Esas No: 2019/11717
Karar No: 2021/5168
Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2019/11717 Esas 2021/5168 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği
Sanığın duruşmalı inceleme talebinin, hükmolunan ceza miktarına göre, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;
1-Suç tarihinde Suriye sınırında emrindeki tim ile birlikte devriye görevi yapan Piyade Teğmen sanık ..."in olayla ilgili olarak tutulan 20.12.2010 tarihli Olay Yeri Tespit Tutanağı"nda özetle; "... Hudut Karakolu sorumluluk sahası ... Dere mevkiinde kesilmiş tel örgüden ... isimli bir şahsın yasa dışı yollardan Türkiye"ye geçmeye çalıştığı sırada 8 kilogram esrarla birlikte yakalandığı, olay yerinde başkaca bir suç ve suç unsuruna rastlanılmadığı, durumun Jandarmaya bildirilip uyuşturucu maddenin teslim edildiği" bilgisine yer verildiği, gerçekte ise yakalanan şahsın uyuşturucu ticareti yapan kaçakçıların öncüsü olduğu, başka gelenler de olabileceği değerlendirildiği sırada telefonu çalan şahsın konuşmasına izin verilip arayana; sınırda kontrol olmadığı ve kolayca geçiş yapabilecekleri yolunda bilgi vermesi sağlandığı, kısa bir süre sonra iki şahsın daha sınırdaki tel örgüye geçmeye çalıştıkları sırada müdahale sırada müdahale edildiği ancak şahısların içinde esrar bulunan kutuyu atarak geldikleri yöne geri kaçtıkları, açıklanan şekilde gerçekleştiği anlaşılan olayın sanık tarafından tutanağa olduğundan farklı geçirilmek suretiyle kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu işlediği iddia ve kabul edilen olayda; sahtecilik bilinç ve iradesi ile hareket etmediği anlaşılan sanığın atılı suçtan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,
2-Suça konu belgenin akıbeti hakkında bir karar verilmemesi yasaya aykırı,
3-Kabule göre de; 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 10.06.2021 tarihinde Üyeler ... ve ..."ın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Sayın çoğunluk ile aramızdaki görüş ayrılığı; olay tarihinde Suriye ülkesinden ülkemize geçiş yapan Khalıl Atash isimli şahsı emrindeki askerler ile birlikte yakalayan 3. Hudut Tabur. 6. Piyade Hudut Tabur Kom. 3 Hudut Tabur Komutanlığında Piyade teğmen olarak görev sanık ..."in bir müddet sonra başka bir mevkide sınırı geçmeye çalışan iki şahsın bırakıp kaçtıkları içerisinde yaklaşık 8 kg uyuşturucu madde (esrar) bulunan kutuyu sanki Khalıl Atash"ta ele geçirilmiş gibi "... olay yerine varıldığında, bir şahsın kesilmiş tel engelden Türkiye topraklarına geçtiği tespit edilerek şahıs yakalandığı, yakalanan şahıs (Khalıl Atash) ile birlikte kutu içerisinde brüt 8 kğ esrar ele geçirildiği, ... " şeklinde gerçeğe aykırı tutanak düzenlemesi eyleminin 5237 sayılı TCK"nin 204/2 maddesi kapsamında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkindir.
Resmi belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı TCK"nin 204 maddesinde "(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır." şeklinde düzenlenmiştir.
Resmî belge, bir kamu görevlisi tarafından görevi gereği olarak düzenlenen yazıyı ifade etmektedir. Bu itibarla, düzenlenen belge ile kamu görevlisinin ifa ettiği görev arasında bir irtibatın bulunması gerekir.
Maddenin birinci fıkrasında düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçu seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmış olup, seçimlik hareketler resmî belgeyi sahte olarak düzenlemek, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmek ve sahte resmî belgeyi kullanmaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, resmî belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmaktadır. İkinci fıkrada tanımlanan suçun oluşması için failin kamu görevlisi olmasının yanı sıra, suçun konusunu oluşturan belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belge olması gerekir. Bu bakımdan, resmî belgede sahteciliğin kamu görevlisi tarafından yapılmasına rağmen, düzenlenen sahte resmî belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu bir belge olmaması hâlinde, bu fıkra hükmü uygulanamaz.
