Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/12043 Esas 2022/11293 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
12. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/12043
Karar No: 2022/11293
Karar Tarihi: 01.11.2022

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/12043 Esas 2022/11293 Karar Sayılı İlamı

12. Hukuk Dairesi         2021/12043 E.  ,  2022/11293 K.

    "İçtihat Metni"

    İTİRAZ EDİLEN KARAR: Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 12/10/2021 gün ve 2021/5165 Esas, 2021/8737 Karar sayılı kararı.
    İTİRAZ EDEN: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
    KONUNUN TAKDİMİ: Sanıklar ... ve ... ( ... İnşaat Malz. Ve San. Ltd. Şti. temsile yetkilisi sıfatıyla) hakkında ticareti terk hükümlerine muhalefet suçundan İİK'nun 337/a maddesi uyarınca cezalandırılması talebiyle müşteki vekili tarafından verilen şikayet dilekçesi üzerine yapılan yargılamada, Ankara 6. İcra Ceza Mahkemesince 05/05/2015 tarih ve 2014/43 Esas, 2015/135 Karar sayılı kararı ile sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmiş olup, hükmün sanıklar müdafi tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 04/07/2018 tarih ve 2016/9399 Esas, 2018/8065 Karar sayılı ilamı ile yerel mahkeme hükmünün uzlaşma kurumunun uygulanması gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, 10/12/2019 tarih ve 2018/350 Esas, 2019/903 Karar sayılı kararı ile sanıkların mahkumiyetine hükmedilmiştir.
    İlk derece mahkemesince verilen bu son hükme karşı sanıklar müdafi tarafından temyiz yasa yoluna başvurulmuş, Cumhuriyet Başsavcılığımızca düzenlenen 05/05/2021 tarih ve 2021/54910 nolu tebliğname ile hükmün onanması talep edilmiş ancak Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 12/10/2021 gün ve 2021/5165 Esas, 2021/8737 Karar sayılı ilamı ile özetle, “ 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun ticaret şirketlerindeki Sona erme, Tasfiye, Sicilden Silinme gibi konuları düzenleyen 529 vd. maddeleri, 12/12/2019 tarihli ve 30976 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 11/12/2019 tarihli ve 1819 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı uyarınca Cumhurbaşkanlığı Yönetmeliği bölümüne eklenen Ticaret Sicili Yönetmeliğinin Ticaret Şirketlerinin Tescil, Sona Erme, Tasfiye, Tasfiyeden Dönme ve Ek Tasfiye Uygulanacak hükümler başlıklı 64 vd. maddeleri ile 104. maddesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; " Ticareti terk, sermaye şirketinin ticaret unvanının ticaret sicili kayıtlarından silinmesi anlamına gelmekte olup, kaydın silinmesinden önce tasfiye sürecinin başlaması gerekmekte, bu kapsamda şirketin aktif ve pasifleri belirlenmekte, varsa mal varlığının değeri saptanmakta, aktif mal varlığı satılarak borçları ödenmekte, kalan bir para olduğu takdirde hissesi oranında ortaklarına dağıtılmakta, buna ilişkin hazırlanan bilanço ile birlikte ticaret sicili müdürlüğüne başvurularak şirketin kayıtlardan silinmesi (terkini) sağlanmaktadır. Ticaret unvanı ticaret sicilinden silinen bir sermaye şirketi, 6102 sayılı Kanun uyarınca tasfiye sürecini tamamladığından, artık bundan sonra aktif ve pasifini gösteren bir mal beyanını vermesi fiilen mümkün olamayacağından, mal beyanında bulunmadığından bahisle İİK'nun 337/a maddesi uyarınca mahkûmiyetine karar verilmesi Kanuna aykırı olacaktır.
    Açıklanan nedenlerle, İİK’nun 44 ncü maddesindeki mal beyanında bulunma yükümlülüğünün gerçek kişi tacirlere yönelik bir yükümlülük olduğu ve ticaret şirketlerini kapsamadığından atılı suçtan sanıkların beraatine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkûmiyetlerine dair karar verilmesinin yasaya aykırı bulunduğu” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
    İlam, 09/11/2021 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza gelmekle aşağıda arz ve izah edilen sebeplerle itiraz edilmesi gerektiği düşünülmüştür.
    İTİRAZ NEDENLERİ : İcra ve İflas Kanunu'nun 44. maddesi; “Ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur. Keyfiyet ticaret sicili memurluğunca ticaret sicili ilânlarının yayınlandığı gazete’de ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mûtad ve münasip vasıtalarla ilân olunur" diyerek ilan etme ve ilan masraflarını da; ödeme yükümlülüğünü yüklenmiştir.
    06.06.1965 tarihinde yürürlüğe giren 538 sayılı Kanunun 22. maddesiyle değiştirilen 2004 sayılı İİK’nun 44. maddesinin gerekçesinde; "Ticareti terk etmek suretiyle alacaklıların takibinden kurtulmak isteyen kimselerle mücadele etmek kaçınılması imkânsız bir zaruret halini almıştır. Bilhassa son senelerde ticareti terk eden kötü niyetli borçluların işyerlerini terk ettikleri ve ellerinde malları başkalarına devrederek alacaklılarını zarara uğrattıkları sık sık görülen hakikatlerdendir. Ticareti terk ederek alacaklıların takibinden kurtulmak isteyen kimselerle tesirli bir şekilde mücadeleyi temin için İcra ve İflas Kanunu sistemi içinde madde tadil edilmiş ve ayrıca bu maddeye muhalefet 337/a maddesiyle cezalandırılmıştır" denilmektedir.
    Takibi şikâyete bağlı olan seçimlik hareketli bu suçun oluşabilmesi için;
    1- İİK’nun 44. maddesine göre mal beyanında bulunulmaması,
    2- Mal beyanında mevcudun eksik gösterilmiş olması,
    3- Aktifte yer alan malın veya yerine kaim olan değerin haciz veya iflas sırasında gösterilmemesi,
    4- Mal beyanından sonra, beyan edilen bu mallar üzerinde tasarruf edilmesi, gereklidir.
    Kanun maddesinde gösterilen bu seçimlik hareketlerin herhangi birisinin işlenmesiyle, diğer koşulların da gerçekleşmesi halinde suç oluşacaktır.
    İİK’nun 44. maddesine uygun olarak mal beyanında bulunulduğundan sözedebilmek için; borçlunun ticareti bıraktıktan sonra 15 gün içinde durumu ticaret siciline bildirmesi ve bütün aktif ve pasifleri ile alacaklıların isim ve adreslerini içerecek şekilde mal bildiriminde bulunması zorunludur.
    Bunun yanında suçun oluşabilmesi için, borçlunun yukarıda gösterilen hareketlerinden dolayı alacaklının zarar görmesi de gerekmektedir. Ancak, İİK’nun 337/a maddesinin 2. fıkrasındaki; “Birinci fıkradaki fiillerin işlenmesinden alacaklının zarar görmediğini ispat eden borçluya ceza verilmez” hükmü uyarınca alacaklının zarar görmediğini ispat etme zorunluluğu borçluya aittir.
    Ticareti terk etme kavramı öğretide, “ticari işletmeyi kendi adına işletmekten vazgeçmek veya ticari işletmeyi kapatmak veya dağıtmak” olarak tanımlanmıştır. Ticareti terk eyleminin, mevzuatta belirlenen hukuksal yönteme uygun olarak ticari faaliyetin sonlandırılması şeklinde ortaya çıkması mümkün olduğu gibi, ticari işletmenin hukuksal olarak varlığını sürdürmekle birlikte FİİLİ OLARAK varlığının sonlandırılması şeklinde de gerçekleşmesi mümkündür.
    6102 sayılı TTT'nun birinci fıkrasında ticaret şirketlerinin kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerinden ibaret olduğunu, ikinci fıkrasında ise kollektif ve komandit şirketlerin şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin sermaye şirketi sayıldığı belirtilmiştir. Bir ticari şirket türü olan limited şirketin (bu arada borçlu şirketin) de 16. maddesi uyarınca “tacir” olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
    6102 Sayılı TTK'nun 532. maddesi uyarınca, " Sona erme, iflastan ve mahkeme kararından başka bir sebepten ileri gelmişse, yönetim kurulunca ticaret siciline tescil ve ilan ettirilir."
