Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2018/13168 Esas 2022/13007 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
5. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/13168
Karar No: 2022/13007
Karar Tarihi: 01.11.2022

Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2018/13168 Esas 2022/13007 Karar Sayılı İlamı

5. Ceza Dairesi         2018/13168 E.  ,  2022/13007 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Zincirleme rüşvet alma (sanıklar ... ve ... hakkında), zincirleme rüşvet verme (sanık ... hakkında)
    HÜKÜM : Mahkumiyet

    Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
    Başvurularının kapsamına göre; O yer Cumhuriyet savcısının sanıklar hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik lehe, sanık ...'ın hakkında verilen mahkumiyet, sanıklar ... ve ... müdafilerin ise müvekkilleri hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarıyla SINIRLI OLARAK YAPILMASINA karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
    Ceza Genel Kurulunun 04/07/2006 tarihli ve 2006/7-187; 2006/179 sayılı Kararı ile yerleşmiş içtihatlarında kabul edildiği üzere, kovuşturmanın genişletilmesinin CMK'nın 229. maddenin 2. fıkrasında yazılı sorunlardan olması nedeniyle Üye ...'nın talebi üzerine “ön sorun” olarak oylanması sonucunda kovuşturmanın genişletilmesine gerek olmadığına oy çokluğuyla karar verilerek esasa ilişkin olarak yapılan incelemede;
    Sanıklar ... ve ... hakkında zincirleme rüşvet alma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine ilişkin temyiz incelemesinde;
    Yüklenen suçu TCK'nın 53/1-a madde-fıkra-bendindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işleyen sanıklar haklarında 53/5. maddesi gereğince, ayrıca, cezalarının infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkileri kullanmalarının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamış, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
    Ancak;
    Adli emanette muhafaza edilen rüşvet teklifine konu paranın, suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaat niteliğinde olması nedeniyle TCK'nın 55/1 yerine 54. maddesine göre müsaderesine karar verilmesi,
    Kanuna aykırı, sanık ... müdafin, sanık ...'ın ve O yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının rüşvet suçuna konu paranın müsaderesi ile ilgili uygulama maddesindeki "54" ibaresinin "55/1" şeklinde değiştirilmesi suretiyle eleştirilen husus dışında sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
    Sanık ... hakkında zincirleme rüşvet verme suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
    Ancak;
    Sanığın temyiz aşamasında sunduğu fotokopiden ibaret 23/11/2017 tarihli Sağlık Bilimleri Üniversitesi ... Kanuni ... Eğitim ve Araştırma Hastanesi Engelli Sağlık Kurulu raporuna göre sanığa "hafif düzeyde mental retardasyon" tanısı konularak % 50 oranında özür durumunun tespit edildiğinin belirtilmiş olması karşısında; adı geçen hastaneden ve sanıktan sorulmak suretiyle varsa başka sağlık kuruluşlarındaki tıbbi dosyalarının onaylı birer suretinin getirtilerek, 5237 sayılı TCK'nın 32/1-2. maddesi gereğince, suç tarihleri itibarıyla üzerine atılı zincirleme rüşvet verme suçunun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama veya bu eylemle ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunup bulunmadığı ya da azalmış olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu Başkanlığı ilgili İhtisas Kurulundan rapor alınmasından sonra sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiğinin nazara alınmaması,
