Esas No: 2012/4965
Karar No: 2012/6459
Karar Tarihi: 06.11.2012
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/4965 Esas 2012/6459 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki daire tahsisi, mümkün olmazsa alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatife üye olduğunu, 28.06.2008 tarihinde yapılan davalı kooperatifin genel kurul toplantısında kur"anın 29.08.2008 tarihinde yapılacağının kararlaştırıldığını, buna rağmen kur"anın 29.06.2008 tarihinde davacıya hiç bir haber verilmeksizin usulsüz olarak yapıldığını ve davacıya daire tahsis edilmediğini ileri sürerek, davacının kooperatifin üyesi olduğunun tespiti ile yapılan dairelerden bir adedinin davacıya tahsis edilmesini, mümkün olmaması halinde ise dairelerin bilirkişi marifetiyle tespit edilen rayiç bedelinin 29.06.2008 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, harca esas değeri 20.000,00 TL olarak göstermiş, ıslah dilekçesinde 20.718,54 TL"nin tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davacının kooperatifin kuruluşundan 2008 yılına kadar mali işlerini yürüttüğünü, denetim kurulu asil üyeliğini yaptığını, daha sonra kooperatife üye olduğunu, toplam 12.050,00 TL ödeme yaptığını, son ödemesini yaptığı 11.04.2006 tarihinden birkaç ay sonra aidat ödemelerini yapamayacağını bu sebeple üyelikten istifa edeceğini ve tüm evrak kendisinde olduğundan çıkış işlemlerini de bizzat kendisinin yapacağını davalı kooperatif yetkilisine bildirdiğini, kur"a çekim evrakının da davacı tarafından hazırlandığını ve kur"a çekim tarihinin 29.06.2008 olarak belirlendiğini, ayrıca davacı istifa ettiği için kur"a çekimine katılmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacının davalı kooperatifin üyesi olduğu 2003 yılından itibaren 2008 yılındaki kur"aya kadar tüm toplantılara katıldığı, kendisine herhangi bir daire tahsis edilmediği ve tahsis edilecek dairenin de kalmadığı, davacının kooperatife toplam 12.050,00 TL yatırdığı, daire tahsis edilmeyen davacıya yerleşmiş Yargıtay uygulaması dikkate alınarak 15.222,00 TL ödenmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2)Terditli istemlerden ikincisi, konut tahsis edilmemesi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, uyuşmazlığın çözümü hakim tarafından bilinemeyen özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir halin varlığı kabul edilerek 1086 sayılı HUMK’un 275 (6100 sayılı HMK’nın 266.) maddesine uygun olarak bilirkişiden rapor ve ek raporlar alınmış, davacının bu raporlara itirazı üzerinde durulmamış, daha sonra bu raporlara itibar edilmeyerek ve edilmeme gerekçesi de karar yerinde değerlendirilip, tartışılmaksızın tazminat hesabı yapılmış ve sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır.
Oysa, 1086 sayılı HUMK’un 286. (6100 sayılı HMK’nın 282.) maddesinde belirtilen bilirkişinin rey ve mütaalasının hakimi bağlamayacağı hükmü, hakimin bilirkişi raporunu serbestçe takdir edeceği, bilirkişi raporunu yeter derecede kanaat verici bulmazsa bilirkişiden ek rapor (HUMK 283. md., HMK 281. md.) alabileceği veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği şeklinde anlaşılmalıdır.Yoksa, hakimin bir kez bilirkişi incelemesine karar verildikten sonra bundan dönerek uyuşmazlığın çözümünün hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki ve mesleki bilgi ile çözümlenebileceği kabul edilemez. Kaldı ki, somut uyuşmazlık çözümünde bilirkişinin rey ve mütalaasına başvurulmasını zorunlu kılar niteliktedir.
Dairemizin yerleşik uygulamasına göre, bu tür davalarda uygulanması gereken tazminat hesaplama ilkesi aşağıdaki şekilde formüle edilmiştir:
1-Önce, ortaklara tahsis edilen konut veya işyerinin dava tarihi itibariyle rayiç değeri saptanmalıdır.
2-Davalı kooperatife normal ödentilerini gerçekleştiren bir ortağın ödemelerinin, ödeme yaptıkları tarihler itibariyle toplam ödemeleri dava tarihine kadar (Toptan Eşya Fiyat Endeksi Artış ortalama rakamları esas alınarak) taşınarak, güncel değeri bulunmalıdır.
3-Bundan sonra, yukarıda (1) numaralı bentte bulunan değerden (2) numaralı bentte bulunan değer çıkarılarak kooperatife normal ödeme yapan bir ortağın, bu ödemelerine karşı ne miktarda yararlanma elde ettikleri ortaya çıkarılmalıdır.
4-Bunu takiben, davacı eksik ödeme yapan ortağın ödentileri (2) numaralı bentteki ilkelere göre dava tarihine taşınarak eksik ödeme miktarı da güncelleştirilmelidir.
5-Bu hesaplamalardan sonra, normal ödentilerini gerçekleştiren bir ortağın yukarıda (2) numaralı bentte bulunan ödemelerinin güncel değeri karşılığı, yine yukarıda (3) numaralı bentte bulunan bir yararlanmayı sağladığına göre, davacının (4) numaralı bentte eksik ödemelerinin güncel değerinin ne miktarda yarar sağlaması gerektiği, orantı kurallarına göre belirlenmelidir. Yani sonuç olarak, (4) numaralı bentte bulunan miktar, (3) numaralı bentte bulunan değerle çarpıldıktan sonra bulunan miktarın (2) numaralı bentte bulunan miktara bölünmesi sonucu bulunacak miktara (4) numaralı bentte bulunan davacı ödemelerinin güncel değerinin ilave edilmesi sonucu bulunacak miktar, davacı ortağın bu davada kooperatiften talep etmesi mümkün olan zarar miktarını belirleyecek ve mahkemece (talep miktarı aşılmadan) bu miktara hükmedilecektir.
Somut olayda, mahkemece hükme esas alınmayan bilirkişi ek raporlarında bu ilkelere göre hesaplama yapılmaya çalışılmış ise de, davacının raporlara itirazları üzerinde yeterince durulmamış olup, en son alınan ek rapor tek bilirkişi tarafından kaleme alınmıştır.
Bu durumda; mahkemece, bilirkişi kuruluna, kooperatifçilik uygulamalarında uzman bir bilirkişi de dahil edilerek oluşturulacak yeni bir kuruldan davacının anılan raporlara itirazlarını da tartışan ve yukarıda bahsedilen formül çerçevesinde hesaplama içeren; açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp, oluşacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.