Esas No: 2020/16157
Karar No: 2022/10721
Karar Tarihi: 25.10.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/16157 Esas 2022/10721 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2020/16157 E. , 2022/10721 K.Özet:
Sanık hakkında 2014 yılında açılan kamu davası açıklanmadan önce tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri verildiği ancak usulüne uygun bir yasa yolu bildirimi yapılmadığı için kararın kesinleşmediği belirtilmiştir. Sanık, yükümlülüklere uymamıştır ve kamu davası açılmıştır. Ancak bu davanın ertelenmesi kararının hukuken geçerli olmadığı belirtilerek mahkûmiyet kararı verilmiştir. Ayrıca, suçun işlendiği tarih itibarıyla yürürlükte olan TCK'nın 191. maddesi uyarınca bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası belirlenmiştir. Bu madde daha sonra 7188 sayılı Kanun ile değiştirilmiştir ve basit yargılama usulüne ilişkin düzenleme getirilmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla bu düzenleme iptal edilmiştir ve basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesi uyarınca sanık lehine olan uygulama belirlenerek yerine getirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Kanun Maddeleri:
- 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değişik TCK'nın 191. maddesi
- 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddesi
- TCK'nın 7. maddesi
- CMK'nın 251. maddesi
"İçtihat Metni"
Mahkeme : ESKİŞEHİR 8. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Mahkûmiyet
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Sanık hakkında 21/04/2014 tarihli olaya ilişkin 15/08/2014 tarihinde kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verildiği, sanığın denetim yükümlülüklerine uymaması sebebiyle 01/12/2014 tarihinde iddianame düzenlenerek dava açıldığı ancak Eskişehir 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/12/2014 tarihli kararı ile sanığın kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmamakta ısrar etmesi şartının gerçekleşmediği belirtilerek iddianamenin iadesine karar verilmiştir. Cumhuriyet savcılığı tarafından iddianamenin iadesinden sonra aynı eyleme yönelik, 19/01/2015 tarihinde tekrar kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmiş ise de aynı suça ilişkin 15/08/2014 tarihinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verildiği ve ikinci kez verilen erteleme kararının hukuken geçerliliğinin olmadığı dikkate alınarak yapılan incelemede;
1- Sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değişik TCK'nın 191. maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile birlikte verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının içeriğinde, sanığın bu karara itiraz hakkı bulunduğuna ilişkin, itiraz süresi ve merciinin gösterilmemesi suretiyle usulüne uygun bir yasa yolu bildirimi yapılmadığı için karar sanık tarafından öğrenilmiş olsa bile, 15/08/2014 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleşmediği ve kovuşturma şartlarının oluşmadığı dikkate alınarak, sanığa kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına karşı 15 gün içinde Sulh Ceza Hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte kararın yeniden tebliğ edilmesi gerektiğinden, bu kapsamda inceleme konusu olayda sanığın yükümlülüklere uymaması eylemini, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kesinleşmeden gerçekleştirdiği anlaşılmakla, sanık hakkında kovuşturma şartlarının oluşmaması nedeniyle, 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddesi gereğince kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere, kamu davasının durmasına ve gerekli tebligat işlemlerinin tamamlanarak, kararın infazına devam edilmesi için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi yerine yargılamaya devamla sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması,
2- Kabule göre; suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK'nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesiyle 5271 sayılı CMK'nın başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan "01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli, 2020/16 esas ve 2020/33 sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "...basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; "mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, "Basit Yargılama Usulü" yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 25/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.