Öte yandan kamu görevlisinin gerçeğe aykırı belge düzenlemesi (içerik sahteciliği) eylemi maddenin ikinci fıkrasında seçimlik hareket olarak düzenlenmiştir. Belgenin içeriğinin doğru olmadığı durumlarda gerçeğe aykırı belgeden söz edilir. Bu içerik belgenin ispat edeceği hususlara ilişkin olmalıdır.
Burada belgeyi düzenleyenin kim olduğu bellidir ancak belgenin tevsik ettiği olay gerçek değildir. Kamu görevlisi şahit olduğu ve gözlemlediği bir olayı gerçeğinden farklı şekilde belgelendirmekte, gerçeğe aykırı belge düzenlemekte yada huzurunda gerçekleşmeyen bir olayı gerçekleşmiş gibi yazmaktadır.
Gerçeğe aykırı belge düzenleme (içerik sahteciliği) eylemi yalnızca TCK"nin 204/2 maddesinde kamu görevlileri yönünden özgü suç olarak düzenlenmiştir.
Belgede sahtecilik suçları kasten işlenebilir suçlardan olup genel kast yeterlidir.Fail sahte belge düzenleme bilgi ve isteği ile hareket etmelidir.
Sahtecilik suçu soyut tehlike suçudur. Sahtecilik eylemi işlendiğinde zarar veya zarar tehlikesi doğacağından suç oluşur. Belgelerde sahtecilik suçlarında suçun hukuki konusunun kamu güveni olması nedeni ile fiilden bir zararın ortaya çıkması aranmamakta ,zarar olasılığı yeterli görülmektedir.
Sahtecilik suçlarında zarar mümkün ve muhtemel olarak daima suçta saklı olup bunun kanıtlanmasına gerek yoktur.Sahteciliğin icrasıyla kamu güveni bozulup sarsıldığı ve tehlikeye düştüğü için zararın gerçekleştiğinin araştırılması ve ispat edilmesi gerekli değildir. Toplumsal zarar herhalde bulunur, bireysel zarar ise gerçekleşmeyebilir. Bireysel zarar gerçekleşmemiş olsa bile suç oluşur.
Somut olay ve kanaatimiz:
Suç tarihi olan 20.10.2012 tarihinde 3. Hudut Tabur. 6. Piyade Hudut Tabur Kom. 3 Hudut Tabur Komutanı Piyade teğmen olarak görev yapan sanığın emrindeki askerlerle birlikte Suriye tarafından geçişleri kontrol edebilmek için pusu attığı sırada... isimli Suriye uyruklu şahsın Kazıklı Deresi Mevkiinden ülkemize geçiş yaparken yakalandığı, bir müddet sonra başka bir mevkide sınırı geçmeye çalışan iki şahsın bırakıp kaçtıkları içerisinde yaklaşık 8 kg uyuşturucu madde (esrar) bulunan kutunun ele geçirildiği, kaçan iki şahsın yakalanamadığı, sanığın kaçan şahısların bıraktıkları ve içerisinde uyuşturucu madde bulunan kutuyu sanki Khalıl Atash isimli şahısta ele geçirilmiş gibi "... olay yerine varıldığında, bir şahsın kesilmiş tel engelden Türkiye topraklarına geçtiği tespit edilerek şahıs yakalandığı, yakalanan şahıs (Khalıl Atash) ile birlikte kutu içerisinde brüt 8 kğ esrar ele geçirildiği, ... " şeklinde gerçeğe aykırı tutanak düzenlediği,
Yapılan soruşturma sırasında tutuklanan Khalıl Atash hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığının 23.01.2013 tarihli iddianamesi ile uyuşturucu madde ithal etmek suçundan ... Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
... Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/20 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılamada tanık olarak beyanda bulunan sanık ... ve emrindeki askerlerin (Bektaş Doğru, Emrah Topaçlı,Nezir Ayrıç) " Khalıl Atash"ın tek başına geldiğini, bir müddet sonra yakalayamadıkları iki kişinin uyuşturucu madde ile geldiğini" beyan ederek gerçeğe rücu ettikleri ve 21.10.2012 tarihinde tutuklanan Khalıl Atash"ın 18.06.2013 tarihinde tahliye edildiği,
Yargılama sonucunda ise uyuşturucu madde ve uyuşturucu maddeyi sınırdan geçiren şahıslar ile irtibatı tespit edilemeyen Khalıl Atash"ın beraatine karar verilerek dosyamız sanığı ... hakkında sahte belge düzenlemek suçundan suç duyurusunda bulunulduğunun anlaşıldığı,
20.10.2012 tarihli bilgi alma ifadesinde de "Khalıl Atash ve yanında bir kutu içerisinde 7,5-8 kg kubar esrar ele geçirdik " şeklinde gerçek dışı beyanda bulunmaya devam eden sanık ..."in gerek ... Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/20 Esas sayılı dosyasında tanık olarak verdiği beyanında gerekse 23.10.2015 tarihli temyiz dilekçesinde "tutanakta yazıldığı gibi istihbarat gelmemiş, olay yerine intikal edilmemiştir. Sınırı geçen şahsın olayın içinde olduğunu ancak bizzat malzemeyi taşımadığını belirtmeme rağmen olay yeri tutanağının farklı tutulduğunu" ifade ederek olay tutanağının gerçeğe aykırı düzenlendiğini açıkça itiraf ettiği,
Sanık ... ve emrindeki askerlerin beyanlarından da açıkça anlaşılacağı üzere sınırdan geçiş yapan... uyuşturucu madde ile geçiş yapmadığı ve uyuşturucu madde ile yakalanmadığı halde "sınır ticaretinde uyuşturucu geçirileceği zaman önceden bir kişinin kontrol amaçlı gönderilebileceğini ve kaçan iki şahıs ile Khalıl Atash"ın irtibatlı olabileceği tahmini ve zannına" dayalı ve fakat gerçeğe aykırı olarak "... olay yerine varıldığında, bir şahsın kesilmiş tel engelden Türkiye topraklarına geçtiği tespit edilerek şahıs yakalandı, yakalanan şahıs (Khalıl Atash) ile birlikte 1 kutu içerisinde brüt 8 kilogram esrar ele geçirildi, olay yerinde yapılan aramada başkaca herhangi bir suç ve suç unsuruna rastlanılmadığı ..." şeklinde hukuki sonuç doğuracak biçimde tutanak tutma eyleminde sahtecilik bilinç ve iradesinin tam manası ile var olduğu,
Sanığın huzurunda gerçekleşen olayı olduğu gibi tutanağa yansıtmadığı, şahit olduğu ve gözlemlediği olayı gerçeğinden farklı şekilde belgelendirdiği, gerçeğe aykırı bu tutanak nedeni ile Khalıl Atash isimli şahsın haksız yere 8 ay tutuklu kaldığı, toplumsal ve bireysel zararın da gerçekleştiği gözetildiğinde eylemin 5237 sayılı TCK"nin 204/2 maddesi kapsamında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturacağı,
Sanık ... hakkında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan 5237 sayılı TCK"nin 204/2 maddesi uyarınca kurulan mahkumiyet hükmünün onanması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun bozma düşüncesine katılmıyorum.
Karşı Oy
...
