Esas No: 2015/6863
Karar No: 2016/4132
Karar Tarihi: 20.06.2016
Resmi Belgenin düzenlenmesinde yalan beyan - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/6863 Esas 2016/4132 Karar Sayılı İlamı
16. Ceza Dairesi 2015/6863 E. , 2016/4132 K.
"İçtihat Metni"
itirazla İlgili Hüküm : 1-Sanık ... hakkında; TCK’nın 283/1, 62/1, 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
2-Sanık ... hakkında; TCK’nın 283/1,62/1, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
3-Sanık ... hakkında;
a)TCK"nın 283/1, 62/1, 53, 58. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
b)TCK"nın 206/1, 62/1, 53, 58. maddeleri yarınca mahkumiyet, 4-Sanık ... hakkında; TCK"nın 206/1,62/1, 53, 58. maddeleri uyarınca mahkumiyet İtiraza Konu Olan Sanıklar
Suç : Resmi Belgenin düzenlenmesinde yalan beyan,Suçluyu kayırma, Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı ve ekindeki dava dosyası, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar kapsamında bir bütün olarak incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıklar hakkında resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan, suçluyu kayırma suçlarından ... 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 07.05.2013 tarih, 2011/433 - 2013/345 sayılı mahkumiyet kararının sanıklar tarafından temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 22.10.2014 tarih ve 2014/6517 - 2014/10512 sayılı kararı ile;
"1-Sanıklar ..., ... ve ... hakkında suçluyu kayırma, sanık ... hakkında resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçlarından kurulan hükümlere ilişkin temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıkların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,
2-Sanık ... hakkında resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan kurulan hükme ilişkin temyize gelince;
Hırsızlık suçu şüphesiyle yakalanan ve ifadesi alınan sanığın kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla gerçekte var olan kardeşinin kimlik bilgilerini kullanması şeklinde gerçekleşen olayda eylemin TCK"nın 268. maddesinde düzenlenen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçunu oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA" oybirliğiyle karar vermiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 15.12.2014 tarihli itiraz dilekçesinde;
“Yüksek Yargıtay Dairesi tarafından öncelikle dosyanın mağduruna tebligat yapılması için eksikliğe gönderilip, neticesine göre sanıkların hukuki durumunun tayininin mi gerekeceği, yoksa Yüksek Yargıtay 9. Ceza Daresinin itiraza konu kararındaki şekilde onama - bozma yapılıp yapılamayacağı hususuna ilişkindir.
Sanık ... tarafından kimlik bilgileri kullanılan ..."ın suçun doğrudan zarar göreni olup olmadığının, bu bağlamda yerel mahkeme kararının bu kişiye tebliğinin gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesinde;
Temyiz incelemesi yapılabilmesi için, temyiz kanun yoluna başvuru hakkı olanların tamamının kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmeleri yasal bir zorunluluktur. Nitekim 5271 sayılı CMK"nın "Kararların açıklanması ve tebliği" başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrasında; "Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hakim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur" hükmü yer almaktadır.
5271 sayılı CMK"nın "kamu davasına katılma" başlıklı 237. maddesinin birinci fıkrasındaki; "(1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler" şeklindeki hüküm uyarınca mağdur, suçtan zarar gören ve malen sorumlu olanların kamu davasına katılabilecekleri ve aynı Kanunun 260/1. maddesindeki; "Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır..." biçimindeki düzenleme ile de katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar görmüş olanların da kanun yoluna başvuru haklarının bulunduğu açıkça kabul edilmiştir.
Aynı konuya ilişkin olarak yapılan bir başka itirazımız; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.12.2013 gün ve 2013/331 esas, 2013/584 karar sayılı ilamı ile kabul edilmiştir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
..."ın kimlik bilgilerinin kullanılması nedeniyle suçun mağduru konumunda olup, doğrudan zarar gördüğü ve hükmü temyize hak ve yetkisi bulunduğu sabit olmakla, gerekçeli kararın kendisine tebliği gerekmektedir. Yargılama aşamasında müşteki ..."a yapılan tebligatın bu dosyanın sanığı ... tarafından tebellüğ edilmesi nedeniyle geçersiz bir tebligat bulunmaktadır. Bu itibarla, öncelikle yerel mahkeme hükmünün temyiz kanun yolunun süresi ve şeklini de kapsayan meşruhatla birlikte mağdur ..."a tebliğinin sağlanması için dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdii sağlanmalı ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği” gerekçesiyle Yargıtay 9. Ceza Dairesinin kararına karşı itirazda bulunmuştur.
İşlediği iddia olunan hırsızlık suçu nedeniyle yakalandığında kollukta hakkında yapılacak soruşturma ve kovuşturmayı engellemek için kardeşi ..."ın kimlik bilgilerini soruşturma makamlarına bildiren sanık ..."ın eyleminin TCK"nın 268/1. maddesi yollamasıyla 267/1. maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunu oluşturacağına dair Dairemiz ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Dairemiz arasındaki uyuşmazlık, öncelikle dosyanın mağduruna tebligat yapılması için eksikliğe gönderilip, neticesine göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesinin gerekip gerekmeyeceğine ilişkindir.
İtiraz, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar kapsamında bir bütün olarak incelendiğinde;
Temyiz incelemesi yapılabilmesi için, temyiz kanun yoluna başvuru hakkı olanların tamamının kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmeleri yasal bir zorunluluktur. Nitekim 5271 sayılı CMK’nın “Kararların açıklanması ve tebliği” başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrasında; “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hakim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur” hükmü yer almaktadır.
5271 sayılı CMK"nın “kamu davasına katılma” başlıklı 237. maddesinin birinci fıkrasındaki; “(1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler” şeklindeki hüküm uyarınca mağdur, suçtan zarar gören ve malen sorumlu olanların kamu davasına katılabilecekleri ve aynı Kanunun 260/1. maddesindeki; “Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır...” biçimindeki düzenleme ile de katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar görmüş olanların da kanun yoluna başvuru haklarının bulunduğu açıkça kabul edilmiştir.
Dosya içeriği itibariyle, ..."ın kimlik bilgilerinin kullanılması nedeniyle suçun mağduru konumunda olduğu, suçtan doğrudan zarar gördüğü ve hükmü temyize hak ve yetkisi bulunduğu sabit olmakla, gerekçeli kararın kendisine tebliği gerekmektedir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yerinde görülen itirazı kabul edilmiş, yerel mahkeme hükmünün temyiz kanun yolu, süresi ve şeklini de kapsayan meşruhatla birlikte mağdur ..."a 09.09.2015 tarihinde tebliği sağlanmış, adı geçenin anılan hükme ilişkin temyizinin bulunmadığı ve bu nedenle yeniden temyiz incelenmesinin yapılmasına yer olmadığı anlaşılmakla dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.