Esas No: 2018/5410
Karar No: 2021/4017
Karar Tarihi: 14.06.2021
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2018/5410 Esas 2021/4017 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04/01/2017 tarihinde verilen dilekçeyle yasal önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın reddine dair verilen 15/12/2017 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR
Dava, yasal önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının 18.11.2016 tarihinde davaya konu 170 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 1/5 hisseyi satın aldığını ve müvekkiline satışa dair herhangi bir resmi bildirimin yapılmadığını belirterek davalı adına kayıtlı hissenin iptali ile müvekkili adına tescilini talep etmiştir.
Dahili davalı ..., davacının önalım hakkının olmadığını ve muvazaalı bir işlemin yapılmasına da gerek bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuş; diğer davalı ise davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine yapılan inceleme sonucunda, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 2018/426 esas ve 2018/771 karar sayılı ilamıyla davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmamaktadır. Kötüniyet iddiası, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut olaya gelince; mahkemece yapılan keşif sonrası ziraatçi bilirkişi ve kadastro teknisyeni tarafından tanzim edilen 21.09.2017 tarihli raporda özetle, “davaya konu 170 ada 3 parsel sayılı taşınmazın beş ayrı bölüm halinde kullanıldığı, bu alanlar arasında bariz sınır ayrımının bulunduğu, bu bölümlerin bazılarında farklı ürünlerin yetiştirildiği, taşınmazın geri kalanı üzerinde seraların olduğu, herkesin kendi bölümüne baktığı, krokide belirtilen A kısmının ... tarafından, B kısmının Süleyman Aydın tarafından, C kısmının Mehmet Erdoğan tarafından ve E kısmının ... tarafından kullanıldığı tespit edilmiş; D kısmının ise kim tarafından kullanıldığının tespit edilemediği belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen kararın gerekçesinde “...taşınmazın çok sayıda paydaşı olmasına karşın fiilen taksim edildiğinden söz edebilmek için her bir paydaşın fiilen kullandığı bir bölümün olması ya da taşınmazı kullanan paydaşların paylarına karşılık gelen bir alanı kullanmaları gerekmemektedir. Ortada hukuken geçerli olmasa bile bir eylemli bölüşme söz konusu olduğundan zamanında davalının satın aldığı yer üzerinde hak iddia etmeyen davacının önalım hakkını kullanması Medeni Kanunun 2. maddesi ile bağdaşmaz...” şeklinde belirtildiği, Antalya BAM 5. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın gerekçesinde ise “...mahkemece yapılan yargılama, dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı göz önünde tutularak taşınmazın zeminde beş parça halinde kullanıldığı, taşınmazda fiili taksim bulunduğundan bahisle davanın reddine ilişkin kararının yerinde olduğu…” şeklinde belirtildiği görülmektedir. Halbuki fiili taksim iddiasının kabul edilebilir olması için davacı ve davalının taşınmaz üzerinde ayrı ayrı kullandığı yerlerin bulunması gerekmekte olup, dosyadaki raporda davacı ...’in davaya konu 170 ada 3 parsel sayılı taşınmazda diğer paydaşlardan ayrı olarak kullandığı bir yerin tespit edilmemiş olduğu ortadayken ilk derece mahkemesince, taşınmazda fiili taksimin varlığı sebebiyle davanın reddi kararı ile Antalya BAM 5. Hukuk Dairesinin davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddi kararı doğru görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle mahallinde yeniden keşif yapılarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 259/2. maddesi gereğince tarafların tüm delilleri keşifte değerlendirilip, tanıkları taşınmaz başında dinlenerek; davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişinin kullandığı ayrı ayrı bölümler bulunup bulunmadığı belirlenip, varsa çelişkili beyanlar giderilerek ve tanıklarca gösterilecek yerler fen bilirkişisi tarafından düzenlenecek krokide denetime elverişli şekilde işaretlenmek suretiyle fiili taksimin mevcut olup olmadığı saptandıktan sonra, varılacak sonuca göre öncelikle fiili taksim savunması yönünden bir karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 373/1. maddesi gereğince temyiz olunan Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi kararının KALDIRILMASINA, yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, karardan bir örneğin Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, 14.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.