Esas No: 2021/13130
Karar No: 2022/4323
Karar Tarihi: 02.06.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2021/13130 Esas 2022/4323 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2021/13130 E. , 2022/4323 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Kasten öldürme
HÜKÜMLER :1) ... 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.10.2019 tarih ve 2019/161 Esas, 2019/404 Karar sayılı, sanığın, maktulü kasten öldürme suçundan TCK'nin 25/1 ve CMK'nin 223/2-d maddesi gereğince beraatine dair kararı.
2)... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 08.06.2021 tarih ve 2020/1820 Esas, 2021/1430 Karar sayılı, istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulmak suretiyle sanığın, maktulü kasten öldürme suçundan TCK'nin 81/1, 29/1, 62/1, 53/1, 63 maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezasına mahkumiyetine dair kararı.
TÜRK MİLLETİ ADINA
... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 08.06.2021 tarih, 2020/1820 Esas, 2021/1430 Karar sayılı kararının sanık müdafii tarafından CMK'nin 291. maddesinde belirtilen süre içinde temyiz edildiği anlaşılmıştır.
Dosya incelendi.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nin 299. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin dosya üzerinden yapılması uygun görülmekle;
Sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının beş yılın üzerinde olması nedeniyle bölge adliye mahkemesi kararının 5271 sayılı CMK'nin 286/2-a maddesi gereğince temyizi kabil olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Somut olayda, tüm dosya kapsamına göre TCK'nin 87/4. maddesinin koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla tebliğnamenin bu husustaki görüşüne iştirak edilmemiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 08.06.2021 tarih ve 2020/1820 Esas, 2021/1430 Karar sayılı sanığın mahkumiyetine dair kararında bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin; meşru müdafaaya ve üst sınırdan tahrik indirimi yapılması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddine,
Ancak,
Maktulün sanığın ablası ile evli olup sanığın eniştesi olduğu, maktul ile sanığın ablasının boşanma aşamasında oldukları, nafaka yüzünden aralarında anlaşmazlık bulunduğu, olay gününden yaklaşık 24 gün kadar önce sanık ile maktulün bu yüzden kavga ettiği ve birbirlerinden şikayetçi oldukları, bu olaydan sonra maktulün kızı Ela ile yaptığı bir görüşmede "Dayın Kadir'i takip ediyorum, onu gördüğüm yerde vuracağım" dediği, sanığın da yaşanan olay nedeniyle korktuğu ve başının belaya girmesini istemediği için bir ay kadar evden çıkmadığı, olay günü sanığın, saat 18.00 sıralarından evinden çıkarak annesine ait emekli maaşını çekmeye gittiği, maaşı çekip cep telefonuna bakarak ilerlediği sırada, maktulün sanığın arkasından gelerek su terazisi ile sanığın başına vurduğu, sanığın kaçmaya başladığı, maktulün sanığı yakalayıp vurmaya devam ettiği, sanığın tekrar kaçmaya başladığı, sanığın yolun karşısına geçtiği sırada bir araca çarpması neticesinde yere düştüğü, o sırada yerden bulduğu ele geçirilemeyen kesici cismi eline aldığı, üzerine doğru gelen maktulü sol kasık bölgesinde kesi oluşacak şekilde yaraladığı, maktulün yaraladıktan sonra, sanığı bir süre daha takip ettiği ve yere düştüğü, maktulün yere düştüğünü gören sanığın maktulün yanına gelip kanamanın durdurulması için tampon yaptığı ve hastaneye götürülmesine yardımcı olduğu, maktulün eylemi sonucu sanığın şakak kemiğinde 2 cm'lik kesi oluşacak, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı olayda,
TCK'nin 27/2. maddesinde, hukuka uygunluk nedenlerinden sadece meşru savunma için sınırın aşılmasına ilişkin özel bir düzenleme öngörülmüştür. Buna göre bu hükmün uygulanabilmesi için;
1- Meşru savunma ile korunabilecek bir hakkın bulunması,
2- Saldırıya ilişkin şartların var olması,
3- Savunmaya ilişkin şartlardan "ölçülülük ya da orantılılık" şartının, savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın aşılması,
4- Sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların birlikte gerçekleşmesi hâlinde, meşru savunmada sınırı aşan faile CMK’nin 223/3-c maddesi uyarınca ceza verilmeyecektir.