Muhalefet Şerhi
... Ağır Ceza Mahkemesinin 17.09.2015 tarih, 2014/228 Esas, 2015/184 Karar Sayılı Kararını bozma yönündeki çoğunluk görüşüne aşağıdaki gerekçelerle katılmıyorum;
Suça konu olay, dosyadaki bilgi ve belgelerden, aşağıdaki şekilde gerçekleştiği anlaşılmıştır;
Olay tarihinde, Kazıklı Deresi Mevkiinde Suriye’den ülkemize beraberlerinde içinde 8 kg esrar bulunan bir kutu ile iki şahıs sınırı geçmeye çalıştıkları esnada, jandarmayı görmeleri üzerine ellerinde içinde uyuşturucu bulunan kutuyu bırakıp Suriye ülkesine geri kaçmışlardır. Şahısların ülkeye sokmaya çalıştıkları uyuşturucu ele geçmiş ancak şahıslar ele geçmeden kaçmışlardır.
Khalıl Atash isimli Suriye uyruklu bir şahıs, uyuşturucuyu bırakıp kaçan bu iki şahıstan bir süre önce Kazıklı Deresi Mevkiinden ülkemize geçiş yaparken jandarma tarafından yakalanmıştır.
Olay tarihinde sanık, 6. Piyade Hudut Tabur Komutanlığı 3 Hudut Tabur Komutanı Piyade teğmen olarak, emrindeki askerlerle birlikte Suriye tarafından geçişleri kontrol etme görevini ifa etmektedir. Sanık Piyade Teğmen ... ve Üst rütbelisi konumunda bulunan Piyade Yüzbaşı ..., olay tarihinde tuttukları “olay yeri tespit tutanağında” tutanağı aynen; “20.10.2012 günü saat 19:20 sıralarında 6’ncı Hd. Bl. K.lığına bağlı Kemal Yanık Hudut Karakolu sorumluluk sahasında Kazıklı Dere mevkiinde 1 şahsın SURİYE istikametinden Türkiye istikametine doğru yasa dışı yollarla geçmeye çalıştığı P. Tğm. ... ve Devriye Timi tarafından görüldü. Olay Bl. K.’na bildirildi ve Bl. K.’nın verdiği emirle P. Teğmen ... tarafından bölüğe intikal edildi. Olay yerine varıldığında 1 şahsın kesilmiş olan tel engelinden TÜRKİYE topraklarına geçtiği tespit edilerek şahıs yakalandı. Yakalanan şahıs (... ve ... oğlu 03.03.1987 Aleppo doğumlu...) ile birlikte 1 (bir) kutu içinde brüt 8 (sekiz) kilogram esrar ele geçirildi. Olay yerinde yapılan aramada başkaca herhangi bir suç ve suç unsuruna rastlanılmadığı durumun jandarmaya bildirildiği ele geçirilen 1 kutu içerisindeki 8 (sekiz) kilo esrar’ı jandarmaya teslim edilmek üzere 6. Piyade Hudut Bölük Komutanlığına getirildiğine dair konu hakkında tanzim edilen tutanak müştereken imza altına alındı.20.10.2012” şeklinde tutmuşlardır. Yine jandarma kolluğu tarafından 20/10/2012 günü “bilgi alma tutanağı” ile sanığın alınan beyanında, sanık ...; "... Bir şahsın elinde bir kutu ile askeri yasak bölgeye yaklaştığını fark ettim bende vakit kaybetmeden bölük komutanımıza haber verdim..." şeklinde beyanda bulunarak, olay yeri tespit tutanağındaki beyanı doğrultusunda olayı anlatmıştır.
Gerçekte ise olay, tutanakta belirtildiği gibi gerçekleşmemiş, ... değil, ...’tan sonra sınırı geçmeye çalışan ancak kaçtıkları için ele geçmeyen iki kişi uyuşturucu kutusunu ülkeye sokmaya çalışmıştır...., sanığın tuttuğu bu tutanak üzerine 20/10/2012 tarihinde gözaltına alınarak tutuklanmıştır. ... hakkında, 5237 Sayılı TCK"nun 188/1 maddesine muhalefetten, ... Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/20 Esas sayılı dava dosyası üzerinden kamu davası açılmıştır. ... Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sırasında ..."in alınan ifadesinde; 20/10/2012 tarihinde meydana gelen olayın, dosya içerisinde bulunan 20/12/2012 tarihli altında imzası bulunan olay yeri tespit tutanağında belirtildiği gibi meydana gelmediğini, ...’ın tek başına girdiği, sonrasında yakalayamadıkları iki kişinin uyuşturucu madde ile girdiğini, ayrıca dosya arasında bulunan bilgi alma tutanağında ki imzanın da kendisine ait olmadığını beyan etmiştir. Sanık ..."in 20/10/2012 tarihli bilgi alma tutanağındaki ismi altındaki imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmesi üzerine, mahkemece tutanak üzerinde kriminal inceleme yapılmıştır. Yapılan inceleme sonucunda, sanığın doğru söylemediği ve 20/10/2012 tarihli bilgi alma tutanağı altındaki imzanın sanık ..."e ait olduğu tespit edilmiştir.