    Kanuna aykırı, sanık müdafin ve O yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA 01/11/2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07/10/2021 tarihli ve 2018/5.MD-459, 2021/458 sayılı Kararı ve istikrar kazanan uygulamalarda da kabul edildiği üzere; “Rüşvet suçu, öğretide de açıkça vurgulandığı üzere iki taraflı bir suçtur. Bir karşılaşma suçu olduğu için, zorunlu olarak suçun işlenişine katılanlar, aynı amacın gerçekleşmesini hedeflemekte, fakat farklı yönlerden hareket etmektedirler. Bu suç ile yasaklanan eylemler, rüşvet alan kamu görevlisi bakımından rüşvet alma, rüşveti veren fail bakımından ise, rüşvet vermedir. Bu nedenle de yararı sağlayan veya bu yolda anlaşmaya varan (vaadde bulunan) kişi ile kamu görevlisi arasında, serbest iradeye dayalı bir “rüşvet anlaşması” bulunmaktadır. Gerek Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairenin yerleşik kararlarında gerekse öğretide ağırlıklı bir görüş olarak kabul gördüğü üzere, kamu görevlisinin, görev alanına giren bir işin yapılması veya yapılmaması karşılığında, fertler arasında, haksız yararın sağlanması hususunda rızalarının tam olarak uyuşması ile rüşvet anlaşması gerçekleşmiş olur. Teklif veya önerinin fert veya kamu görevlisinden gelmesinin önemi bulunmamakla birlikte, rüşvet veren ve alanın aynı amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak, kamu görevlisi tarafından ferde veya fert tarafından kamu görevlisine doğrudan veya örtülü bir istek veya önerinin yapılması ve bunun da karşı tarafça kabul edilmesi gerekir. Böyle bir anlaşmanın varlığının kabulü için, anlaşmaya ilişkin rızalar özgür irade ürünü olmalı, başka deyişle, cebir, tehdit, hile ve sair nedenlerle fesada uğratılmamış bulunmalıdır.”
    4721 sayılı Medeni Kanun’un 13. maddesinde, yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkesin ayırt etme gücüne sahip olduğu, 10. maddesinde, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyetinin bulunduğu, 11. maddesinde, erginliğin on sekiz yaşın doldurulmasıyla başlayacağı, 14. maddesinde, ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyetinin olmadığı, 15. maddesinde de kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiillerinin hukukî sonuç doğurmayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemelere göre, akıl ve ruh hastalıkları ile akıl zayıflığı nedenlerinden dolayı akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olan 18 yaşından büyüklerin rızalarının geçerli olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
    Yargıtay uygulamasında bir rüşvet anlaşmasına bağlı olarak rüşvet konusu menfaatin farklı zamanlarda sağlanmasının zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasını gerektirmediği, yapılan tek bir anlaşma ile suçun oluşacağı, sonradan farklı zamanlarda sağlanan veya elde edilen menfaatlerin TCK’nın 61. maddesine göre temel cezanın belirlenmesinde esas alınabileceği (Y.5.CD., 24/10/2018; 7464/8076), ayrı ayrı rüşvet anlaşması yapılmadığı sürece, sanığın başlangıçta hedeflediği ve almak istediği miktara yönelik olarak gerçekleştireceği birden fazla eylemlerin, ilk başta alınması hedeflenen miktar yükseltilerek fazlalaştırılmadığı müddetçe fiilin gerçekleşme şekli ve eylem bütünlüğü içinde tek suç oluşturacağı (Y.5.CD., 01/10/2018; 10939/6411) kabul edilmektedir. İstikrar kazanan uygulamada ayrı ayrı rüşvet anlaşması yapılmadığı müddetçe başlangıçta kararlaştırılan menfaatlerin farklı zamanlarda sağlanmasının birden fazla rüşvet suçunu oluşturmayacağı kabul edilmektedir. (Y.5.CD., 18/12/2019; 2014/8512-2019/11910; Y.5.CD., 08/10/2019; 2015/5294-2019/9364)