Sanığın, maktul tarafından başlatılan ve devam etmekte olan, yaralanmasına neden olan haksız saldırıyı kaçarak defetmeye çalıştığı, ancak kaçtığı sırada düşmesi üzerine olay yerinde bulduğu kesici cisim ile maktulü sol kasığında kesi oluşacak şekilde gerçekleştirdiği eyleminde maktulden kendisine yönelmiş, vücut dokunulmazlığına karşı gerçekleşen ve tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anki hal ve şartlara göre, saldırıyla orantılı bir şekilde defetme zorunluluğunda bulunmasına rağmen bu sınırı mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaşla aştığı TCK'nin 27/2 ve CMK'nin 223/3-c maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirdiğinden, sanık müdafiinin yerinde görülen temyiz sebeplerinin kabulü ile ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 08.06.2021 tarih ve 2020/1820 Esas, 2021/1430 Karar sayılı mahkumiyet hükmünün CMK'nin 302/2. maddesi gereğince isteme kısmen uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni gözetilerek sanık başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değil ise derhal TAHLİYESİNE,
Dosyanın, 28.02.2019 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun'un 8. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nin 304/2-b maddesi gereğince "... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine, Yargıtay ilamının bir suretinin ... 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere" Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.06.2022 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Sanık ...'in maktul ...'yi öldürdüğü sübuta eren olayda sanığın yaralama kastıyla hareket ettiği ancak eylemi sonucu maktulün vefat ettiği şekliyle eyleminin TCK'nin 87/4. maddesinde düzenlenen ölümle sonuçlanan kasten yaralama suçunu oluşturduğunu düşündüğümden sanığın BAM Ceza Dairesince haksız tahrik altında kasten adam öldürmekten cezalandırılmasına (TCK 81, 29) ve yine Dairemizce TCK'nin 27/2. maddesi gereğince sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair kararına katılmıyorum. Şöyle ki;
Olayın oluş şeklinde dosya kapsamına göre tereddüt yoktur. Olayın oluşu şu şekildedir:
1) Sanık ...'in ablası Sevim, maktul ...'den olaydan kısa bir süre önce boşanmışlar ancak ortak çocukların nafakası hususunda anlaşamadıkları için aralarında husumet vardır, olaydan yaklaşık bir ay kadar önce sanık ve maktul bu nedenle kavga ederek birbirlerini basit nitelikte yaralamışlardır.
2) Sanık olay günü evden çıkıp bankamatik cihazına giderken sanığı gören maktul çevreden bulduğu bir su terazisi ile koşarak sanığın yanına gelmiş ve sanığa vurmaya başlamış kaçan sanığı kovalamaya devam ederek aynı şekilde darp etmiş ve sanığın dosyadaki adli rapora göre "sağ el 3, 4. parmaklar ile sol yüzde 2 adet 1er cm'lik kesi, her iki dirsekte laserasyon ve ekimoz, baş sağ temporal bölgede 2 cm'lik kesi olup yaralanmalarının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu ve hayati tehlike geçirmediği" anlaşılmıştır.
3) Sanık, maktul tarafından su terazisi ile darp edilip yere düşünce yerden bulduğu ele geçmeyen keskin metal bir cismi kavga ortamında maktule sallamış ve maktulü kasık bölgesinden 1 kez yaralamış eylemine devam etmeyip oradan kaçarak uzaklaşmış, maktul kısa bir süre daha sanığı kovaladıktan sonra aldığı darbenin etkisi ile yere düşünce sanık geriye dönmüş ve yerde yatan maktule müdahale eden 3. kişilerle birlikte maktule yardım etmiş, yarasına tampon yapmış ancak maktul kaldırıldığı hastanede kurtarılamayarak hayatını kaybetmiştir.
Dosyada bulunan bilirkişi raporuna göre maktulün sanığa saldırmada kullandığı su terazisi keskin bir alet olmayıp alüminyumdan yapılma, yaklaşık 500 gram ağırlığında 60 cm uzunluğunda dikdörtgen bir cisimdir. Olayda kullanılış şekli dikkate alındığında TCK'nin 6. maddesi gereği silah sayılacağı açıktır.
Dosyada maktulün kızı tanık Ela'nın mahkeme tarafından alınmış herhangi bir ifadesi bulunmamaktadır. Ancak maktulün kendi kızı Ela'ya "Dayın Kadir'i takip ediyorum, onu gördüğüm yerde vuracağım." dediği belirtilmektedir. Yargı mercilerinde beyanı alınmamış ve maktulün kızı olduğu söylenen Ela'nın beyanları maktulün sanığı öldürme kastı ile hareket ettiğinin delili olamaz. Yargı mercileri kendi huzurunda delilleri tartışarak sonucuna göre karar vermelidir. Dinlenmeyen maktulün kızı Ela'nın mahkemede alınmış tanık beyanı bulunmadığından bu beyan hiçbir şekilde delil sayılmaz ve karara esas alınamaz.
Karşı oyumuzu yazarken BAM Ceza Dairesi kararı ve Dairemiz çoğunluk görüşleri farklı olduğundan iki farklı açıklama yapılacaktır.
1) Sanığın eylemi TCK'nin 27/2. maddesinde düzenlenen meşru savunmada sınırın aşılması değildir; TCK'nin 27/2. fıkrasının oluşabilmesi için 2 şart aranmaktadır.
a) Dosyada öncelikle meşru müdafaa şartları oluşmalıdır. Meşru müdafaa şartları yoksa sanık TCK'nin 27/2. fıkrasından faydalanamaz. TCK'nin 25. maddesi gereği meşru müdafaanın sanık hakkında uygulanabilmesi için gerekli şartlar şöyledir: Sanığa karşı haksız bir saldırı olmalı, sanık haksız saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla saldırıyı önleyecek ölçüde bu saldırıya karşı koymalı, saldırı ve savunmada orantılılık olmalıdır. Somut olayımızda sanık kendisine yönelen haksız bir saldırı altındadır, kesici olmayan alüminyum bir aletle BTM'lik olacak şekilde darp edilmiş ve yaralanmış ancak kendisini darp eden maktulü yerden bulduğu kesici bir aletle ayağa kalkarak darp edip kasık bölgesinden 1 kez vurarak yaralamıştır. Maktul tarafından BTM'lik darp olunan sanığın maktulü kesici aletle kasık bölgesinden 1 kez vurarak ölümüne neden olmasında saldırıda kullanılan aletle savunmada kullanılan alet arasında ve yine sanıktaki yaralanmaların BTM'lik oluşuda dikkate alındığında eşitsizlik açıkça görülmektedir. Sanık meşru müdafaa sayılabilecek bir zorunluluk içerisinde olmaksızın saldırı ile denk veya saldırıya yakın bir alet kullanarak savunma içinde kalmamıştır. Bu nedenle eylemi meşru müdafaa kapsamında değildir. Eylemi TCK'nin 25. maddesi kapsamında kalmayan sanığın TCK'nin 27/2. maddesi gereği meşru müdafaada sınırın aşılmasından istifade ettirilemeyeceği de tartışmasızdır.
b) Sanığın yerden bulduğu bıçakla maktulün kasık bölgesine 1 darbe vurarak kaçtığı, maktulün sanığı kovalamaya devam ettiği ancak maktulün aldığı darbe sonucu düştüğü sanığın geri dönerek maktulün yarasına tampon yaptığı ve hastaneye kaldırılmasına destek verdiği olayda sanığın maktule engel hal olmadığı halde tek darbe vurması, darbenin kavga ortamında kasık bölgesine gelmesi, başka vurma imkanı varken vurmayıp kaçmaya devam etmesi, maktul yere düşünce geri dönerek yerdeki maktulün yarasına tampon yapması, onu hastaneye kaldırmak için gayret göstermesi, sanık ile maktul arasında öldürmeyi gerektirecek bir husumet olmaması, sanığın ani gelişen saldırı karşısında maktulü yaralamış olması dikkate alındığında sanığın yaralama kastı ile hareket ettiği, öldürme kastının bulunmadığı kanaatindeyiz.
Tüm bu gerekçelerle ve olayın oluş şeklinden sanığın yaralama kastıyla hareket ederek maktulün ölümüne neden olduğu bu eylemini makul derecedeki haksız tahrik altında işlediğini düşündüğümden dairemizin çoğunluk görüşü aksine, Yargıtay Cumhuriyet savcısının tebliğnamesine uygun şekilde BAM Ceza Daire kararının bozulması kanaatindeyim.