Esas No: 2022/38
Karar No: 2022/15003
Karar Tarihi: 26.09.2022
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2022/38 Esas 2022/15003 Karar Sayılı İlamı
11. Ceza Dairesi 2022/38 E. , 2022/15003 K.Özet:
Bir şirketin eski yönetim kurulu üyesi olan şüpheli, şirket adına bir reklam sözleşmesi imzalayarak 600.000 TL'lik bir ödeme almış ancak bu paranın şirket hesabına yatırılıp yatırılmadığı bilinmemektedir. Şirket, şüpheliye hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçuyla suçlamaktadır. Ancak soruşturma açısından belgede sahtecilik suçu oluşmamış ve eylem dolandırıcılık suçunun unsurlarını içermemiştir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karar bozulmuş ve detaylı bir soruşturma yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
Kanun maddeleri: 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 160, 170/2, 172 ve 173/3. maddeleri.
"İçtihat Metni"
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 09.11.2021 tarih ve 2021/14935 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 24.12.2021 tarih ve KYB-2021/138243 sayılı ihbarname ile;
Dolandırıcılık, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma ve özel belgede sahtecilik suçlarından şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 09/03/2021 tarihli ve 2020/101228 soruşturma, 2021/15723 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin merci Bakırköy 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 03/05/2021 tarihli ve 2021/2583 değişik iş sayılı kararının "5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar nazara alındığında,
Dosya kapsamına göre, müşteki vekilinin şikayet dilekçesinde özetle; müşteki Birinci Radyo Televizyon Yayıncılık A.Ş.'nin medya sektöründe ... FM olarak faaliyet gösterdiği, şüphelinin ise eski yönetim kurulu üyesi olduğu ve 09/11/2020 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde yapılan ilan ile görevinin sona erdiği, görevi süresince şüphelinin imzaya yetkili olduğu, tanık ...'ın yetkilisi olduğu ... Arsa Ofisi isimli firma ile şüpheli arasında 20/11/2019 tarihinde reklam yayınına dair bir sözleşmenin akdedildiği, sözleşme sırasında imza yetkilisi olan şüphelinin bu sözleşmeyi müşteki şirket adına yaptığı, sözleşme karşılığında tanık tarafından 600.000,00 Türk Lirası para ödendiği, bu paranın şüpheli tarafından şirket kayıtlarına aktarılmadığı, ... Arsa Ofisi isimli firmadan gelen ihtarname ile olayı öğrendikleri, paranın elden alındığı, sözleşmede yayına başlama tarihi olarak 01/01/2015-01/01/2016 tarihlerinin yazılı olduğu, eskiye dönük yayın anlaşması ile şüphelinin müştekiye karşı suç işlediği, şüpheli ile tanığın müştekiyi zarara sokma kastı ile hareket etmiş olmaları halinde nitelikli dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarının, sözleşmenin gerçeği yansıtması halinde ise paranın sahiplenilmesi eyleminin sonucu olarak güveni kötüye kullanma suçunun işlendiğinin iddia edildiği somut olayda, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca sözleşme karşılığında müşteki şirketi adına bir miktar parayı da almış olduğu fakat müşteki vekilinin dilekçesinde sunduğu sözleşmenin koçan olması hasebiyle o örneğinde 2015-2016 tarihlerinin yazılı olduğu, zira sunulan diğer örneklerde bu tarihlerin yer almadığı, dolayısıyla soruşturma açısından belgede sahtecilik suçunun oluşmadığı, şüphelinin tanık ile birlikte hareket ederek müştekinin zarara uğramasına sebep olması iddiasının da sabit olmadığı, zira şüphelinin yetkisi dahilinde bir sözleşme akdettiği ve görev süresi sonunda da ibra edildiği, soruşturmaya konu eylemin dolandırıcılık suçunun konusunu oluşturmadığı, sözleşme tarihinin 2019 yılının Kasım ayı ve fakat tanığın müşteki şirkete ihtarının ise 2020 Kasım ayı olduğu, arada geçen bir yıl süre içerisinde şüphelinin, müşteki şirketin bilgisi dahilinde olmadan ifade edilen miktarda bir parayı alarak müşteki şirkete iade etmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ayrıca tanığın müşteki şirkete ihtarname göndermeden önce durumu birden fazla defa ilettiği ve fakat değişim gerekçesiyle bekletildiği, tanığın ihtarında 'kendisine değişiklik nedeniyle ödeme yapılamayacağının bildirildiğini' açıkça belirtmiş olması karşısında müşteki şirketin sözleşmeden ihtarname ile haberdar olmadığının ortaya çıktığı, dolayısıyla soruşturmaya konu olayın esasen, taraflar arasındaki ayrılık sonucunda denkleştirilemeyen veya üzerinde anlaşma sağlanamayan nakdi miktarlara ilişkin olduğu, böylelikle eylemin güveni kötüye kullanma suçunun unsurlarını içermediği ve somut olayın hukuki uyuşmazlık niteliğinde olduğundan bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de;
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 09/07/2014 tarihli ve 2012/21036 esas, 2014/13820 sayılı ilamında "Şikayetçinin kargo şirketinin üst düzey yetkilisi olduğu, sanığın ise şirketin şube müdürü olduğu ve 2008 yılının ilk 8 ayında görev yaptığı, çalıştığı dönemde kendileriyle iş yapan şirketlerden 7.778,64 TL kargo parasını tahsil etmesine rağmen şirket hesabına geçirmeyerek uhdesinde tuttuğu, bu eylemiyle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; .. atılı suçun sanık tarafından işlediğinin sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir...." şeklinde belirtildiği üzere, şüphelinin şirketi imzaya yetkili olduğu dönemde şirket adına imzaladığı 20/11/2019 tarihli sözleşme gereği nakit olarak almış olduğu 600.000,00 Türk lirasının şirket hesabına yatırılıp yatırılmadığının, şüphelinin uhdesinde bulunup bulunmadığının tespiti adına anılan döneme ilişkin makbuzlar ile banka hesap dökümanlarının ve şirkete ait defter ve belgelerin celbi ile bilirkişi incelemesi yaptırılıp, toplanacak diğer deliller ve yapılacak etkin soruşturma sonucuna göre şüphelinin hukukî durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik soruşturma ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle, soruşturmanın genişletilmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
İncelenen dosya içeriğine göre; şüpheliye isnat olunan "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" suçunun oluşup oluşmadığının tespiti bakımından, sözleşmenin yapıldığı döneme ilişkin makbuzlar ile banka hesap dökümanlarının ve şirkete ait defter ve belgelerin getirtilerek bilirkişi incelemesi yaptırılması ve şüpheli tarafından nakit olarak tahsil edilen paranın şirket hesabına geçip geçmediğinin belirlenmesinin gerektiği anlaşılmakla; kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce bu nedenle yerinde görüldüğünden, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 09.03.2021 tarihli, 2020/101228 Soruşturma ve 2021/15723 Karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin merci Bakırköy 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 03.05.2021 tarih ve 2021/2583 Değişik İş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA; müteakip işlemlerin mahallinde takdir ve ifasına, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 26.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.