... Ağır Ceza mahkemesinin 2013/20 esas sayılı dosyasında, TCK.nun 188/1. maddesine muhalefetten sanık olarak yargılanan..., yargılama sürerken, tanık olarak dinlenen sanık ... ve bölüğündeki askerler verdikleri ifadelerde, ..."ın uyuşturucuyu sokan ve ele geçmeyen diğer iki kişiden önce ve tek başına ülkemize girdiği, sonrasında yakalayamadıkları iki kişinin uyuşturucu madde ile girdiğini anlatmaları üzerine..."ın 18/06/2013 tarihinde tahliye edildiği, bilahare de bu davadan beraat ettiği anlaşılmıştır. Dava konusu olayın bu şekilde gerçekleştiği, sanığın kendi ikrarı, tanık beyanı ve yapılan yargılama ile tereddütsüz bir şekilde tespit edilmiştir.
Çoğunluk ile aramızdaki görüş ayrılığı, yukarıda safahatı anlatılan olayda, Sanık ...’in, iki şahsın bırakıp kaçtıkları ve içerisinde yaklaşık 8 kg uyuşturucu bulunan kutuyu sanki...’ın üzerinde ele geçirilmiş gibi, 20/10/2012 tarihli görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu “olay yeri tespit tutanağını” gerçeğe aykırı bir şekilde düzenlemesinden ibaret eyleminin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturup oluşturmadığıdır.
Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu düzenleyen 5237 Sayılı TCK’nın 204/2. maddesinde; “Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” denilmektedir. Bu suç, seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmış olup;
1- Resmi belgenin sahte olarak düzenlenmesi,
2- Gerçek bir resmi belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi,
3- Gerçeğe aykırı resmi bir belgenin düzenlenmesi (Fikri Sahtecilik, içerik Sahteciliği),
4- Sahte resmi belgenin kullanılması,
seçimlik hareketlerinden birinin yapılması halinde bu suç oluşacaktır.
Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, belgede sahtecilik suçlarının, belgeye ilişkin unsurlarına (belgenin; yazılı, hukuki sonuç doğurmaya elverişli, aldatma niteliği haiz ve belirli bir kişiye atfedilebilir olma unsurlarına) ilaveten aşağıdaki unsurları da taşımalıdır;
1- Belge, Kamu görevlisi tarafından düzenlenmeli,
2- Kamu görevlisi, bu belgeyi görevi gereği düzenlenmeli,
3- Öngörülmüşse belge, zorunlu usul ve şekil şartlarını içermelidir.
Somut olayda, sahteciliğe konu belge 20/10/2012 tarihli “olay yeri tespit tutanağı” olup, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunun tüm maddi unsurlarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Şöyle ki, suça konu belge, kamu görevlisi tarafından, görevi gereği ve tüm şekil unsurları tam olacak şekilde düzenlendiği, belgeye ilişkin unsurların da tam olduğu görülmüştür. Esasında çoğunluk görüşüne bakıldığında, kamu görevlisinin resmi belgede sahtecilik suçunun maddi unsurları yönünden bir sorun görülmediği, suçun manevi unsuru yönünden sanığın “ …sahtecilik bilinç ve iradesi ile hareket etmediği anlaşılan sanığın atılı suçtan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi...” şeklinde ifade edilerek, suçun manevi unsuru olan “kasıt” unsurunun eksik olduğu ifade edilmiştir.
