Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/3268 Esas 2012/6478 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/3268
Karar No: 2012/6478
Karar Tarihi: 07.11.2012

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/3268 Esas 2012/6478 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2012/3268 E.  ,  2012/6478 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi


    Taraflar arasındaki çıkma payı yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde davalı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiştir. 5219 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu HUMK"nun 438/I. maddesindeki parasal sınır, 5236 sayılı Kanunun 19’uncu maddesiyle HUMK’na eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2012 yılı için 17.220,00’dir.
    Temyize konu kararda temyize konu kabul miktarının 2.674,91 TL olması nedeniyle, duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    -K A R A R-
    Davacı vekili, müvekkilinin ve muris eşi...’ın davalı kooperatifin üyeliğinden 31.07.2006 tarihinde çıktıklarını, aynı gün alınan yönetim kurulu kararı ile çıkma taleplerinin kabul edilerek birikmiş sermaye ve aidat alacaklarının iadesine karar verildiğini ancak müvekkiline halen kendi alacağının ve müvekkilinin muris eşinden 1/4 miras hissesine tekabül eden alacağının ödenemediğini, 22.06.2007 tarihli genel kurulda kabul edilmiş bilançonun gerçeği yansıtmadığını, zira kooperatife ait taşınmazın gerçek değerinin çok daha fazla olmasına rağmen oldukça düşük gösterildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 7.000,00 TL birikmiş sermaye ve aidat alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davacının iddialarının doğru olmadığını, kooperatifin 2006 yılı bilançosunda görüldüğü üzere davacıya ve muris eşine alacaklarının ödendiğini, bilançonun gerçeği yansıttığını, davacıya ödenmesi gerekli olan miktarın aidatlara göre belirlenmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar, benimsenen 10.01.2012 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; bilançoda davacıya kendisi ve muris eşi için ödeme yapıldığı görülmekte ise de ödemeye dair her hangi bir belgenin bulunmadığı, davaya konu çıkma payı alacağı için tasfiye payı niteliğinde bir hesaplamanın kabul edilemeyeceği, davacının ve muris eşinin miras hissesine düşen aidat, enflasyon düzeltmesi ve kişi başına düşen sermaye payı alacağından oluşan miktarın hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle, 2.674,91 TL’nin 22.07.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
    1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
    2) Dava, davacının kendisinin çıkma payı alacağının ve muris eşinin çıkma payı alacağının kendi miras hissesine düşen kısmın tahsili istemine ilişkindir.
    Davacının eşinin üyeliğinden dolayı çıkma payına ilişkin mirastan hissesine isabet eden bedele yönelik talebi açısından;
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.09.2006 tarih, 2006/19-552 Esas, 2006/589 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, TMK’nun 599. maddesi uyarınca miras, murisin ölümü ile bir bütün olarak mirasçılarına geçer. TMK’nun 640. maddesinde birden çok mirasçının bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklığın meydana geleceği, mirasçıların terekeye elbirliği ile sahip olacağı ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edecekleri, 701/2. maddesinde ise elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygın olduğu öngörülmüştür.
    Bu hükümlere göre miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan tereke payları ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların somut ve bağımsız payları mevcut değildir.
    Bu durumda, tüm mirasçıların birlikte kooperatife müracaat ederek ödeme talebinde bulunmaları veya hazır olmayanların usulüne uygun şekilde vekaletname ibraz etmeleri; ya da miras ortaklığına temsilci atanması; veya TMK’nun 644. maddesi uyarınca iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmesi gerekir. Aksi halde; ileride çıkacak bir anlaşmazlıkta davalı kooperatifin sorumluluğu söz konusu olabilir.
    Açıklanan nedenlerle, davacının muris eşi ...’ın çıkma payı alacağının 1/4 oranındaki miras hissesine düşen kısmının tahsili istemi yönünden davacı tarafa mehil verilerek davacı olmayan diğer mirasçı veya paydaşların davaya katılımları sağlanıp muvafakatların alınması veya miras şirketine mümessil tayin ettirilerek yargılamaya devam edilmesi gerektiği düşünülmemesi doğru olmamıştır.
    Çıkma payı alacağı isteminin hesaplanma yöntemi açısından;
    Ayrılan üyenin kooperatifin varlığı üzerindeki haklarını düzenleyen 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu`nun 17/1. maddesi ve anasözleşmenin 15. maddesi gereğince, kooperatiften ayrılan ortak, ödemiş olduğu aidatın tamamını değil, ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanacak olan genel giderlere ilişkin masraf hissesi düşüldükten sonra bakiyesinin iadesini talep hakkını haiz olup, bilançonun genel kurulca kabulü suretiyle kesinleşmesinden itibaren bir ay geçtikten sonra bu hak talep edilebilir. Bu düzenlemelere uyulması gerektiği gibi, aksine uygulamanın, diğer ortakların aleyhine olacağı da kuşkusuzdur. Çıkma payı hesaplanması sırasında, genel giderlere katılmamasının, davacının nedensiz zenginleşmesine yol açacağı da ortadadır.
    Buna göre, taraf teşkili hususunda yukarıda belirtilen usuli eksikliklerin ikmalinden sonra eşinin üyeliği ve davacının kendi üyeliği açısından davacıya iadesi gereken bedelin açıklanan yönteme uygun olarak yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucu belirlenerek hüküm altına alınması gerekirken ve mahkemenin gerekçesinde davaya konu çıkma payı alacağı için tasfiye payı niteliğinde bir hesaplamanın kabul edilemeyeceği de belirtilmiş olmasına rağmen, tüm kooperatif malvarlığı, aktif ve pasifi göz önüne alınarak, adeta tasfiye payı niteliğinde bir hesaplama biçimiyle öz varlık miktarından talebe ilişkin miktar belirlenerek, kooperatif öz varlığından pay verilmesi sonucunu doğuracak şekilde bilanço aktifler toplamının, üye sayısına bölümünden elde edilen meblağ, üstelik genel giderler payı
    düşülmeden çıkma payı olarak belirlenerek davalının sorumluluğuna karar verilmesi Kooperatifler Kanunu ve kooperatif ana sözleşmesi hükümlerine aykırı olduğundan mahkemece, bu açıklamalara göre ek rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, davacıdan fazla alınan onama harcı ile davalıdan peşin alınan harcın istek halinde iadelerine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Hemen Ara