Esas No: 2021/13045
Karar No: 2022/12299
Karar Tarihi: 19.10.2022
Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2021/13045 Esas 2022/12299 Karar Sayılı İlamı
5. Ceza Dairesi 2021/13045 E. , 2022/12299 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : İhaleye fesat karıştırma, icbar suretiyle irtikap, nitelikli dolandırıcılık, 3628 sayılı Kanun'a muhalefet
HÜKÜM : Sanıklardan ... ve ... haklarında zincirleme olarak icbar suretiyle irtikaba teşebbüs, ... hakkında ayrıca ihaleye fesat karıştırma ve zincirleme biçimde icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçlarından mahkumiyet, tüm sanıklar haklarında nitelikli dolandırıcılık ve 3628 sayılı Yasa'ya muhalefet suçlarından beraat
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
Sanıklar ... ve ... hakkında tayin olunan cezaların ayrı ayrı miktarına göre müdafilerin duruşmalı inceleme taleplerinin, diğer yandan sanıklara isnat edilen suçların niteliği itibarıyla doğrudan zarar görmeyen ve davaya katılma hakkı bulunmayan, bu nedenle de 27/04/2012 tarihli oturumda katılma talebi reddedilen şikayetçiler ....'in verilen hükümleri temyiz hakları bulunmadığından ve keza katılanlar ..., ..., ... ve ...'in ihaleye fesat karıştırma, nitelikli dolandırıcılık ve 3628 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından doğrudan zarar görmelerinin söz konusu olmadığı, usulsüz olarak anılan suçlar yönünden verilen katılma kararlarının da hükümleri temyiz hakkı vermeyeceği anlaşıldığından, katılanlar ve şikayetçiler vekilinin temyiz başvurularının CMUK'un 317 ve 318. maddeleri uyarınca ayrı ayrı REDDİNE, incelemenin başvurularının kapsamına göre; sanıklar ... ve ... müdafileri ile katılanlar ..., ..., ... ve ... vekilinin sanıklar ... ve ... haklarında icbar suretiyle irtikap suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine, O yer Cumhuriyet savcısının tüm sanıklar haklarında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan beraat hükümlerine, yine müdafin sanık ... hakkında görevi kötüye kullanma ve ihaleye fesat karıştırma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı ve duruşmasız yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/03/2010 tarihli ve 2009/5-167 Esas, 2010/70 sayılı Kararında da açıklandığı üzere; icbar suretiyle irtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareketin icbar kavramına dahil olduğu, manevi cebirin, belli bir şiddete ulaşması, ciddi olması ve mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmaması gerektiği nazara alındığında, Büyükyoncalı Beldesi Belediye Başkanı olan sanık ...'in, beldede arazi sahipleri olan katılanlar ..., ... ve ...'ı, parselasyon işlemleri için Belediyeye müracaat ettiklerinde serbest şehir plancısı olan sanık ...'a yönlendirerek "bu işin yalnızca sanık ... tarafından yapılacağını, aksi takdirde yapılamayacağını, kendisinin de bu konuda zorluk çıkaracağını" söyleyerek katılanları parselasyonu sanık ...'a yaptırmaya mecbur bıraktığı, sanık ...'ın da kendisine yönlendirilen şahıslara proje hazırlanması karşılığında piyasanın çok üzerinde bedel çıkartarak haksız kazanç sağlamayı hedeflediği ancak katılanların kabul etmeyerek sanıkları şikayet etmeleri sebebiyle adı geçen sanıkların icbar suretiyle irtikap suçunu işlemeye teşebbüs ettikleri şeklindeki isnatların, sanıkların öğreti ve uygulamada kabul edildiği üzere Yasa'nın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan davranışlarının bulunmadığı, bu itibarla cebri irtikap suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, katılanların kendilerinden istenen menfaatin haksız olduğunu bilmeleri nedeniyle ikna suretiyle irtikap suçundan da bahsedilemeyeceği,
Ayrıca tüm sanıkların, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 14/11/2005 günü onaylanan 1/25.000 ölçekli çevre düzeni revizyon planının Danıştay 6. Dairesinin 22/09/2008 tarihli ve 2006/1463 Esas, 2008/5858 sayılı Kararıyla iptal edilmesine ve ... İl ... Müdürlüğünün olumlu görüş bildirmemesine rağmen bu plana bağlı olarak yapılmış bulunan alt ölçekli 1/5000 ölçekli plan ile imara açılma imkanı olmayan tarla vasfındaki arazileri sahiplerinden vekalet almak suretiyle satın alıp daha sonra üçüncü şahıslara imardan geçirme taahhüdüyle yüksek fiyatlarla sattıkları şeklindeki isnatların da hile unsurunun bulunmaması nazara alındığında dolandırıcılık suçunu oluşturmayacağı, yürürlükteki imar planına aykırı olarak tarım arazisi vasfını değiştirmek ve bu suça azmettirmekten ibaret eylemler ile yukarıda bahsedilen icbar suretiyle irtikap olarak değerlendirilen isnatlar hep birlikte değerlendirildiğinde; ...'e atılı eylemlerin kül halinde 5237 sayılı TCK'nın 257/1. maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma, kamu görevlisi olmayan sanıklar ... ve ...’a atılı eylemlerin ise kül halinde bu suça azmettirme veya yardım etme suçunu oluşturacağı, sanık ...’e yüklenen, mal alımını açık ihale usulü ile yapması gerekirken eşik değerin altında kalması için parçalara bölerek doğrudan temin yolu ile yapması eyleminin de sübutu halinde görevi kötüye kullanma suçuna temas ettiği gözetildiğinde;
İhaleye fesat karıştırma ve görevi kötüye kullanma suçlarının 5237 sayılı TCK'nın 6459 sayılı Yasa'nın 12. maddesiyle değişik 235/3-b ve 257/1. maddelerinde öngörülen cezalarının üst sınırları itibarıyla aynı Kanun’un 66/1-e ve 67/4. maddelerinde belirtilen 8 yıllık asli ve 12 yıllık ilaveli dava zamanaşımı sürelerine tabi olduğu, zamanaşımını kesen son işlem olan 22/05/2013 tarihli mahkumiyet hükümleri ile inceleme günü arasında asli dava zamanaşımı süresinin gerçekleştiği anlaşıldığından hükümlerin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden sanıklar hakkında açılan kamu davalarının aynı Yasa'nın 322 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri gereğince zamanaşımı sebebiyle ayrı ayrı DÜŞMESİNE 19/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.