Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/410 Esas 2021/4814 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/410
Karar No: 2021/4814

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/410 Esas 2021/4814 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2021/410 E.  ,  2021/4814 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin mahkeme kararına karşı davalılar tarafından yapılan istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilerek davanın reddine ilişkin olarak verilen karar tereke temsilcisi tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    -KARAR-
    Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı ..., 22 ada 101 parsel sayılı taşınmazda bulunan 10 numaralı bağımsız bölümü satıp, asansörlü bir binadan daire alması amacıyla davalı kızı ...’e vekaletname verdiğini, ancak davalı ..."in taşınmazı 30/12/2015 tarihinde birlikte yaşadığı davalı ..."ya bedelinin çok altında devrettiğini, parasını kendisine ödemediğini ileri sürüp, taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini, bu mümkün olmaz ise bedelinin tahsilini istemiş, davacının 06.05.2018 tarihinde ölümüyle terekeye temsilci atanarak davaya devam olunmuştur.
    Davalı ..., taşınmaz bedelini davacıya elden ödediğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
    Davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesinin kararına karşı davalılar tarafından yapılan istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilerek ilk derece mahkemesi kaldırılıp, davanın reddine ilişkin yeniden karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...’ın, davalı kızı ...’e 26.10.2015 tarihli, taşınmaz alım satım yetkisini içeren vekaletname verdiği, davalı ...’in bu vekaletname ile dava konusu 10 numaralı bağımsız bölümü diğer davalı ...’e 30.12.2015 tarihinde satış yoluyla temlik ettiği, davacı ...’ın 28.09.2016 tarihinde eldeki davayı açtığı ve 06.05.2018 tarihinde ölümüyle terekeye temsilci atanarak davaya devam olunduğu anlaşılmaktadır.
    Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olaya gelince, tarafların ortak tanığı olarak dinlenen ... ve diğer tanık ...’in beyanları yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde vekilin vekalet görevini kötüye kullandığının anlaşılması ve diğer davalı ...’in vekil ile birlikte yaşaması sebebiyle bu hususu bilmesi gereken kişilerden olması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davacının banka hesap hareketleri yanlış değerlendirilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Tereke temsilcisinin değinilen yön itibari ile yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 2.Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28/09/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara