Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/2243 Esas 2018/1095 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/2243
Karar No: 2018/1095
Karar Tarihi: 16.05.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/2243 Esas 2018/1095 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/2243 E.  ,  2018/1095 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “işçilik alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 15. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 04.03.2013 gün ve 2012/31 E.-2013/132 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 18.03.2014 gün ve 2013/7768 E.- 2014/6417 K. sayılı kararı ile;
    "...Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı, davalı işveren nezdinde 01.03.1990-10.10.2011 tarihleri arasında gazeteci olarak çalıştığını, 18.04.2003 tarihinde işveren tarafından kıdem tazminatının daha düşük ödenmesi amacıyla emekliliğe zorlandığını, davacının bu tarihte emeklilik dilekçesi verdiğini, ancak işyeri ile ilişkisinin kesintisiz devam ettiğini, kıdem tazminatının eksik ödendiğini ileri sürerek, bakiye kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağı istemiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı, davacının kendi isteği ile 18.04.2003 tarihinde emeklilik nedeniyle iş sözleşmesini feshettiğini, tüm alacaklarının ödendiğini, ikinci dönem çalışması için de usule uygun bir şekilde kıdem tazminatı ödemesi yapıldığını, toplu iş sözleşmesinin 01.10.2000 tarihinden önce işe girenler için uygulandığını, davacının ikinci dönem işe girişinin 2003 yılı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Kararı davalı temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    2-Davacı, Sosyal Güvenlik Kurumunda yaşlılık aylığı almak amacı ile iş sözleşmesini 18.04.2003 tarihinde feshetmiş ve gerçekten o tarihte Sosyal Güvenlik Kurumunca kendisine yaşlılık aylığı bağlanmış, işveren tarafından da emeklilik tarihine kadar gerçekleşen kıdem tazminatı odenmiştir. Emekli olduktan sonra aynı işyerinde, işçi olarak çalışmasını sürdürmüş ve 10.10.2011 tarihine kadar çalıştıktan sonra iş sözleşmesi feshedilmiştir. Bu durumda davacı, ancak emekli olduktan sonraki çalışma süresi için kıdem tazminatı isteyebilir. Kıdem tazminatı ödenen emeklilikten önceki çalışma süresi kıdem tazminatı hesabına dahil edilerek yeniden hesap yapılamayacağı gibi, işe giriş tarihi de emekli olduktan sonra ikinci kez çalışmaya başladığı tarihtir.
    Davalıya ait işyerinde uygulanan 24. dönem toplu iş sözleşmesinin 13. maddesinde, davalıya ait işyerinde iş sözleşmesiyle işe ilk girişi 1 Ekim 2000 tarihinden önce olan ilgili sendika üyesinin her hizmet yılı için 50 günlük, davalıya ait işyerinde iş sözleşmesiyle işe ilk girişi 1 Ekim 2000 tarihinden sonra olan ilgili sendika üyesinin her hizmet yılı için 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödeneceği belirtilmiş ise de, davacının 18.04.2003 tarihinde emekli olması nedeniyle anılan tarihten önceki hizmetleri tasfiye olduğundan, sadece emekli olduktan sonraki çalışma süresi için, ikinci kez çalışmaya başladığı 01.05.2003 tarihi hizmet süresi başlangıcı kabul edilerek kıdem tazminatı hesap edilmesi gerekir. Nitekim, davalı işveren tarafından da, bu şekilde kıdem tazminatı hesabı yapılarak, davacıya ödenmiştir. Bu durumda, davacının bakiye kıdem tazminatı talebinin reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir..."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, fark kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretinin tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin 01.03.1990-10.10.2011 tarihleri arasında davalı nezdinde gazeteci olarak kesintisiz çalıştığını, 18.04.2003 tarihinde emekliliğe zorlanarak düşük ücret üzerinden kıdem tazminatı ödendiğini, ancak kesinti olmadan çalışmaya devam eden davacının gerçekte 10.10.2011 tarihinde emekli olduğunu, davalı işveren ile Türkiye Gazeteciler Sendikası ( TGS) arasında imzalanan Toplu İş Sözleşmesinin (TİS) 13"üncü maddesine aykırı biçimde işe giriş tarihi 1 Ekim 2000 tarihinden önce olduğu hâlde 50 günlük ücret yerine 30 günlük ücret üzerinden 18.04.2003-10.10.2011 hizmet dönemi için kıdem tazminatı ödendiğini, bu ödemenin tüm hizmet süresinin dikkate alınmaması ve 50 günlük ücret yerine 30 günlük ücret üzerinden ödeme yapılması nedeni ile eksik olduğunu iddia ederek fark kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davacının ilk dönem çalışmasını emeklilik nedeni ile feshettiğini, haklarının eksiksiz ödendiğini, ikinci dönem çalışmasının da son bulması üzerine eksiksiz olarak haklarını aldığını, hizmet sürelerinin birleştirilmesinin mümkün olmadığını ayrıca ikinci dönem çalışmasının 2003 yılında başlaması nedeni ile kıdem tazminatının 50 günlük ücret üzerinden ödenmesinin imkânı bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, emeklilik nedeni ile işten ayrılan davacının kıdem tazminatına hak kazandığı, TİS düzenlemesine göre 2000 yılından önce işe giren işçilere kıdem tazminatının 50 günlük giydirilmiş ücret üzerinden ödeneceğinin düzenlendiği, davacının da 2000 yılından önce çalışmaya başladığı gözetildiğinde bu haktan yararlanacağı, ayrıca yıllık izin ücret alacağının bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı vekili tarafından temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenle bozulmuş; davacı vekilinin bozma kararında maddi hata yapıldığına ilişkin talebi de Özel Dairece reddedilmiştir.
