Esas No: 2012/14443
Karar No: 2013/846
Karar Tarihi: 17.01.2013
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2012/14443 Esas 2013/846 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davacı şirketin dava dışı ... emrine çek verdiğini,... tarafından açılan çek iptali davası üzerine çekin iptaline karar verildiğini, mahkeme kararına istinaden çek bedelinin ödendiğini, ödeme tarihinden sonra davalı tarafından çeke dayalı olarak genel haciz yoluyla takip yapıldığını, çekin süresinde ödeme için bankaya ibraz edilmediğini, takibin kötüniyetli olduğunu belirterek davacının borçlu olmadığının tespiti ile % 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, çekle ilgili olarak Türkiye Sicil Gazetesinde yapılan ilanlardan haberinin olmadığını, ..."i ve davacıyı tanımadığını, çek iptali kararının tespit niteliğinde olduğunu, ilam hükmünde olmadığını, çekin süresine ibraz edilmemesi nedeniyle keşidecinin TTK 644 mad göre sorumluluğunun devam ettiğini belirterek davanın reddine ve % 40 inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, çek iptali kararının hasımsız mahiyette olduğu, çek hamili yönünden hüküm ifade etmeyeceği, davalının usulune uygun ciro silsilesi ile çeki temellük ettiği, davalının kötüniyetli olduğunun davacı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, çek keşidecisi olan borçlunun kıymetli evrakın zayii nedeniyle iptal kararını alan kişiye çek bedelini ödemesinin kendisini borçtan kurtarıp kurtarmayacağı yolunda toplanmaktadır.
TTK.nun 563/1. maddesi uyarınca, “kıymetli evrak zayii olduğu takdirde mahkeme tarafından iptaline karar verilebilir.” “iptal kararı üzerine hak sahibi hakkını senetsiz olarak da dermeyan veya yeni bir senet ihdasını talebedebilir” (TTK.m.564/1).
TTK.nun 558/II. maddesine göre, “hile veya ağır kusuru bulunmadıkça borçlu, vadenin hulülünde senedin mahiyetine göre alacaklı olduğu anlaşılan kimseye ödemede bulunmakla borcundan kurtulur.”
İptal kararını alan kişi, (iptal kararının davacısı) borçludan, kendisine senedi ibraz etmeden ödemede bulunmasını isteyebilmek hakkını kazanmaktadır. İptal kararının etkileri hak sahipliğinin teşhisi meselesine ilişkindir. Kararın “maddi hukuk yönünden herhangi bir etkisi yoktur. Bu kararla, senedi elinde bulunduran üçüncü şahsın hakkının sona erdiği, onun yerine artık bundan böyle davacının hak sahibi olduğu sonucuna da varılamaz. İptal kararı, iptal olunan senet yerine kaim olan bir senet mahiyeti taşımamaktadır. İptal kararı sadece, davacının senedi ibraz edememesine rağmen hak sahibiymiş gibi kabul edilme imkanı vermektedir.
Borçlu, iptal kararı hamiline iyiniyetli ödemede bulunduğu takdirde ödemede bulunduğu şahıs gerçek alacaklı olmasa dahi, mevcut iptal kararına güvenerek yaptığı ödeme ile borcundan kurtulur (TTK.m.558/2). Ancak davacının gerçek alacaklı olmadığını bildiği veya bu hususta hileli davrandığı kabul edilebildiği takdirde, yaptığı ödemenin borçluyu borcundan kurtarması mümkün değildir.
Gerçek hak sahibi olan veya olmayan bir şahsın elinde bulunan senedin, iptal kararının verilmesinden sonra hiçbir teşhis fonksiyonu kalmamaktadır. Dolayısıyla borçlu, senedi elinde bulunduran şahsa ödemede bulunmadığı takdirde hiçbir sorumluluk doğmaz. Borçlu iptal kararını ibraz eden davacıya ödemede bulunduğu takdirde ödediği miktar oranında borçtan kurtulur. İptal kararı verildikten sonra, fakat daha iptal kararının hamili bir talepte bulunmadan önce senede zilyed olan üçüncü şahıs senedi ibraz ederek ödeme talebinde bulunursa, borçlu bakımından yapılacak en doğru hareket senet bedelini tevdi etmektir. (BK 91) Bu suretle borçlu, borcundan kurtulur. Öte yandan senedin zilyedi ile iptal davasının davacısı içlerinden hangisinin haklı olduğunun tespiti için mahkemeye başvurabilirler. Senet hamili burada kendi hakkının daha üstün olduğunu tespit ettirebilirse, senet bedelinin kendisine verilmesine hak kazanır.
Borçlunun, iptal kararı hamiline iyiniyetle ödemede bulunması kendisini borçtan kurtaracağından ödeme yapıldıktan sonra senedi elinde bulunduran ve gerçek hak sahibi olduğunu tespit ettiren kişi, iptal kararı hamiline karşı sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre başvurabilir ve ödenen meblağın kendisine verilmesini isteyebilir.Böyle bir durumda senede zilyet olan üçüncü kişi, iyi niyetli iptal kararı hamiline ödemede bulunan borçluya başvuramaz (Bu açıklamalar için bkz. Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, ... 1997, 2 bası, Sayfa 274 vd., Prof. Dr. Hüseyin Ülgen, Doç. Dr. Mehmet Helvacı, Doc.Dr. Abuzer Kendigelen, Doç. Dr. Aslan Kaya, Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı ..., 2004, Sayfa 382 Prof.Dr. Reha Poroy, Prof. Dr. Ünal Tekinalp, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Bası, 2006, s. 95 vd; ...Gör. Hanife Öztürk (Dirikkan, Kıymetli Evrakın Ziyaı ve İptali ... 1990, Sayfa 87, Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu Kıymetli Evrak Hukuku ... 1999, 5.Baskı, Sayfa 58-59).
Zayi nedeniyle verilen iptal kararından sonra, senedi elinde bulunduranın bu senede dayanabilmesi için iptal kararını iptal ettirmesi gerekir (Poroy/Tekinalp, kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17.Bası, 2006, S. 95, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 5.6.2002 tarih, 2002/19-443 Esas, 2002/474 Karar sayılı kararı).
Mahkemece uyuşmazlığın bu ilkeler çerçevesinde değerlendirilip, çözümlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.