Çoğunluktan farklı olarak, somut olayda kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunun manevi unsuru olan “kastın” da gerçekleştiği kanaatinde olduğumuzdan, tartışma konusu olmayan suçun maddi unsurları üzerinde durulmayacak, suçun manevi unsurunun somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği izah edilecektir.
Sahtecilik suçlarında manevi unsur genel kasttır. Özel bir kast aranmamaktadır. 5237 Sayılı TCK’nin 21/1. maddesinde; “Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanunî tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.” denilmek suretiyle kastın tanımı yapılmıştır. Sahtecilik suçlarında suça ilişkin kanuni tanımdaki öğelerin bilinerek ve istenilerek işlenmesi halinde manevi unsur olan kastın gerçekleştiği kabul edilmektedir. 765 Sayılı TCK.’da sahtecilik suçu, “zarar suçu” iken, 5237 Sayılı TCK.’da “tehlike suçu” olarak düzenlenmiştir. Suçun oluşması için ayrıca bir zarar doğmasına da gerek bulunmamaktadır.
Resmi belgede sahtecilik suçunun hukukî konusu kamu güvenidir. İşlenen sahtecilik fiili, kişisel bir zarar doğurmasa bile, kamusal bir zarara yol açtığı, başka bir deyişle kamu güveni tehlikeye sokulmak suretiyle bir zarar oluştuğu kabul edilmektedir. Bu nedenle gerek öğreti gerekse uygulamada, sahteciliğin, zarar imkân ve ihtimali olasılığını içinde barındırması gerektiği, suçun manevi unsurunun oluşabilmesi için failin, fiili icra ederken en azından zarar imkân ve ihtimali olasılığını öngörmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Suçun manevi unsuru ile ilgili bu açıklamadan sonra somut olaya döndüğümüzde, 20/10/2012 tarihli “olay yeri tespit tutanağı” incelendiğinde, suçun hem maddi unsurlarının tamamı hem de manevi unsurunun gerçekleştiği anlaşılmıştır. Şöyle ki; sanık ..., tuttuğu olay yeri tespit tutanağındaki bilginin doğru olmadığını, tutanağın gerçeği yansıtmadığını, bundan bir zarar doğabileceğini, hatta kamusal güvenin tehlikeye/zarara sokulmasının yanı sıra,...’ın da kişisel zarar göreceğinin muhakkak olduğunu bilmektedir. Hem bu olay yeri tespit tutanağını tutarak hem de akabinde bilgi alma tutanağı tanzim edilirken aynı yanlış bilgileri vermek suretiyle neticeyi istediği de net bir şekilde anlaşılmaktadır. Kasıt açısından kişisel zararın doğması şart olmamakla birlikte, bu sahte olay yeri tespit tutanağı nedeniyle...’ın tutuklanarak 5237 Sayılı TCK’nin 188/1. maddesine muhalefetten yargılanmasına sebebiyet verdiği ve kişisel bir zarara da neden olduğu sabittir.
Gerek yukarıda detaylı bir şekilde yapılan izahattan, gerekse ilk derece mahkemesinin kararında doğru bir şekilde gerekçesiyle birlikte açıklandığı üzere, sanığın eyleminin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, hem maddi unsurlar yönünden hem de manevi unsur yönünden, kamu görevlisinin sahteciliği suçunu oluşturduğu kanaatindeyim.
