022 gün ve KYB-2022/6640 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize gönderilmekle okundu.
    Anılan ihbarnamede;
    2004 sayılı Kanun'un 337/a maddesi ile yaptırıma bağlanan eylem, tacirin ticareti terk etmesi değil, 44. maddesine göre terk keyfiyetini 15 günlük süre içinde kayıtlı bulunduğu ticaret sicili memurluğuna bildirmemesi ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini içeren bir mal beyanında bulunmaması olduğu,
    Ticaret şirketlerinin ticareti terk edip edemeyecekleri ve buna bağlı olarak 2004 sayılı Kanun'un 44. maddesi gereğince mal beyanı vermelerinin zorunlu olup olmayacağının irdelenmesi gerektiği, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun birinci fıkrasında ticaret şirketlerinin kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerinden ibaret olduğunu, ikinci fıkrasında ise kollektif ve komandit şirketlerin şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin sermaye şirketi olarak sayıldığı,
    6102 sayılı Kanunu'nun 643. maddesindeki; "Tasfiye usulü ile tasfiyede şirket organlarının yetkileri hakkında anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır" şeklindeki ve 15/7/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun’un 69. maddesiyle 6102 sayılı Kanun’un 545. maddesine “Bu Kanun hükümlerine göre tasfiye olunan şirketlerde, 2004 sayılı Kanunun 44 üncü ve 337/a maddesi hükümleri uygulanmaz.” şeklindeki düzenlemeler ve Ticaret Sicil Yönetmeliğinin 51, 66, 67 ve 104. maddeleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sermaye şirketleri yönünden ticareti terk ticaret unvanının ticaret sicili kayıtlarından silinmesi anlamına gelmekte olup, kaydın silinmesinden önce tasfiye sürecinin başlaması gerekmekte, bu kapsamda şirketin aktif ve pasifleri belirlenmekte, varsa mal varlığının değeri saptanmakta, aktif mal varlığı satılarak borçları ödenmekte, kalan bir para olduğu takdirde hissesi oranında ortaklarına dağıtılmakta, buna ilişkin hazırlanan bilanço ile birlikte ticaret sicili müdürlüğüne başvurularak şirketin kayıtlardan silinmesi (terkini) sağlandığı, ticaret unvanı ticaret sicilinden silinen bir sermaye şirketi, 6102 sayılı Kanun uyarınca tasfiye sürecini tamamladığından, artık bundan sonra aktif ve pasifini gösteren bir mal beyanını vermesi fiilen mümkün olamayacağı, sermaye şirketlerinin tasfiye sonrasında 2004 sayılı Kanun’un 44. maddesi uyarınca mal beyanında bulunma yükümlülüğü kalmadığından, mal beyanında bulunmadığından bahisle 2004 sayılı Kanun’un 337/a maddesi ile cezalandırılmasının mümkün olamayacağı, açıklanan nedenlerle, 2004 sayılı Kanun’un 44 ncü maddesindeki mal beyanında bulunma yükümlülüğünün gerçek kişi tacirlere yönelik bir yükümlülük olduğu ve ticaret şirketlerini kapsamadığı, bu durumda icra
    takibine ve şikayete konu... Sanayi ve Ticaret Limited şirketi yetkilisi olan sanık yönünden atılı suçun unsurlarının oluşmayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,
    2-Kabule göre de; 7201 sayılı Kanun’un 10 ve 35. maddelerine göre, öncelikle sanığın bilinen en son adresine tebligatın çıkarılması, bu tebliğin iade gelmesi üzerine bu defa adres kayıt sisteminde kayıtlı herhangi bir yerleşim yeri adresi olup olmadığının araştırılması, mernis adresinin olması halinde bu adrese tebliğ yapılması, mernis adresi tespit edilemez ise bu duruma ilişkin kayıt dosya içerisine alındıktan sonra, kendisine daha önce kanunî usullere göre tebligat yapılmış olması şartı ile iade gelen adrese 7201 sayılı Kanun'un 35. maddesine göre tebligat yapılabileceği nazara alındığında;
    Dosya kapsamına göre, ... 3. İcra Ceza Mahkemesinin 09/12/2020 tarihli kararında, şikayetin 07/06/2018 tarihinde yapıldığı, şikayete konu edilen ... 5. İcra Müdürlüğü'nün 2018/4881 esas sayılı icra dosyasında ödeme emrinin borçlu sanığın bilinen adresine yapılan tebliğin iade olmasını müteakip, mernis adresi araştırması yapılmadan, daha önce usulüne uygun yapılan herhangi bir tebliğ işlemi de bulunmadığı halde, borçlu sanığın adresine 7201 sayılı Kanun'un 35. maddesi gereğince 21/05/2018 tarihinde yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu, kaldı ki alacaklı müşteki vekili tarafından ... 5. İcra Müdürlüğü'nün 2018/4881 esas sayılı icra dosyasına hitaben 16/07/2018 tarihinde borçlu sanığa ödeme emrinin tekrardan tebliğ edilmesi için talepte bulunulduğu, bu haliyle şikayet tarihinde takibin kesinleşmediği, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 16. Bab'ında düzenlenen bir kısım suçlar bakımından şikayet hakkının doğması için bu suçların niteliği gereği icra takibinin kesinleşmesi gerektiği, icra takibi kesinleşmeden yapılacak şikayetin, henüz doğmamış bir hakkın kullanımı niteliğinde olacağı ve icra takibinin sonradan kesinleşmesinin de bu şikayeti süresinde ve usulüne uygun yapılmış bir şikayet konumuna getirmeyeceği anlaşılmakla, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun "Şikayet" başlıklı 347. maddesinde yer alan, "Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı şikâyet hakkı, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşer." şeklindeki düzenlemeler birlikte nazara alındığında, şikâyetin süresinde olmadığı ve sanık hakkında düşme kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
    ... Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, ... 3. İcra Ceza Mahkemesinin 09/12/2020 tarihli ve 2018/827 esas, 2020/812 sayılı kararının CMK’nın 309/4-d maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık hakkında “ticareti usulüne aykırı terk etmek” suçundan verilen mahkumiyet hükmünün kaldırılmasına, 01/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.





    Hemen Ara