Esas No: 2015/1843
Karar No: 2015/3918
Karar Tarihi: 10.11.2015
Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme - silahlı terör örgütünün propagandasını yapma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/1843 Esas 2015/3918 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, silahlı terör örgütünün propagandasını yapma
Hüküm : 3713 sayılı Kanunun 7/2, TCK"nın 62, 53/1-3, 58/9. maddeleri uyarınca iki kez mahkumiyet
TCK"nın 314/3 ve 220/6. maddeleri delaleti ile TCK"nın 314/2, 220/6-son, 62, 53/1-3, 58/9, 3713 sayılı Kanunun 5. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- Sanık hakkında 18.03.2012 tarihinde terör örgütü propagandası yapmak suçundan kurulan hükmüne yönelik temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,
2- Sanık hakkında 01.09.2012 tarihinde terör örgütünün propagandasını yapmak suçu ile silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemelerine gelince;
1- Örgüt propagandası suçuna yönelik olarak 01.09.2012 günlü tutanak, 03.09.2012 günlü Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılan üst yazı ve tüm dosya kapsamına göre;
İfade özgürlüğü T.C. Anayasasının 26. ve Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına dair Sözleşmenin 10. maddesi ile teminat altına alınmıştır.
İfade özgürlüğünün kullanımına meşru bir müdahale için;
1- Müdahalenin kanunlarda öngörülmüş olması,
2- Ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü, kamu emniyeti, kamu düzeninin sağlanması ve suçun işlenmesinin önlenmesi, sağlığın korunması, ahlakın, başkalarının şöhret ya da haklarının korunması, gizli tutulması kaydıyla alınmış bilgilerin açıklanmalarının engellenmesi ve yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanmasına ilişkin değerlerden bir veya bir kaçını korumaya yönelik olmalıdır.
3- Müdahale demokratik bir toplumda gerekli bulunmalıdır.
İfade özgürlüğü terörle mücadele kapsamında en çok müdahale ve sınırlamaya maruz kalan temel haklardandır. Nitekim 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7/2. maddesindeki propaganda yasağı bu duruma örnek teşkil etmekle birlikte kanun koyucu madde de zaman zaman yaptığı değişikliklerle özgürlüğü genişletmiştir. Bu amaçla 11.04.2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunun 8. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu; terör örgütünün propagandası suçunun oluşabilmesi için; örgütün “cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek şekilde” yapılması zorunlu kılınarak, sınırlamanın AİHS"ne uygun hale getirilmesi amaçlanmıştır. Ancak, aynı kanunun 7. maddesinin 2. fıkranın b bendinde ise; toplantı ve gösteri yürüyüşünde gerçekleşmese dahi, terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde;
1- Örgüte ait resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması,
2- Slogan atılması,
3- Ses cihazları ile yayın yapılması,
4- Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi,
Şeklindeki fiil ve davranışlar propaganda suçundan cezalandırılacaktır. Bu düzenleme ile kanun koyucu herhangi bir unsurun varlığına bağlı olmaksızın bu suçun oluşacağını kabul edilmek suretiyle ifade özgürlüğü parametrelerini dışlayan tipe uygun eylem tanımlaması yapılmıştır.
T.C. Anayasasının 90/son maddesine göre “usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konularda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”
Temel hak ve hürriyetlere ilişkin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ekli protokoller Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmıştır. Anayasal düzenleme karşısında, ifade özgürlüğüne ilişkin Avrupa Sözleşmesinin 10. maddesi bir iç düzenleme şekline dönüşmüştür.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de; kişinin hakkı ile toplumun çıkarı ve özellikle kişinin temel ifade özgürlüğü hakkı ve demokratik toplumun terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı kendini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında bir denge kurulması ihtiyacını beraberinde getirmektedir. (Zana v. Türkiye) Devletlerin terör ile mücadelesinin zorluklarına vurgu yaparak, müdahalenin acil bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, hedeflenen meşru amaca uygun olup olmadığını, devlet yetkililerince ileri sürülen gerekçelerin ilgili ve yeterli bulunup bulunmadığı ortaya konulmalıdır. (Yılmaz ve Kılıç/ Türkiye davası)
Terör ile mücadele kendine özgü bir takım zorlukları barındırdığından devletler bu mücadelede daha geniş bir takdir marjına sahip olduğu kabul edilmekle birlikte terör ile mücadelede bir hukuk rejimidir. Uluslarası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerin ihmal edilebileceği bir alan değildir.