Dairemizin ve Ceza Genel Kurulunun benzer durumda, eylemin kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturduğuna ilişkin birçok kararı bulunmaktadır. Örnek olarak; Dairemizin, 02/06/2021 tarihi, 2019/10997 Esas, 2021/4686 Karar sayılı Kararında; “…uygulama yaptıkları sırada içerisinde sanık ...."ın bulunduğu aracı durdukları, araç içerisinde görevli polis memurlarından birisinin arama yaptığı, bu arama sonucunda 0,4 gram uyuşturucu madde buldukları, sanıklardan.... ve ...."ın sanık ...."ı karakola götürdükleri, karakolda sanık ...."ın uyuşturucunun kendisine ait olmadığını, aracını zaman zaman sanık ...."a verdiğini, araç içerisinde bulunan uyuşturucu maddenin sanık ...."a ait olabileceğini söylediğini, bunun üzerine sanıklar.... ve ...."ın sanık ...."ı karakola çağırdıkları ve uyuşturucu maddenin kendisine ait olup olmadığını sordukları, sanık .... da uyuşturucu maddenin kendisine ait olduğunu söylemesi üzerine uyuşturucu maddenin sanık .... üzerinden yakalanmış gibi 01/03/2013 tarihli tutanağı tuttukları, olayın yukarıda özetlenen şekilde meydana geldiği, sanıklardan .... ve...."in görevi gereği düzenlemeye yetkili oldukları resmi belgeyi sahte olarak düzenledikleri anlaşıldığından eylemlerine uyan TCK"nun 204/2 maddesi gereğince cezalandırılmalarına…” denilmek suretiyle, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunun sabit olduğu oybirliği ile karar verilmiştir.
Dairemizin bu kararında, üzerinde uyuşturucu ele geçen şahıs, uyuşturucunun başka bir şahsa ait olduğunu beyan etmiştir. Bu ifade üzerine, bu şahsın adını verdiği kişi karakola çağrılarak uyuşturucunun kendisine ait olup olmadığı sorulmuştur. Karakola gelen bu ikinci kişi iddiayı doğrulamış ve uyuşturucunun kendisine ait olduğunu beyan etmesi üzerine, sanık polis memurları, sanki uyuşturucu birinci şahıs üzerinde değil de sonradan gelen kişi üzerinde ele geçmiş gibi tutanak tutmuşlardır. Dairemiz, tutulan bu tutanağı olayın gerçek oluş şekline aykırı tanzim etmeleri nedeniyle, sanık polis memurlarının eylemlerinin 5237 Sayılı TCK.’nın 204/2 maddesi kapsamında kalan kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturduğuna karar vermiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 07/07/2020 tarihli, 2016/11-1334 Esas, 2020/346 Karar sayılı Kararında; “… Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; X Parti Y. İlçe Başkanlığının 2006, 2007, 2008 ve 2009 yıllarında kiralayarak kullandığı, mülkiyeti Y. Belediye Başkanlığına ait dükkânın, 2007 ve 2008 yıllarına ilişkin kira borcu ödenmemiş olmasına rağmen, 24.12.2008 tarihinde Y. Belediye Başkanı olarak görev yapan sanık ... tarafından, X İlçe Başkanlığına hitaben, kira borcu konulu, 24.12.2008 tarihli ve 2008/1-801 sayılı, “Mülkiyeti Belediyemize ait dükkan X İlçe Başkanlığına kiraya verilmiş olup, 24.12.2008 tarih itibari ile Belediyemize borcu bulunmamaktadır.” içerikli belge hazırlanıp imzalanmak suretiyle X Parti Y. İlçe Başkanlığı temsilcisi tanık ....’a verildiği olayda……şeklindeki sabit olan eyleminin, TCK’nın 257. maddesinin birinci fıkrasında yer alan görevi kötüye kullanma suçuna göre asli norm niteliğindeki aynı Kanun’un 204. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.” denilmiştir. Bu olayda, belediyeye ait bir taşınmazın kiracısı olan şahsın, bu kira ilişkisinden dolayı belediyeye borcu olmasına rağmen, belediye başkanının şahsın borcu yoktur yazısını tanzim edip imzalaması ve ilgili kişilere vermesi şeklindeki eylemini kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği olarak kabul etmiştir.
Açıklanan tüm bu nedenlerden dolayı, sanığa atılı kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunun sabit olması nedeniyle, ilk derece mahkemesinin mahkûmiyete ilişkin kararının onanması gerektiği kanaatiyle çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. 10.06.2021