Esas No: 2020/3049
Karar No: 2020/2988
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2020/3049 Esas 2020/2988 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki orman kadastrosuna itiraz ve tescil davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 14/10/2019 gün ve 2019/3717 E.- 2019/5842 K. sayılı kararıyla onanmasına karar verilmiş, süresi içinde davacı ... tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya incelenip gereği düşünüldü
K A R A R
Davacı 22/12/2011 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; sınırlarını bildirdiği İbradı ilçesi ... mahalle ... mevkiinde bulunan taşınmazının orman olmadığı halde yörede yapılan kadastro sırasında orman olarak 836 ada 1 parsel sayısı ile sınırlandırıldığını, taşınmazda irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek orman tahdidinin iptali ile adına tapuya tescilini istemiştir.
Mahkemece dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastro çalışmasının 2008 yılında kesinleştiği, dava konusu taşınmazın kesinleşen orman parseli içerisinde kaldığı, davanın ise 22/12/2011 tarihinde açıldığı, orman parseline ilişkin sınırlamaların davalı taşınmaz açısından da kesinleştiği, kesinleşmiş orman sınırlaması ve 2/B çalışması bulunan yerlerde, bir yerin orman olup olmadığının öncelikle orman kadastro harita ve tutanaklarının zemine uygulanması ile tespit edileceği, dava konusu 4877,73 m2"lik taşınmazın orman olarak sınırlandırılan ve kesinleşen 836 ada 1 nolu parsel içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmekle Dairenin 14/10/2019 gün ve 3717-5842 E.-K. sayılı kararı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Bu kere davacı ... tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
Davacının karar düzeltme talebi doğrultusunda dosya tekrar incelendiğinde ise; eldeki dava 10 yıllık süre içinde zilyetlik hukuki nedenine dayalı olarak açılan orman kadastrosuna itiraz ve tescil istemine ilişkindir. Çekişmeli taşınmaz 836 ada 1 sayılı orman parselinin sınırları içerisinde kalmakta olup, 836 ada 1 sayılı parselin 6831 sayılı Kanuna göre orman kadastrosunun yapıldığı, kadastro tutanağı olmayan orman parseli olduğu, 3402 sayılı Kanunun 22-son maddesi uyarınca oluşmadığı, ada ve parsel numarası verilmiş ise de tapu kütüğünde boş bırakılmış ve kütüğe tescil edilmemiş olduğu tapu ve kadastro müdürlüklerinin yazılarından anlaşılmaktadır. Yörede 03/04/2007 tarihinde ilan edilen 6831 sayılı Kanuna göre orman kadastrosu ve 2/B uygulama çalışmaları bulunmakta ise de mahkemece orman tahdidine ilişkin tüm evraklar getirtilerek fen ve orman bilirkişisinden tahdit haritası ve çekişmeli taşınmaza ilişkin kadastro paftası çakıştırılmak suretiyle taşınmazın 6831 sayılı Kanuna göre yapılan orman tahdidine göre konumu belirlenmemiştir. Hükme esas orman bilirkişi raporunda ise yörede 3402 sayılı Kanun kapsamında orman kadastrosunun yapıldığı ve taşınmazın 836 ada 1 nolu orman parseli altında tespit ve tescil edildiği belirlenmiş olup, bu haliyle taşınmazın hangi kanun hükümleri uyarınca tahdidinin yapıldığı hususunda tereddüt oluşmuş, mahkemece bu
husus aydınlığa kavuşturulmaksızın davanın reddi yönünde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca, sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için; öncelikle mahkemece çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede yapıldığı anlaşılan orman tahdidine ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği ve fotogometri yöntemiyle kadastro çalışmalarına altlık olarak düzenlenen kadastro paftası ilgili yerlerden getirtilip, halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis, bir fen elemanı ve ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi aracılığıyla mahallinde yapılacak inceleme ve keşifte, kesinleşmiş orman kadastrosu, varsa aplikasyon ve 2/B madde haritaları ile tapulama paftası ölçekleri denkleştirilip birbiri üzerine aplike edilerek değişik açı ve uzaklıklarda olan, en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktası görülecek biçimde dava konusu taşınmazın ve komşu taşınmazların orman kadastrosu ve aplikasyon hattına göre konumu, orman kadastro haritasındaki sınır noktaları ile varsa aplikasyon haritasındaki sınır noktaları kadastro paftası üzerinde ayrı renkli kalemlerle çizilmek suretiyle kendilerinden müşterek imzalı krokili rapor alınmalı, çekişmeli taşınmazın bu tahdit ile orman sınırları içinde bırakıldığı belirlendiği takdirde orman kadastrosunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan 6831 sayılı Orman Kanununun 3373 sayılı Kanun ile değişik 11/1. maddesinde "Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanakların askı suretiyle ilanı, ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren 6 ay içinde kadastro mahkemelerine, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemeye müracaatla sınırlamaya ve 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı), Orman Genel Müdürlüğü ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir. Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir. Ancak, tapulu gayrimenkullerde tapu sahiplerinin, on yıllık süre içerisinde dava açma hakları mahfuzdur” hükmüne yer verilmiş olduğundan davacı tarafından 10 yıl içinde Asliye Hukuk Mahkemesinde zilyetliğe dayalı olarak eldeki dava açılmış olup, orman kadastrosunun yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan yukarda bahsedilen kanun hükmü gereğince ancak tapu kaydına dayalı olarak tahdide itiraz davası açılabileceği düzenlendiğinden davacının davasının reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Aksi halde; çekişmeli taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre yapılan orman kadastrosu sırasında orman sınırları içinde bırakıldığı belirlenirse, bu kez Kadastro Kanununun 12/3.maddesi gereğince 10 yıllık süre içinde açılan eldeki davada taşınmazın orman niteliği taşıyıp taşımadığının eski tarihli resmi belgeler üzerindeki konumu incelenmek suretiyle tespit edilmesi, orman vasfında değilse davacının kazanıma elverişli zilyetliğinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir. Bu nedenle; mahkemece, en eski tarihli ve kadastro tespit tarihinden geriye doğru 15-20 yıl öncesine ait memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ve fotogometri yöntemiyle kadastro çalışmalarına altlık olarak düzenlenen kadastro paftası ilgili yerlerden getirtilip, halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis, bir fen elemanı ve ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi marifetiye mahallinde yapılacak inceleme ve keşifte, bu belgeler çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı;fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ve hava fotoğrafının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafı ölçeğine çevrildikten sonra, bu haritalar komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte aynı haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili
bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, bilirkişilere hava fotoğrafları ve dayanağı haritaları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, raporlarında taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, taşınmazlar üzerinde bulunan bitki örtüsünün niteliği, ağaçların yaşları ve dağılımları ile ilgili açıklama yapmaları istenmelidir.
Yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı, zilyetlik yoluyla kazanılabilecek yerlerden olduğu belirlendiği takdirde, bu kez, kadastro tespit tarihinden 15-20 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğrafları, memleket haritaları ile fotogrametri yöntemiyle düzenlenmiş 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orjinal fotokopi örneği ve kadastro paftası ziraat mühendisi, fen elemanı ve orman mühendisi ile birlikte ölçekleri eşitlenip çakıştırıldıktan sonra mahalline uygulanmalı, hava fotoğrafları stereoskop aletiyle incelenmeli, taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğünün ve fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı yönünde krokili rapor alınmalı, bu araştırmalar sonucu bilirkişiler tarafından taşınmaz üzerinde tam olarak hangi tarihten itibaren zilyetliğin başladığı belirlenmeli, ziraat bilirkişiden kültür arazisi olup olmadığı yönünden rapor alınmalı, zilyetlik olgusunun maddi olaylara dayalı olmasından hareketle, maddi olayların ancak tanık, bilirkişi ve benzeri anlatımlarla kanıtlanacağı gözetilmeli (HGK"nın 30/03/1994 gün ve 1993/8, 939, 1994/176 sayılı kararı), komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları ile kadastro tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; kadastro tespit tarihine kadar davacı kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı ile eklemeli zilyetler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden senetsiz belgesiz araştırması yapılıp, sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği 40/100 dönüm sınırlamasının aşılıp aşılmadığı saptanmalı, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı gerçek kişinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 14/10/2019 tarihli 2019/3717 – 2019/5842 E.-K. sayılı onama kararının KALDIRILARAK, 23/03/2016 tarihli ve 2011/252-2016/40 E.-K. sayılı yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 16/09/2020 günü oy birliği ile karar verildi.