    Mahkemece, önceki kararda davacının ilk dönem çalışması bakımından kıdem tazminatı farkının hüküm altına alınmadığı, sadece ikinci dönem çalışması ile ilgili fark kıdem tazminatına hükmedildiğini, buna rağmen bozma kararında davacının ancak emekli olduktan sonraki çalışma süresi için kıdem tazminatı talep edebileceği, önceki çalışması dâhil edilerek kıdem tazminatı hesap edilemeyeceği gibi işe giriş tarihinin de emekli olduktan sonra ikinci kez çalışmaya başladığı tarih olduğuna ilişkin gerekçesinin neden yazıldığının anlaşılamadığı, bu nedenle bu gerekçeye katılmanın mümkün olmadığı, diğer bozma nedeni ile ilgili olarak 24. Dönem TİS"in 13"üncü maddesi hükmünün açık olduğu, TİS"in 13"üncü maddesinde 01 Ekim 2000 tarihinden önce işe girenler açısından kıdem tazminatlarının 50 gün üzerinden hesaplanması kuralının düzenlendiği, buna göre ilk defa 01 Ekim 2000 tarihiden önce işe giren kişinin sonradan aynı iş yerine işten çıkıp yeniden girmesi ya da emeklilik nedeniyle sözleşmenin feshedilmesinden sonra yeniden işe girmesi olgusu çalışan açısından TİS"in 13"üncü maddesinde düzenlenen her hizmet yılı için 50 günlük kıdem tazminatı ödenmesi gerektiği gerçeğini değiştirmeyeceği, bu durumda davacının ilk işe girişinin 2000 yılından önce olması nedeni ile kıdem tazminatının 50 günlük ücret üzerinden hesap edilmesi gerektiği, ikinci olarak davalı işyerine yazılan müzekkereye verilen cevaptan davacı ile aynı konumda bulunan İzzet Akyol, Tahsin Akdı ve Ünsal Karabulut"a ait kıdem tazminat cetvelleri ile yapılan ödemelere ilişkin muavin defterlerinin tetkikinde bu işçilere 50 gün üzerinden kıdem tazminatı ödendiğinin tespit edildiği, buna rağmen davacı açısından her yıl karşılığı 30 gün üzerinden tazminat ödenmesinin hakkaniyete uymadığı, işverenin bu uygulama açısından mahkemeyi ikna edecek gerekçeyi ileri sürmediği, bu uygulamanın işverenin eşit işlem borcuna da aykırılık teşkil ettiği gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olay bakımından fark kıdem tazminatının 50 günlük ücret üzerinden mi yoksa 30 günlük ücret üzerinden mi hesaplanması gerektiği ve burada varılacak sonuca göre davacının fark kıdem tazminatına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce direnme adı altında verilen kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ve burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Özel Dairece mi yoksa Hukuk Genel Kurulunca mı yapılması gerektiği ön sorun olarak öncelikle tartışılıp değerlendirilmiştir.
    Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30"uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429"uncu maddesi).
    Mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozma kararında işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
    Somut olayda, Mahkemece ilk kararda davacının 2000 yılından önce çalışmaya başladığı gözetildiğinde 13. Dönem TİS"in 13"üncü maddesi hükmüne göre kıdem tazminatının 50 günlük ücreti üzerinden ödenmesi gerektiği gerekçesi ile fark kıdem tazminatı hüküm altına alınmıştır.
    Bu gerekçe ile verilen kararın Özel Dairece bozulmasından sonra davacı vekilinin 30.09.2014 havale tarihli dilekçesi ile davalı işverene müzekkere yazılarak Ünsal Karabulut, Tahsin Aktı ve İzzet Akyol isimli eski çalışanların çalışma dönemleri ve son defa kıdem tazminatı ödemesine ilişkin hesap cetvellerinin getirtilmesini talep etmesi üzerine Mahkemece bu belgelerin celbi için müzekkere yazılmış ve davalı işverence söz edilen belgeler gönderilmiştir.
    Bu aşamadan sonra Mahkemece diğer gerekçeler yanında davalı işyerine yazılan müzekkereye verilen cevaptan davacı ile aynı konumda bulunan İzzet Akyol, Tahsin Aktı ve Ünsal Karabulut"a ait kıdem tazminat cetvelleri ile yapılan ödemelere ilişkin muavin defterlerinin tetkikinden bu işçilere 50 gün üzerinden kıdem tazminatı ödendiğinin tespit edildiği, buna rağmen davacı açısından her yıl karşılığı 30 gün üzerinden tazminat ödenmesinin hakkaniyete uymadığı, işverenin bu uygulama açısından mahkemeyi ikna edecek gerekçe ileri sürmediği, bu uygulamanın işverenin eşit işlem borcuna da aykırılık teşkil ettiği gerekçesi de ilave edilerek direnme adı altında yeni bir karar verilmiştir.
    Görüldüğü üzere Mahkemece ilk kararın Özel Dairece bozulmasından sonra toplanan yeni delil ve olguya da dayanılmıştır.
    O hâlde direnme kararının varlığından söz edilemeyeceğinden, Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu karar yeni bir hüküm niteliğindedir.
    Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
    Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
    S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 22. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 16.05.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara