Esas No: 2020/5226
Karar No: 2022/1451
Karar Tarihi: 03.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5226 Esas 2022/1451 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/5226 E. , 2022/1451 K.Özet:
Davacı, davalı şirketten satın alınan ürünlerin belirtilen sürede teslim edilmediği için sözleşmenin ihlal edildiğini iddia ederek zarar, ziyan ve kâr kaybının belirlenmesi ve tazmin edilmesi için dava açmıştır. İlk Derece Mahkemesi, davacının taleplerini kısmen kabul ederek 100.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren, 326.066,55 TL'nin de 17.01.2018 ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar vermiştir. Davalı vekili, bu kararı istinaf etmiş ancak Bölge Adliye Mahkemesi, İlk Derece Mahkemesi'nin kararını doğru bulduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir. Ancak Yargıtay, davacının talepleri arasında 01-30.09.2014 tarihleri arasında teslim edilmeyen ürünlerin olduğunu belirterek, bu dönemi aşan hesaplamalar yapıldığı için Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermiştir.
Kanun Maddeleri:
- HMK'nın 353/b-1 maddesi (istinaf başvurusunun esastan reddedilebilmesi için gerekli koşullar)
- HMK'nın 373/1. maddesi (kararın bozul
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 12.04.2018 tarih ve 2015/490 E- 2018/428 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nce verilen 05.12.2019 tarih ve 2018/1350 E- 2019/1748 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 01.03.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ve Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında 02.01.2014 tarihli toplam satış bedeli 5.677.562,88 TL ve 03.03.2014 tarihli toplam satış bedeli 3.120.000,00 TL olan sözleşmeler akdedildiğini, davalı şirketin satışını yaptığı ürünleri sözleşmelerde belirtilen sürede teslim etmediğini, müvekkili tarafından keşide edilen Bakırköy 1. Noterliği’nin 16.10.2014 tarihli ihtarnamesi ile ürünlerin teslim edilmesinin ihtar edildiğini, sözleşme imza tarihlerinin 20.03.2014 ve 24.06.2014 olduğunun davalı tarafından iddia edildiğini, sözleşmelerin haklı neden olmadan fesih edilemeyeceğini, imza tarihleri hususunda uyuşmazlık bulunduğunu iddia ederek sözleşmelerin ihlal edilmesi ve hükümlerinin davalı şirket tarafından yerine getirilmemesi nedeniyle müvekkili şirketin uğradığı zarar, ziyan ve kâr kaybının belirlenmesi ile şimdilik 100.000,00 TL alacağın davalıdan tazmin ve tahsiline, alacağa 16.10.2014 (ihtarname tarihi) tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, ıslah dilekçesiyle 100.000,00 TL'lik talebini, 426.066,55 TL'ye çıkartmıştır.
Davalı vekili, taraflar arasında 20.03.2014 tarihinde satın alma sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin 24.06.2014 tarihinde ek fesih protokolü ile feshedildiğini ve tarafların 24.06.2014 tarihli ikinci sözleşmeyi akdettiklerini, taraf şirketler arasında e-posta yazışmalarının bulunduğunu, davacı şirketin 27.03.2014 tarihinde tasfiyeye girmesine rağmen ikinci sözleşme akdedildiği anda müvekkili şirketi aldattığını, müvekkili şirketin sözleşmenin geçersiz olduğunu davacı şirkete bildirdiğini ve ticari münasebetini kestiğini, TTK’nın ilgili hükümleri uyarınca davacı şirketin tek yetkilisinin tasfiye memuru olduğunu ve tasfiye aşamasındaki şirketin ticari bir işlem yapmasının mümkün olmadığını, 24.06.2014 tarihli sözleşme tahtında üretilen ürünlere ilişkin davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, ürün teslimatının üretimin gecikmesinden değil, bizzat davacının alamayacağını bildirmesi ve bir kısım siparişleri iptal etmesinden kaynaklandığını, söz konusu ürün teslimatlarının 2014 yılının Ekim ayı itibariyle son bulduğunu, davacı şirketin zarar talebinin nelere ilişkin olduğunu açıklaması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, taraflar arasında bila tarihli, geçerlilik süresi 31.12.2014 tarihi olan satın alma sözleşmesi akdedildiği, birinci sözleşmenin ikinci ve üçüncü çizelgesinde belirtilen ürünlerin davacıya teslim edildiği, 24.06.2014 tarihli ek protokol ile birinci sözleşmenin iptal edilerek satışı gerçekleştirilmeyen ürünler için ikinci sözleşmenin hazırlandığı ve ikinci sözleşmenin ikinci ve üçüncü çizelgelerindeki ürünlere "20.000,00 adet Dalin Mendil 3,00 TL birim fiyat ile" ilave edildiği, ikinci çizelgedeki ürünlere dayanılarak 02.10.2014 tarihli fatura ile birlikte davacı şirkete kısmi satış ve teslimat yapıldığı, teslim edilen veya edilmeyen ürünler konusunda ihtilaf bulunmadığı, davalı şirket tarafından sözleşmenin 30.10.2014 tarihinde tek taraflı olarak feshedildiği, yetkisiz temsilci tarafından yapılan sözleşmenin doğrudan kesin hükümsüzlük sonucunu doğurmadığı, işlemin geçerliliğinin askıda olduğu, bu şekilde düzenlenen sözleşmenin temsil olunan tarafından onaylanması halinde baştan itibaren geçerli hale geleceği, nitekim somut olayda gönderilen malların kabul edildiği, alıcı şirket tasfiye memuru tarafından gönderilen elektronik posta ile sözleşmeye onay verildiği, tasfiye halinde olmanın şirketin hukuki işlem ehliyetini ortadan kaldırmadığı, şirketin ödeme güçsüzlüğü içinde olduğunun kanıtlanamadığı, davacı şirketin tasfiye halinde olması gerekçe gösterilerek yapılan feshin haklı olmadığı, davacının sözleşmeye aykırılık ve temerrüt nedeniyle davalıdan mahrum kaldığı kârı talep edebileceği (sözleşmenin feshine kadar ek protokol ile belirlenip teslimi yapılmayan ürünler nedeniyle mahrum kalınan kâr ile sözleşmenin feshinden sonraki dönem için mahrum kalınan kârın talep edilebileceği), 30.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda yapılan hesaplamanın kısmen dikkate alındığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 100.000,00 TL'nin dava tarihinden, 326.066,55 TL'nin 17.01.2018 ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, İlk Derece Mahkemesi kabul ve gerekçesinin yerinde ve isabetli olduğu, hukuki konularda bilirkişi raporu alınamayacağı, hakimin bilirkişi raporunu serbestçe değerlendireceği, uzman görüşünün de bir nevi bilirkişi raporu niteliğinde olduğu, alınan bilirkişi raporunun hesap konusunda yeterli ve denetime elverişli bulunduğu gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı vekili 09.03.2016 tarihli celsede açıkça, taleplerinin 01-30.09.2014 tarihleri arasında teslim edilmeyen ürünlerden kaynaklı zarar ve kâr kaybı olduğunu ifade etmiştir. İlk Derece Mahkemesince davacı vekilinin bu beyanına istinaden 01-30.09.2014 tarihleri arasında teslim edilmeyen ürünler bakımından bir hesaplama yaptırılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken bu dönemi aşar şekilde tüm teslim edilmeyen ürünler bağlamında yapılan hesaplama sonucu bulunan miktar üzerinden talep aşımı yapılmak suretiyle hüküm kurulması ve buna ilişkin davalı istinaf başvurusunun esastan reddi doğru görülmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 03/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.