Esas No: 2022/894
Karar No: 2022/3615
Karar Tarihi: 16.05.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/894 Esas 2022/3615 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2022/894 E. , 2022/3615 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2018/899 E., 2018/901 K.
SUÇ : Kasten öldürmeye teşebbüs
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 20.02.2018 tarihli ve 2017/9 Esas, 2018/62 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 81 inci maddesinin birinci fıkrası, 35 inci maddesinin ikinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 58 inci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir.
2. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 08.05.2018 tarihli ve 2018/899 Esas, 2018/901 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
3. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 29.12.2021 tarihli ve 2018/60318 sayılı, sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu gerekçesine dayalı, bozma görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz sebepleri;
1. Sanığın kastının öldürmeye yönelik olmadığı göz ardı edilerek kasten yaralama suçu yerine kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması nedeniyle suç vasfında yanılgıya düşüldüğüne,
2. Sanığın eylemini haksız tahrik altında gerçekleştirmesi nedeniyle hakkında kurulan hükümde, 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği haksız tahrik indirimi uygulanması gerektiğine,
İlişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1. Katılan ile sanığın aynı mahallede oturdukları ancak olay öncesinde tanışmadıkları, olaydan yaklaşık 10 gün önce sanığın oğlunun, katılanın kardeşi olan ...'e ait telefonu ödünç aldığı fakat telefonun kendisinden gasp edildiğini söyleyerek iade etmediği, bu nedenle katılanın sanığı telefonla arayarak telefonu istediği ve vermedikleri takdirde polisi arayacağını bildirdiği, bunun üzerine sanığın katılana nerede olduğunu sorduğu ve katılanın evinin önüne gittiği anlaşılmıştır. Olay yerine giden sanığın, "...'in abisi kim?" diye sorduğu, katılanın "Benim." demesi üzerine sanığın, eliyle katılana vurmaya başladığı, katılan ile temyiz dışı katılan ...'ün de elleriyle sanığa vurmaları üzerine katılanlardan kurtulan sanığın, belinden çıkardığı niteliksiz bıçağı önce iki kez katılan ...'e salladığı ancak isabet ettiremediği, daha sonra ...'e doğru tekrar yukarıdan aşağıya doğru salladığı ve ...'ün yüzünü korumak için kolunu havaya kaldırması nedeniyle kolundan basit tıbbî müdahale ile giderilemez şekilde yaralandığı, akabinde katılan ...'i de aynı bıçakla iki darbe ile batın sağ alt kadranda 3-4 cm lik kesici delici alet yaralanmasına ve sağ iliac superiorda (leğen kemiğinin üst ön kısmındaki çıkıntı) 5 cm lik laserasyona neden olacak ve abdominal aortta (aortun karın boşluğundaki kısmında) 0,5x0,5 cm lik kesi, midede 5 cm lik kesi, karaciğer sağ lobda kesi, tüm yaralanmalar nedeniyle iç organ harabiyeti ve damar yaralanması meydana gelecek şekilde yaraladığı, katılan ... hakkında tanzim olunan geçici adlî muayene raporunda nabız alınamadığının ve barsakların kesiden dışarı çıktığının, hayati tehlikesinin bulunduğunun, kesin adlî muayene raporunda ise kesici ve delici alet yaralanması nedeniyle oluşan iç organ harabiyeti ve damar yaralanması nedeniyle hayati tehlike geçirdiğinin belirtildiği tespit edilmiştir. Tanık C.G.'nin beyanından anlaşıldığı üzere sanık, katılanı yaraladıktan sonra kalabalık bir grup tarafından kovalanmak suretiyle olay yerinden uzaklaştırılmıştır. Katılanın hayati organlarının zarar görmesinin yanı sıra nabzının da durduğunun geçici rapordan anlaşılması, ... sanığın olay yerine gelirken hiç bir sebep yokken üzerinde böyle bir bıçağı taşımasının olağan olmadığı, sanık ile katılan arasında katılan ...'in kardeşine ait telefonun sanığın oğlu tarafından alınmasından kaynaklı bir husumetin oluştuğu ve sanığın olay yerine belinde bir bıçakla bu sebeple geldiği kabul edilerek sanığın kasten öldürmeye teşebbüs suçunu işlediği kabul edilmiştir.
