Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/6037 Esas 2020/5487 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/6037
Karar No: 2020/5487

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/6037 Esas 2020/5487 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/6037 E.  ,  2020/5487 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14.11.2018 tarih ve 2018/206 E- 2018/761 K. sayılı kararın davacı vekili ve davalı ...Ş. ile ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi"nce verilen 17.01.2020 tarih ve 2019/306 E- 2020/112 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkili davacı tarafın yüksek faiz getireceği ve istenildiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa toplamda 25,565 Euro miktarında para verdiğini, davalı tarafça müvekkiline parasının iade edilmediğini, davalı tarafın kanuna aykırı şekilde mevduat topladığını ve aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiğini, davalı şirket yöneticilerinin değişik ceza dosyalarında yargılandıklarını, davalı şirketin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığını, diğer davalı gerçek kişilerin de şirket yöneticisi olması nedeniyle sorumlu olduklarını ileri sürerek, müvekkili ile davalı taraf arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve 25.565 Euro"nun fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 01.09.2000 tarihinde yatırılan 10.226 Euro"nun şimdilik 50 Euro"sunun, 16.05.2000 tarihinde yatırılan 5.113 Euro"nun şimdilik 25 Euro"sunun, 25.01.2000 tarihinde yatırılan 10.226 Euro"nun şimdilik 25 Euro"sunun davalılara ödendiği tarihten itibaren 3095 sayılı Yasa"nın 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile müteselsilen tahsilinin istemiş; ıslah dilekçesi ile 8.906 Euro"nun 25.01.2000 tarihinden, 5.113 Euro"nun 16.05.2000 tarihinden, 10.226 Euro"nun 19.12.2000 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa"nın 4/a maddesi gereğince hesaplanacak faizi ile davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
    Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, davanın reddine karar verilmiştir.
    Karara karşı davacı vekili, davalı şirket ve ... vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, 7194 sayılı Yasa"nın 41.maddesiyle 3332 sayılı Yasa"ya eklenen geçici 4. madde gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak HMK"nın 353/1.b.2 maddesi gereğince açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına, davacı lehine karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesi gereğince maktu vekalet ücretine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 30.11.2020 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY

    Dairemiz çoğunluğunun ve BAM kararının düşüncesine dayanak teşkil eden 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile çeşitli kanunlara eklenen Geçici 4. madde, kanaatimce, her şeyden önce, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve bu maddede öngörülen karar alma hakkıyla birlikte ele alındığında Anayasa’nın 36. maddesinde hükme bağlanan hak arama hürriyetini ihlal eden bir yasal düzenlemedir.
    Öte yandan, söz konusu hüküm, yine Anayasa’nın 9. maddesindeki yargı yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağına ilişkin hükme, kanun maddesinin kamuoyunca bilinen ve sınırlı sayıdaki sermaye şirketi ile ve bu şirketler aleyhine açılan davalarla ilgili olduğu düşünülecek olursa Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ilkesi kapsamındaki 10/4. maddesi ile yasama meclisinin bir devlet organı sıfatıyla bu ilkeye uygun hareket etme zorunluluğuna ilişkin 10/5. maddesine, yine Anayasa’nın 35. maddesinde belirtilen ve kişinin temel hak ve hürriyetleri kapsamındaki mülkiyet hakkına ve bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılacağına ilişkin hükme aykırı olduğu gibi, buradan hareketle, devletin, kişinin temel haklarını hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan engelleri kaldırmaya çalışması gerekmesine karşın hak arama ve mülkiyet hakkının kullanımının önüne geçen bir düzenleme olarak ortaya çıkmış bulunması nedeniyle Anayasa’nın 5.maddesine, keza düzenlemenin kişinin temel hak ve özgürlükleri kapsamındaki hak arama ve mülkiyet hakkının özüne dokunan niteliği gözetildiğinde Anayasa’nın 13. maddesine, Anayasa’nın 138/3. maddesinde görülmekte olan somut davalarla ilgili olarak yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili görüşme dahi yapılamayacağı hükme bağlanmış iken dava hangi nedenle açılmış olursa olsun verilecek kararın ve hatta yargılama giderlerinin dahi ne şekilde hükme bağlanacağının düzenlenmiş olması nedeniyle söz konusu hükme de aykırı düşmektedir.
    Her ne kadar Anayasa’nın 167. maddesinde devletin para, kredi, sermaye piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alacağı öngörülmüş ise de, alınacak bu tedbirlerin herhalde Anayasaya aykırı bir kanuni düzenleme yoluyla gerçekleştirilmesi düşünülemeyecek olup aksinin kabulü Anayasa’nın başlangıç hükümlerine açıkça aykırı düşecektir.
    Tüm bu nedenlerle, çoğunluk kararının dayanağı yasa hükmünün, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesi uyarınca itiraz yoluyla iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması ve buradan çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği kanısında olduğumuzdan çoğunluğun aksi yöndeki düşüncesine katılamıyoruz.


    Hemen Ara