    Dosya kapsamına göre; sanık ...'ın yakalama emri üzerine alınan savunmasında; “Bana sorduğunuz ... benim hastaneye gittiğim zamanlarda bir kaç kez benim yerime bakan arkadaşımdır” şeklinde, esas hakkındaki savunmasında ise; "Diğer sanık ... vekillerinin kendilerine komplo kurduğum yönündeki beyanları doğru değildir. Yine kendilerine beni görseydiniz başka ifade verirdim diye bir şey söylemedim. İftira atmaktadırlar. Kendileri benden yardım kuruluşları adı altında para almışlardır. Bu sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını isterim. Ayrıca benim avukatım vardı. Kendisi duruşmalara gelmiyor. Kendisini azletmedim. Dosyadan da istifa etmedi, ben bu paraları rüşvet adı altında vermedim, yardım kuruluşlarına istedikleri için verdim. Ben bunların beni dolandırdığını düşünüyorum” şeklinde beyanlarda bulunduğu, beyanlarının hem aşamalarda hem de kendi içerisinde çelişkiler içerdiği, tanık Arif ile işyerinde birlikte çalıştıkları, anlaşılmıştır.
    Yeni ceza adalet sistemimizde akıl hastalığı; kusur yeteneğini etkilemesi nedeniyle, ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran sebeplerden birisi olarak düzenlenmiştir. Ancak yukarıda da açıklandığı üzere rüşvet suçunun oluşumu için serbest iradeye dayalı bir “rüşvet anlaşması” zorunludur.
    Akıl ve ruh hastalıkları ile akıl zayıflığı nedenlerinden dolayı akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun kişinin iradesinin geçerli olduğu kabul edilemeyeceğinden, sanık ...'ın 06/02/2015 günlü ifadesinde, “sorduğunuz ... benim hastaneye gittiğim zamanlarda bir kaç kez benim yerime bakan arkadaşımdır” şeklinde beyanda bulunmuş olmasına ve temyiz aşamasında sunulan ... Kanuni ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 23/11/2017 tarihli raporunda, sanığın, “hafif derecede mental retardasyon" nedeniyle %52 oranında özürlü olduğunun bildirilmesine, TCK'nın 32. maddesi kapsamında akıl hastası olduğunun belirlenmesi halinde sanığa, CMK'nın 150/2. maddesi uyarınca zorunlu müdafi atanması, aynı Kanun'un 147, 191. maddeleri gereğince yöntemince zorunlu müdafi huzurunda sorgusunun yapılması gerekmesine göre, psikolojik tedavi görüp görmediği araştırılıp tedavi görmüş ise tüm tedavi evrakının temin edilerek suç tarihi itibarıyla işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalıp azalmadığı, buna bağlı olarak da hakkında TCK’nın 32. maddesinin birinci veya ikinci fıkralarının uygulanmasının gerekip gerekmediği, beyanlarına itibar edilip edilemeyeceği, hususlarında Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Kurulundan, tam teşekküllü Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinden veya Tıp Fakültelerinin Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanlıklarından sağlık kurulu raporu aldırılması, görev çizelgesinde sanık ...'ın 82307 no.lu ekip sürücüsü gözükmesi ve yakıtı olmaması nedeniyle 82306 sayılı aracın kullanıldığını savunmasına nazaran, 21/12/2013 tarihi ve sonrasında normalde 82306 kod no.lu araçta görevli olup olmadığı hususu açıklığa kavuşturulduktan sonra sonucuna göre tüm sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    Suçun konusuna ve mağduruna göre; sanığın eylemlerinin hukuki anlamda tek fiil olarak kabul edilmesi gerektiği ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşullarının oluşmadığı (Y.5.CD., 2018/11653, 2022/11990), ayrı ayrı rüşvet anlaşması yapılmadığı müddetçe başlangıçta kararlaştırılan menfaatlerin farklı zamanlarda sağlanmasının birden fazla rüşvet suçunu oluşturmayacağı gözetilmeden, rüşvet anlaşmalarının farklı zamanlarda yapıldığına ilişkin delillerin nelerden ibaret olduğu açıklanmadan sanıklar hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanmak suretiyle fazla ceza tayini,
    İsabetsizliklerinden hükümlerin bozulmasına karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, çoğunluğun düzeltilerek onama görüşüne tamamen, bozma yönündeki görüşüne kısmen iştirak edilmemiştir.

    ...

    Hemen Ara