Toplantı veya gösteri yürüyüşünde olsun veya olmasın; yazı veya sözler (atılan slogan, taşınan pankart veya giyilen üniforma) ile verilen mesajın şiddete çağrı, tahrik ve teşvik edici ya da silahlı direnişe ve isyana davet şeklinde veya insanda saldırgan duygular oluşturacak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun bir ortamı kışkırtacak nefret söylemi olup olmadığı değerlendirilmeli, doğrudan veya dolaylı şiddete çağrı var ise sanığın kimliği, konumu, konuşulan yer ve zamanı gibi açık ve yakın tehlike testi bakımından analize tabi tutulmalıdır.
İfade özgürlüğü sadece memnuniyetle karşılanan zararsız veya önemsiz sayılan insanların kayıtsız kalabileceği bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda demokratik toplumu şekillendiren çoğulculuğun, hoşgörünün ve geniş fikirliliğin doğasında bulunan bir gereklilik olarak saldırgan, şok eden, rahatsızlık veren veya ayrılık yaratabilen fikirler içinde uygulanabilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, terör örgütünün sözde tecridin kaldırılması ve barış görüşmelerin başlatılması yönündeki çağrıları üzerine, dünya barış günü olan 01.09.2012 günü yapılan miting alanında toplanan grup tarafından terör örgütü elebaşısı ..."ın posterlerinin açıldığı, "Biji Serok Apo (Yaşasın Başkan Apo)" şeklinde sloganlar atıldığı, miting alanında kurulu bulunan platformun sağına, soluna ve arka kısmına 5 adet "Bir Eylül Onurlu Bir Barış için Demokratik Çözüm ve Müzakere 1x3 ebatlarında "Askeri ve Siyasi Operasyonlar Durdurulsun" ibareli pankartlar asıldığı, bir süre sonra tertip Komitesi üyesi tarafından platform üzerinden ses yükseltici cihazla kitleye yönelik saat 15.30"da Türkçe ve Kürtçe olarak "Arkadaşlar bizi zora sokacak slogan atmayın ve pankart açmayın bu bizim size ricamızdır" şeklinde anonsların yapıldığı anonsun akabinde grup tarafından terör örgütü elebaşısı ..."ı övücü mahiyette "Canımızla Kanımızla Seninleyiz Ey Başkan" şeklinde slogan atıldığı, sanığın ise miting alanında saat 15.30"da PKK terör örgütünün sözde bayrağı olan ...bayrağını açtığı ancak kolluk birimlerince yapılan müdahale ile yakalandığı, yapılan üst aramasında sözde bayrak ile puşi olarak adlandırılan bezin ele geçirildiği anlaşılmış ise de; sanığın eyleminin cebir ve şiddete başvurmaksızın sona ermesi ve taşıdığı sözde bayrağın örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek nitelikte olmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi,
2-) Hükümden sonra yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanunun 8. maddesiyle 3713 sayılı Kanunun 7. maddesine eklenen 4. fıkra hükmü karşısında; örgüt adına terör örgütü propagandası suçunu işlediği iddia ve kabul edilen sanığın, TCK’nın 220/6. maddesinde düzenlenen örgüt adına suç işlemeden dolayı ayrıca cezalandırılamayacağı anlaşıldığından, sanığın hukuki durumunun buna göre yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 10.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.