Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/2287 Esas 2022/1979 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/2287
Karar No: 2022/1979
Karar Tarihi: 16.03.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/2287 Esas 2022/1979 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davanın konusu, davacının bariyerli opsiyon sözleşmesi sebebiyle uğradığı zarara ilişkindir. Davacı, bankanın kendisini yanılttığını, risksiz olduğunu söylediği işlem sonucunda tüm malvarlığını kaybettiğini ileri sürerek haksız tahsil edilen meblağın faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, davayı reddederken, bariyerli opsiyon sözleşmesinin diğer yatırımlara göre daha riskli olduğunu ancak davacının işlem esnasında zarar riskinin hatırlatıldığını belirtmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ise, istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir. Temyiz incelemesi sonucunda ise, ilgili kanun maddeleri göz önünde bulundurularak, yapılan istinaf başvurusunun reddedilmesine karar verilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 2. maddesi, olayda bahsi geçen dürüstlük kuralını açıklayan ana madde, 370/1. maddesi temyiz yolu ve sonuçlandırılması gereken hususları belirtirken, 372. maddesi ise işlem yapılması gereken durumları açıklamaktadır.
11. Hukuk Dairesi         2020/2287 E.  ,  2022/1979 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ


    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Taraflar arasında görülen davada Kuşadası 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 02.05.2017 tarih ve 2012/371 E. - 2017/279 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 24.02.2020 tarih ve 2017/1830 E. - 2020/275 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 15.03.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalılar vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, davalı bankanın şube müdürünün müvekkilinin eşine gelerek mevduatları farklı bir ürüne yatırmayı teklif edip daha fazla faiz geliri elde edileceğini söylediğini, müvekkilinin eşinin şube müdürüne itimat ederek eşine durumu anlattığını, müvekkilinin bankaya gidip bir takım belgeleri imzaladığını, 01.07.2011 tarihli sözleşmenin bariyerli opsiyon sözleşmesi olduğunun sonradan anlaşıldığını, işlemin risksiz olduğunun telkin edildiğini, içerik ve riskler hakkında bilgilendirme yapılmadığını, müvekkilinin tüm malvarlığını kaybetme riski altına sokulduğunu, sözleşmenin sermaye piyasası, bankacılık ve tüketici mevzuatına aykırı aktedildiğini, hileli ve aldatmaya dayalı olduğunu, edimlerin tamamen banka lehine düzenlenmesi sebebiyle geçerli kabul edilemeyeceğini, SPK’nın 46 sayılı tebliğinin amir hükmüne riayet edilmediğini, bilgilendirme yapılmadığını, imzaların formalite dökümanlar denilerek alındığını, müvekkili ile işlem yapan banka personelinin tebliğde belirtilen yeterlilikleri taşımadığını, banka çalışanlarının dahi dava konusu işlemler hakkında bilgisinin bulunmadığını, bu işlemler sonucu davacının teminatının fazlasını bile kaybettiğini, toplamda kaybettiği mevduatının 159.311.- TL’ye ulaştığını ileri sürerek 01.07.2011 tarihli bariyerli opsiyon sözleşmesinin geçersizliği sebebiyle haksız tahsil edilen 159.311.- TL’nin 28.12.2011 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davacının eşinin bankadaki faizlerin düşük olduğu belirterek mevduatları başka şekilde değerlendirmek istediğini, banka personeli tarafından açıklanan ürünlerden opsiyon işlemini tercih ettiğini, kendisine ürününün özellikleri ve işleyişi hususunda bilgi verildiğini, zarar da edilebileceğinin açıklandığını, ardından davacı ve eşinin bankaya gelerek opsiyon işlemi gerçekleştirmek istediklerini beyan ettiklerini, banka personelinin bu esnada da ürünün ayrıntı, özellik ve riskleri hususunda gerekli bilgiyi verdiğini, mevduat üzerine bloke konulacağının da bildirildiğini, bu çerçevede 28.06.2011 tarihli Genel Türev İşlemler Çerçeve Sözleşmesinin aktedildiğini, taraflar arasında 3 ayrı opsiyon işlemi gerçekleştirildiğini, ilk iki işlemin davacı yararına sonuçlandığını, bu aşamadan sonra davacının işlem yapmaya devam ettiğini, ancak son işlemde zarar ettiğini, davacının yarar elde ettiği işlemlere itiraz etmezken zarar gördüğü dava konusu işlemin mevzuata aykırılığını ileri sürmesinin TMK’nın 2. maddesi anlamında dürüstlük kuralına aykırılık taşıdığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, sözleşmelerin 6098 sayılı TBK’dan önce düzenlendiği, opsiyon sözleşmelerinin müşterek irade ile aktedildiği, ihtilaf konusu edilmeyen sözleşmeler uyarınca da işlem yapıldığından geçerli olduğu, davacının 28.06.2011 tarihli sözleşme ile 3.600.- USD, 01.07.2011 tarihli sözleşme ile 2.500.- Euro kazanç elde ettiği, 01.07.2011 tarihli sözleşme nedeniyle ise 151.725.- TL zarara uğradığı, bariyerli opsiyon sözleşmesinin diğer yatırımlara göre daha riskli olduğu, ancak piyasa şartlarının yatırımı yapanın öngörüsüne ve bu yöndeki sözleşme şartlarına gerçekleşmesi halinde yatırımından kar elde edebileceği, aksi durumda zararının oluşacağı, davacının sözleşme esnasında kar- zarar riskini öngörebileceği, mevduat hesabına göre yüksek miktarlarda diğer yatırım işlemlerini yaptığı, sözleşmenin imzalanması sırasında zarar riskinin açıkça hatırlatıldığı, davacının önceden aldatıldığını ve yanıltıldığının kabul edilemeyeceği, hileden de söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 16/03/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara