Esas No: 2021/10657
Karar No: 2022/5346
Karar Tarihi: 28.04.2022
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/10657 Esas 2022/5346 Karar Sayılı İlamı
12. Hukuk Dairesi 2021/10657 E. , 2022/5346 K.Özet:
Bir davanın kararında, hüküm ile gerekçenin mantıksal olarak bağlantılı olması ve bütün kararların gerekçeli olarak yazılması gerektiği öngörülmüştür. Kararın gerekçesi, o davaya konu olan maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini ve kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını göstermelidir. Bu, taraflar ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için gereklidir. Anayasa'nın 141/3. maddesi ve 6100 sayılı HMK'nun 27 ve 297. maddeleri, kararların bu şekilde yazılması amacını gerçekleştirmeye yöneliktir. Bu kararın gerekçesinde, Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararının gerekçe kısmında şikayetin derdestlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği belirtilirken, hüküm kısmında istemin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine hükmedildiği belirtilmiştir. Bu durum, hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratmaktadır. Bu nedenle, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde yeniden hüküm tesis edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kararın bozulmasına ve dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Kanun Maddeleri: Anayasa'nın 141/3. maddesi, 6100 sayılı HMK'nun 27 ve 297. maddeleri, HMK'nun 298/2. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi 3. Kişi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların, o dava yönünden, hukuk düzenince, hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin ve her türlü kararların gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nun 27 ve 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28.04.2010 gün ve 2010/11-195 E., 238 K. sayılı usulden bozmayı kapsayan ilamının gerekçesinde de vurgulandığı üzere, "Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir."
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan "Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir" şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hakimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçe kısmında şikayetin derdestlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiş ise de, hüküm kısmında istemin aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine hükmedilmiş olup, kararın gerekçesi ile hüküm kısmı arasında çelişki meydana getirildiği anlaşılmıştır.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesi’nce, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında infazda tereddüt oluşturacak şekilde çelişki oluşturulması HMK'nun 298/2. maddesine aykırı ve başlı başına bozma sebebi olup, önce verilen kararla bağlı olmaksızın aradaki çelişkiyi giderecek şekilde yeniden hüküm tesisi için Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ :... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi’nin 16.9.2021 tarih ve 2021/568 E. - 2021/1190 K. sayılı kararının yukarıda belirtilen nedenlerle re’sen BOZULMASINA, bozma nedenine göre şikayetçinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 28/04/2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.