2. Sanık savunması, katılan beyanı, tanıklar F.C., İ.H.C. ile C.G.'nin anlatımları dava dosyasında mevcuttur. 3. Sanığın eylemi neticesinde katılanda meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak;
a) Gaziantep Sultana Hospital Hastanesince tanzim olunan, 29.10.2016 tarihli,
Batın sağ alt kadranda 3-4 cm lik bıçak yarası, buradan barsakların dışarı çıktığı, sağ iliac superiorda (leğen kemiğinin üst ön kısmındaki çıkıntı) 5 cm lik laserasyon, sağ dorsalis pedis (ayak baş parmağı ile yanındaki ayak parmağının hizasında ve ayağın üst bölümünde bulunan arter[den alınan nabız]) ve femoralis (karnın alt bölümü[nden alınan nabız]) alınmadığı, nabız alınamadığı, basit tıbbî müdahale ile giderilemez, hayati tehlikesi var,
b) Gaziantep Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesince tanzim olunan, 29.10.2016
yatış ve 09.11.2016 çıkış tarihli,
Abdominal aortta (aortun karın boşluğundaki kısmında) 0,5x0,5 cm lik kesi, midede 5 cm lik
kesi ve karaciğer sağ lobda kesi bulunduğu, primer onarım yapıldığı,
c) Gaziantep Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adlî Tıp Polikliniğince yapılan
muayene üzerine tanzim olunan, 16.12.2016 tarihli,
Batın orta hatta 21 cm lik ameliyat nedbesi, göbek sağında 3 cm lik, sağ alt kadranda 5 cm lik
nedbeler görüldüğü,
Kesici ve delici alet yaralanması sonucu oluşan iç organ harabiyeti ve damar yaralanmasının;
i) Kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olduğu,
ii) Basit bir tıbbî müdahale ile giderilemeyeceği,
Görüşlerini içerir adlî muayene raporları dava dosyasında mevcuttur.
4. Sanık hakkında, Gaziantep 25 Aralık Devlet Hastanesi tarafından olay günü tanzim olunan. 29.10.2016 tarihli adlî muayene raporunda "Darp-cebir izi yoktur." görüşüne yer verildiği belirlenmiştir.
5. ... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce tanzim olunan, 21.11.2016 tarihli ekspertiz raporunda; "... Tek ağızlı, sivri uçlu, sırtı künt, 19.5 cm uzunluğunda namluya sahip, ağaç saplı, toplam uzunluğu 34 cm olan bıçak; imal durumu, tip ve niteliği bakımından, 6136 sayılı Kanun'un 4. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen yasak niteliği haiz bıçaklardan değildir." şeklinde görüş belirtildiği tespit edilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
A. Sanık Müdafiinin Suç Vasfına Yönelen Temyiz Sebepleri Yönünden;
1. 5237 sayılı Kanun’nun "Suça teşebbüs" başlıklı 35 inci maddesinde;
“Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.”
Hükmü yer almaktadır.
2. Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kastolunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
3. Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna subjektif unsur denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. (İçel Suç Teorisi, ...,...,....,...,..,.,.,...2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315.)
4. Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (765 sayılı Kanun) yürürlükte olduğu dönemde kabul edilen, 5237 sayılı Kanun'un suça teşebbüse ilişkin 35 inci maddesi yönünden de varlığını devam ettiren ilkeler açısından, 04.06.1990 tarihli ve 101-156 sayılı kararında; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasıttır.” şeklinde açıklanmıştır.
5. İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrarlı ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüsü oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda yara meydana gelmiş ise bu yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
6. Somut olayın özellikleri yönünden; sanığın, Olay ve Olgular başlığı altında (A-5) paragrafında özellikleri belirtilen bıçak olduğu hâlde olay yerine gittiği, olayın başlangıç ve gelişim sürecinin Mahkemece, Olay ve Olgular başlığı altında (A-1) paragrafında izah edildiği şekilde kabul edildiği, sanığın katılanın hayati bölgelerine iki bıçak darbesi vurduğu, bu yaralanmalar neticesinde katılanın, Olay ve Olgular başlığı altında (A-3) paragrafında ayrıntıları belirtilen adlî muayene raporlarında ifade edildiği üzere; batın sağ alt kadranda 3-4 cm lik kesici delici alet yaralanmasına ve sağ iliac superiorda (leğen kemiğinin üst ön kısmındaki çıkıntı) 5 cm lik laserasyona neden olacak ve abdominal aortta (aortun karın boşluğundaki kısmında) 0,5x0,5 cm lik kesi, midede 5 cm lik kesi, karaciğer sağ lobda kesi, tüm yaralanmalar nedeniyle iç organ harabiyeti ve damar yaralanması meydana gelecek şekilde yaralandığı, katılan ... hakkında tanzim olunan geçici adlî muayene raporunda nabız alınamadığının ifade edildiği anlaşılmıştır.
7. Yapılan yargılama sırasında Mahkemece tanık olarak dinlenilen C.G.'nin "... Olay yerine geldiğimde şu an huzurda bulunan ...'nın yerde yatıyor olduğunu, sanığı da kalabalık bir grubun kovaladığını gördüm." şeklinde beyanda bulunduğu belirlenmiştir.
8. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; katılanın, kardeşi ...'e ait telefonu geri istemek için sanığı telefonla aradığı, telefonu istediği ve vermedikleri takdirde polisi arayacağını bildirdiği, bunun üzerine sanığın katılana nerede olduğunu sorduğu ve sanığın olay yerine, öldürmeye elverişli bıçak üzerinde olduğu hâlde gittiği, katılanın hayati bölgelerine iki bıçak darbesi ile vurduğu, bu yaralanmalar neticesinde katılanın mide, barsak ve karaciğer olmak üzere çoklu iç organ yaralanması ve aort kesisi meydana gelecek şekilde yaralandığı, olay sebebiyle nabzının geçici olarak alınamadığı, hayati tehlike geçirdiği, katılanı bu şekilde yaralayan sanığın, olay yerindeki kalabalık tarafından kovalanması üzerine olay yerinden kaçtığı anlaşılmıştır. Sanığın, suçta kullandığı aletin elverişliliği, darbe sayısı, hedef alınan vücut bölgeleri ile katılanda meydana gelen yaralanmaların yeri, nitelikleri ve nicelikleri ile sanığın eylemine son verme sebebi dikkate alındığında kastının, öldürmeye yönelik olduğu hususunda Mahkemece yapılan tespitte hukuka aykırılık bulunmamıştır.
9. Sanığın eylemi neticesinde katılanın, mide, barsak ve karaciğer olmak üzere çoklu iç organ yaralanması ve aort kesisi meydana gelecek şekilde yaralandığı, olay sebebiyle nabzının geçici olarak alınamadığı, hayati tehlike geçirdiği olayda, 9 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngören 5237 sayılı Kanun'un 35 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği uygulama yapılırken eylem nedeniyle meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle ceza tayini yerine, hiç isabet olmaması durumunda uygulanması mümkün olan alt sınırdan (9 yıl) uygulama yapılarak eksik ceza tayini, temyiz edenin sıfatı ve öne sürülen temyiz sebepleri karşısında aleyhe temyiz bulunmadığı gözetilerek bozma nedeni yapılmamıştır.
B. Sanık Müdafiinin Haksız Tahrike Yönelen Temyiz Sebepleri Yönünden;
1. Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte ve failin cezaî sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir. (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14)
2. Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrasında haksız tahrik;
"Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir."
Şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
3. Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
4. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
5. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Kanun'da yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilerek tahriki oluşturan eylemin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesiyle sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurularak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda failin cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
6. Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından failin eylemini, kendisine yöneltilen haksız bir fiilin neden olduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlemediğinin tespiti gereklidir. Mağdurdan gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
7. Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan "kuşkudan sanık yararlanır" prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı yoksa mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır.
8. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın oğlu olan ve tanık sıfatıyla beyanı tespit olunan.....'nin, yine sanığın eşi olan tanık ...'nin anlatımları ile sanık savunmasından anlaşıldığı üzere sanığın oğlu olan ...'nin, katılanın kardeşi ...'in telefonunu ödünç aldığı, geri istenildiğinde ise telefonun gasp edildiğini ileri sürerek iade etmediği, sanığın, 29.10.2016 tarihli kolluk savunmasında bu konu ile ilgili "... polis merkezine gittik. Oradan bizi Çocuk Şubeye gitmemizi söylediler. Yoğun olarak çalıştığımdan dolayı çocuk şubeye gitmeye fırsat bulamadım. Bu olaydan dolayı müracaatçı olmadık." şeklinde açıklamada bulunduğu, olay günü katılanın sanığı telefonla arayarak telefonu istediği ve vermedikleri takdirde polisi arayacağını bildirdiği, bunun üzerine sanığın suçta kullandığı bıçak ile olay yerine gittiği ve katılan ile temyiz dışı katılana elleriyle vurmaya başlayarak olayın başlamasına neden olduğu anlaşılmıştır.
9. Buna göre, katılanın, kardeşi ...'e ait telefonu geri istemek için sanığı aradığında telefonun iade edilmemesi durumunda polisi arayacağı söylemesi, kişinin sahip olduğu kanunî bir hakkın kullanılacağı ihtarından ibaret olup haksız bir fiil olarak nitelendirilemez.
10. Olay yerine giden sanığın, katılan ile temyiz dışı katılan ...'e elleriyle vurmak suretiyle olayın başlamasına sebebiyet vermesi, ayrıca kendisi hakkında tanzim olunan adlî muayene raporunda herhangi bir darp ve cebir izinin bulunmadığının belirtilmesi karşısında, katılandan sanığa yöneltilmiş, haksız tahrik teşkil edebilecek herhangi bir eylemin bulunmadığı anlaşılmakla, Mahkemece kurulan hükümde, bu yönüyle bir hukuka aykırılık bulunmamıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 08.05.2018 tarihli ve 2018/899 Esas, 2018/901 Karar sayılı kararında sanık müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
16.05.2022 tarihinde karar verildi.