Esas No: 2020/5339
Karar No: 2022/2236
Karar Tarihi: 22.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5339 Esas 2022/2236 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/5339 E. , 2022/2236 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 28.12.2016 tarih ve 2014/859 E. - 2016/723 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 03.06.2020 tarih ve 2018/1197 E. - 2020/558 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 22.03.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; davacı ile davalı arasında 2010 yılında genel kredi sözlşemesi imzalandığını, ancak kredi kullandırımına, EFT, havale talimatlarının davacı şirketin muhasebe müdürürünün ve yardımcısının davacı firma yönetim kurulu üyesi...'ün imzası taklit edilerek, davacı firmanın zararına ve bir kısım üçüncü kişilerin yararına, sahte ve zararlandırıcı işlemler yaptığını, bu sahte imzaların davacı eski çalışanı ...'nın oluşturduğu senaryolar ve yönlendirmeler içinde ağırlıklı olarak... tarafından atıldığının öğrenildiğini, anılan GKS uygulamaları dışında interaktif bankacılık yetkilerinin tanınması, muhtelif kıymetli evrakın işleme konulması, davacı şirket adına bazı EFT/havalelerin de ayrı ayrı sahte imzalar ile davacı firmanın bilgisi ve onayı dışında, yine sahte imzalarla yapıldığının haricen anlaşıldığını, davalı bankanın yürüttüğü bankacılık faaliyetleri esnasında talimatlarda onay almayarak yaptığı işlemlerle davacıya verdiği zararın ve davacının alacağının şimdilik 1.000.000.-TL'sinin davalı bankadan en yüksek mevduat faizi ile birlikte tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının talebine konu işlemlerin, şirketi temsile yetkili yönetim kurulu üyelerince müdür sorumluluğunda yürütülmesi gerektiğini, oysaki dava dilekçesinde açıklandığı üzere davacı şirket yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürlerinin bu işlerin yürütülmesini, şirketin finans ve muhasebe müdürü eski çalışanı ...'ya terkettiklerini, bu kişinin 1999 senesinden 2011 yılına kadar şirketin personeli olarak çalıştığını, davacı şirket tarafından muhasebe ve finans müdürü ... ve... hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, geniş zamana yayılan bankacılık işlemlerinin niteliğine ve büyüklüğüne, uzun süreli yapılan hesap hareketlerinin davacı şirketin tabi olduğu denetimlerde ve genel kurulda şirket müdürü ve yönetim kurulunun ibra edilmiş olması gibi aşama ve unsurlarına birlikte bakıldığında 4.000.000.-TL tutarlı bir işlem silsilesinin davacı şirketin haberi olmadan bu kadar uzun süreye yaygın yapılmasının hayatın gerçekleri karşısında mümkün olmadığını, banka tarafından ... ve... hesabına yapılan ödeme olmadığını, kredi geri ödemelerinin davacının diğer bankalardaki hesaplarından gönderilen havale ile yapıldığını, davacının başka bankalara olan borcunun davalı bankadan alınan krediler ile ödendiğini, kullandırılan kredilerin firmanın ortaklarınca imzalanan talimatlarla firma alacaklısına ödendiğini, banka teftiş raporunun davanın dayanıksızlığını gösterdiğini beyanla, haksız ve hukuksuz davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davacının zarara uğradığını iddia ettiği işlemlerde davalı bankaya atfedilecek bir kusur bulunmadığı, davacının eski çalışanı aleyhine açılan ceza dosyasında açılan davada mahkumiyet kararı verilmiş ise de, bu mahkumiyet kararının hukuk mahkemesini bağlamayacağı gibi, ceza mahkemesinde verilen mahkumiyetin davacı şirket hesaplarından yapılan bir kısım havalelerde şirket çalışanı ...'nın şirketine veya şahsi hesabına gönderilen havaleler sebebiyle mahkumiyet kararı verildiği, davacı şirket hesaplarından belirtilen dönemlerde hem kendi hesaplarına hem de başka şirket hesaplarına paraların gönderilmiş olması sebebiyle, bankanın yaptığı işlemlerde davacı şirketin gerçekten borcu olup olmadığını veya gönderilen havalelerin bir dayanağının bulunup bulunmadığının tespit etmek yükümlülüğünde bulunmadığından davalı bankaya izafet edilebilecek bir kusur bulunmadığı ve yapılan işlemlerin davacı şirket yetkililerinin bilgisi ve icazeti ile yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, Bankacılık hizmetleri sözleşmeleri, hukuki nitelikleri itibariyle vekalet benzeri isimsiz sözleşme ya da vekalet sözleşmesi niteliğinde olup, TBK. md. 506/2 maddesi gereği, vekil (banka) üstlendiği hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olup ancak, özen borcunu ihlali sayılan kusurlu fiili bulunmadığını ispat ederek sorumluluktan kurtulabileceği,taraflar arasında imzalanan Genel kredi sözleşmesi uyarınca kredi kullandırılması sonrası ödeme işlemlerinin şirket yetkilisi'nın imzasını taşıyan faks talimatları ile yapıldığı, banka çalışanlarının müşterinin faksından gönderildiği konusunda teyitleri aldıktan sonra işlemlerin tamamlandığı,davalı bankanın kullandırdığı krediler nakden ödenmeyip, davacı ve iştirakinin başka bankalardaki hesaplarına, davacının devamlı ilişkisi olan ve davacı nizamlarında yer alan şirketlere havale ve EFT yolu ile aktarıldığı, ceza yargılaması sırasında yapılan bilirkişi incelemesinde bazı şirketlere aktarılan kredi miktarlarının bir kısmının davacı şirket hesabına geri ödendiğinin tespit edildiği, davacının başka bankalardan kullandığı kredilerin davalı bankadan alınan bu kredilerle kapatıldığı, kredi geri ödemeleri de davacının diğer bankalardaki hesaplarından gönderilen havaleler ile yapıldığı, yargılama sırasında incelemeye sunulan çekler asılları üzerinde yapılan imza incelemesi neticesinde imzaların şirket yetkilisine ait olduğu tespit edildiği gibi ceza dosyasındaki sanık olan ve 10 yıla yakın şirkette çalışan finans ve muhasebe müdürünün şirket adına çek imzalaması veya şirket yetkilileri tarafından kullanılan krediler için şirket direktifleri doğrultusunda işlem yapması da ticari hayatın olağan akışına da uygun olduğu, dosyada mevcut internet başvuru formu ve talimatlarda davacı şirket yetkilisi...'ün eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde bir tespite gidilemediği, banka hakkında da sahte başvuru formu düzenlendiği yönünde herhangi bir şikayette bulunulmadığı, ve ceza yargılamasında alınan grafolog bilirkişi raporunda da bu evraka yönünden yapılmış bir imza incelemesi de bulunmadığı da gözetildiğinde davacı tarafın bu iddiasını ispatlayamadığı, Bankaya verilen internet bankacılığı talimatında şirket yetkililerinin, çalışanı ...'yı yetkili kıldığı, davalı banka nezdinde yapılan internet bankacılığı işlemlerinin davacı şirket çalışanlarının görevleri kapsamında kaldığı, davacı şirketin işlemlerinin tamamına yakınını aynı yöntemle davacı şirketin antetli ve logolu kağıdı üzerinde yazılı, şirketin kaşesinin basılı ve şirket yetkilileri tarafından imzalananan ve üzerindeki imzaların çıplak gözle bakıldığında davacı ... temsil ve ilzama yetkililerinin imza sirkülerindeki örnek imzalara benzeyen talimatları ile gerçekleştirdiği, davacı şirketin kredileri kendi hesaplarından geri ödediği de gözetildiğinde bu miktarda yüklü ödeme tutarından haberdar olmaması basiretli bir iş adamından beklenemeyeceği gibi davalı banka tarafından kullanılan kredilere ilişkin hesap ekstrelerinin davacı şirkete gönderilmesine göre kullanılan kredilerden ve yapılan işlemlerden şirket yetkilisinin haberdar olduğunun kabulünün gerektiği,
Dosyada talimat asılları mevcut olanlar dışında davalı bankanın kabulünde olduğu üzere talimat aslı olmayan 6 adet işlem yönünden ise davacı eski çalışanın aynı yöntemle yaptığı işlemlere sessiz kalarak zımnen (örtülü olarak) icazet verdiği ve ayrıca bu işlemlere itiraz etmeyerek yapılan işlemlere itiraz etmeyeceği hususunda davalı banka üzerinde haklı bir güven ve teamül oluşturulduğu, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkeme dosyasında sanık şirket çalışanları hakkında özel evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararı uyarınca sahte imzalar ile kredi çekilmesinde, imzaların dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasını gerektirecek şekilde hileyle elde edilmesi ve yerel mahkemede Adli Tıp Kurumu ve Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı tarafından yapılan imza incelemelerinde dahi davacı şirket yetkilisine ait olup olmadığı tesbit edilemememiş olması karşısında sahte olduğu iddia olunan imzalardan dolayı davalı bankanın özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek kusurlu olduğunu kabule yetmeyeceği, davacının kendi çalışanlarının yapılan ceza yargılaması sonucunda mahkum oldukları gözetildiğinde, davacı şirketin çalışanının ağır kusurlu hukuka aykırı davranışları nedeniyle uğranılan zarardan, dolayı zararın davalı bankadan tazmininin istenemeyeceği, davacı şirket çalısanın ağır kusuru zararın oluşumunda davalı bankanın özen sorumluluğunda illiyet bağını kesecek ağırlıkta olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 22/03/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.