    Bununla birlikte, 15/7/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun’un 69. maddesiyle 6102 sayılı TTK’nun 545. maddesine “Bu Kanun hükümlerine göre tasfiye olunan şirketlerde, 2004 sayılı Kanunun 44 üncü ve 337/a maddesi hükümleri uygulanmaz.” hükmünü içeren ikinci fıkra eklenmiştir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    İİY’nın 44. maddesinde “ticareti terk eden tacir” ifadesi kullanılmış olup bu ifadenin yalnızca gerçek kişi tacirleri kapsadığına ilişkin herhangi bir kısıtlayıcı hüküm konulmamıştır. O halde tacir sayılan limited şirketlerin, temsil ve idareye yetkili müdürlerinin, şirketin ticareti terk etmeleri halinde tıpkı gerçek kişi tacirler gibi İcra İflas Yasası’nın 337/a maddesi uyarınca cezalandırılmalarına da yasal bir engel bulunmamaktadır. ( Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01/06/2010 tarih ve 2010/16.HD-75 esas 2010/129 kararı da aynı yöndedir.) Sanıkların temsile yetkili olduğu borçlu limited şirket hakkında herhangi bir tasfiye süreci bulunmadığından, 15/7/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun’un 69. maddesiyle 6102 sayılı TTK’nun 545. maddesine eklenen 2. fıkra ile getirilen, “Anılan Kanun hükümlerine göre tasfiye olunan şirketlerde, 2004 sayılı Kanunun 44 üncü ve 337/a maddesi hükümlerinin uygulanmayacağına” yönelik düzenlemesinin şikayete konu olayda uygulanma yeri yoktur. Başka bir anlatımla borçlu şirket tasfiye aşamasında olmadığından, ticareti terk eden şirketin yetkililerinin 6102 Sayılı Kanunun 545-(2) maddesinde ifade edilen ve tasfiye memurlarını kapsadığı anlaşılan istisnadan yararlanmaları söz konusu olmayacaktır. Kanun maddesinde açıkça tasfiye olunan şirketlerden bahsedilmiş olduğundan tasfiye sürecine girmeyen şirketler yönünden İİK'nun 337/a maddesinin uygulanmasına yasal bir engel bulunmamaktadır.
    Diğer yandan, İİY’nın 44. maddesinde yapılan değişikliğin “ticareti terk eden kötü niyetli borçluların” bu davranışlarının önlenmesi amacıyla yapıldığı da gerekçede açıkça ifade edilmektedir. Ticari şirketi temsil ve idareden sorumlu müdür ve yetkililerinin bu suçu işleyemeyeceklerinin kabulü halinde, ticareti terk suçunu işleyen gerçek kişi tacirlerin İİY’nın 337/a maddesi uyarınca cezalandırılmaları gerekecek, ancak aynı fiili işleyen ve İİY’nın 345. maddesi uyarınca bu fiilden sorumlu tutulması gereken ticari şirket müdür ve yetkililerinin cezai sorumluluktan muaf tutulmaları anlamına gelecektir ki bunun yasal bir dayanağı bulunmamaktadır.
    SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle Dairenizin sanıklar ... ve ... hakkındaki 12/10/2021 gün ve 2021/5165 Esas, 2021/8737 Karar sayılı “hükmün bozulmasına” dair kararının ortadan kaldırılarak, Ankara 6. İcra Ceza Mahkemesinin 10/12/2019 tarih ve 2018/350 Esas, 2019/903 Karar sayılı kararının ONANMASINA karar verilmesinin itirazen arz ve talep olunması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    KARAR:
    1) Dairemizin 12/10/2021 gün ve 2021/5165 Esas, 2021/8737 sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazları yerinde görülmediğinden REDDİNE,
    6352 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Kanunun 308. maddesinin 3. fıkrası gereğince itirazı incelemek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara