Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/7819 Esas 2022/7027 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/7819
Karar No: 2022/7027
Karar Tarihi: 19.09.2022

Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/7819 Esas 2022/7027 Karar Sayılı İlamı

1. Ceza Dairesi         2022/7819 E.  ,  2022/7027 K.

    "İçtihat Metni"

    (KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİ)

    Silahla hayati tehlikeye neden olacak şekilde kasten yaralama suçundan suça sürüklenen çocuk ...’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 87/1-son, 29 ve 31/3. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 3 yıl denetim süresine tabi tutulmasına dair Büyükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.06.2014 tarihli ve 2011/29 Esas, 2014/489 Karar sayılı kararının 04.09.2014 tarihinde kesinleşmesini müteakip, suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içinde 29.12.2014 tarihinde işlediği kasıtlı suçtan mahkum olduğunun ihbarı üzerine, hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Kanun'un 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 87/1-son, 29 ve 31/3. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve suça sürüklenen çocuk hakkında anılan Kanun'un 53. maddesinde belirtilen hak yoksunluklarının uygulanmasına ilişkin Büyükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesinin (Çocuk Mahkemesi Sıfatıyla) 24.05.2021 tarihli ve 2021/26 Esas, 2021/913 Karar sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 01.06.2022 tarihli ve 2021/26984 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.06.2022 tarihli ve 2022/83930 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.
    Mezkur ihbarnamede;
    Dosya kapsamına göre;
    1) Kayden 08.08.1994 doğumlu olan ve suçun işlendiği 28.08.2010 tarihinde 15-18 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında yapılan yargılama sonucunda mahkumiyet kararı verilmiş ise de suça sürüklenen çocuğa yüklenen suç için öngörülen cezanın türü ve üst sınırına göre, 5237 sayılı Kanun'un 66/1-e, 66/2 ve 67/4. maddeleri uyarınca olağanüstü dava zaman aşımının 7 yıl 12 ay, olağan zaman aşımı süresinin ise 5 yıl 4 ay olduğu nazara alındığında, kovuşturma aşamasında suça sürüklenen çocuğun savunmasının alındığı 27.12.2011 tarihinde son kez kesilmesi sebebiyle yeniden işlemeye başlayan zaman aşımı süresinin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 04.09.2014 tarihi ile yeniden suç işlendiği 29.12.2014 tarihleri arasında 3 ay 25 gün durmasını müteakip, kaldığı yerden yeniden işlemeye başladığı, bu haliyle sanığın savunmasının alındığı 27.12.2011 tarihinde işlemeye başlayan 5 yıl 4 aylık olağan zaman aşımı süresinin ve suçun işlendiği 28.08.2010 tarihinde işlemeye başlayan 7 yıl 12 aylık olağanüstü zaman aşımı süresinin hükmün açıklandığı 24.05.2021 tarihine kadar tamamlandığı gözetilmeden, zaman aşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinde,
    Kabule göre de;
    2) Büyükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/29 Esas sayılı dosyası üzerinden yargılama yapılırken suça sürüklenen çocuğa müdafi atanması konusunda talimat Mahkemesinin talebi üzerine ilgili baro tarafından zorunlu müdafii olarak Avukat ... 'ın atanarak 27.12.2011 tarihindeki celsede adı geçen avukatın müdafii sıfatıyla suça sürüklenen çocuğun savunmasına iştirak ettiği, ancak 26.06.2014 tarihli karar duruşmasına zorunlu müdafii olan Avukat ...'ın ilgili baro tarafından zorunlu müdafii olarak görevlendirilmesi suretiyle katıldığı ve kararı tefhimen öğrendiği, suça sürüklenen çocuğun müdafii sıfatıyla kendisini Avukat ...'in temsil ettiğinden haberdar olmadığı, gerekçeli kararın suça sürüklenen çocuğa tebliğ edilmediği ve suça sürüklenen çocuğun kendisine zorunlu müdafii atandığından haberdar edilmediği anlaşılmakla;
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.03.2008 tarihli ve 2008/9-7-56 ve 13.05.2008 tarihli ve 2008/10-101-113 sayılı kararlarında açıklandığı üzere, kendisine zorunlu müdafii atandığından sanığın haberdar edilmediği durumlarda, zorunlu müdafiine yapılan tefhim veya tebliğin kendisine bağlanan hukuki sonuçları doğurmayacağı, hükmün sanığın kendisine de tebliğ edilmesi gerektiği nazara alınarak, Büyükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesinin (Çocuk Mahkemesi Sıfatıyla) 26.06.2014 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, suça sürüklenen çocuğun kendisini temsil ettiğinden haberinin olmadığı zorunlu müdafii olan Avukat ...'a tefhimiyle yetinilerek suça sürüklenen çocuğa anılan kararın tebliği yapılmaması nedeniyle söz konusu kararın kesinleşmediği, bu nedenle yapılan kesinleştirme işleminin usul ve yasalara uygun olmadığı, kararın kesinleşmemesi sebebiyle de denetim süresinin işlemeye başlamayacağı nazara alındığında, suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlediği gerekçesiyle açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanamayacağı gözetilmeksizin, yazılı şekilde sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde;
    3) 5237 sayılı Kanun’un 53/4. maddesinde yer alan “Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme karşısında, on sekiz yaşından küçük suça sürüklenen çocuk hakkında, aynı Kanun’un 53/1. maddesinde belirtilen hak yoksunluklarına hükmedilemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
    Gereği görüşülüp düşünüldü:

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    1) (1) numaralı kanun yararına bozma talebinin incelenmesinde;
    Suç tarihinde 15-18 yaş grubunda olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuğun eylemine uyan TCK'nin 86/1, 86/3-e, 87/1-d-son. maddelerinde düzenlenen suç için kanunda öngörülen cezanın üst sınırı itibarıyla, 5237 sayılı TCK’nin 66/1-d, 66/2, 67/3-4, 31/3. maddeleri uyarınca 10 yıllık asli ve 15 yıllık olağanüstü zaman aşımı süresinin öngörüldüğü, 5271 sayılı CMK'nin 231/8. maddesinin son cümlesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasından sonra denetim süresi içerisinde dava zaman aşımının durduğu gözetilerek, suç tarihi olan 28.08.2010 ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 04.09.2014 tarihi arasındaki süre ve denetim süresi içinde işlenen suçun suç tarihi olan 29.12.2014 tarihi ile açıklanan hükmün karar tarihi olan 24.05.2021 tarihi arasındaki sürenin birleştirilmesi durumunda, yargılamaya konu suç tarihi ile temyiz inceleme tarihi arasında 5237 sayılı TCK'nin 66/1-d, 66/2, 67/3-4. maddelerinde öngörülen (10) yıllık olağan ve (15) yıllık olağanüstü zaman aşımı sürelerinin gerçekleşmediği anlaşılmıştır.
    Bu nedenle, (1) numaralı kanun yararına bozma isteminin 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi gereğince REDDİNE,
    2) (2) ve (3) numaralı kanun yararına bozma taleplerinin incelenmesinde;
    5271 sayılı CMK'nin 231/8. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanığın beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulacağı belirtilmiştir. Denetim süresi hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının usulüne uygun olarak kesinleşmesi üzerine başlar.
    5271 sayılı CMK’nin 150/2. maddesine göre; “Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.”
    Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 20.03.2012 tarihli, 2011/6-235 Esas ve 2012/110 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere; “..Atamanın yapıldığı tarih itibarıyla yürürlükte bulunan usul hükümlerine göre tayin edilmiş zorunlu müdafie yapılan tefhim ve tebliğ, aynen vekaletnameli müdafie yapıldığında olduğu gibi hukuksal sonuç doğurur. Ancak bunun ön koşulu, kendisine zorunlu müdafi atandığından sanığın haberdar edilmiş olmasıdır.
    Kendisine zorunlu müdafi atandığından haberdar olan sanık buna itiraz etmez ise zorunlu müdafiin yapmış bulunduğu ve kendisinin de açıkça karşı çıkmadığı tüm tasarrufların sonuçlarına katlanmak durumundadır.
    Kendisine zorunlu müdafi atandığından sanığın haberdar edilmediği durumlarda ise zorunlu müdafie yapılan tefhim ve tebliğ, kendisine bağlanan hukuksal sonuçları doğurmaz.”
    Somut olayda; suça sürüklenen çocuğa istemi aranmaksızın yaşı gereği zorunlu müdafii atanmış ise de; suça sürüklenen çocuğun kendisine müdafii atandığından haberinin olmadığı anlaşılmıştır. 26.06.2014 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın suça sürüklenen çocuğa da tebliğ edilmesi gerekirken sadece müdafiiye tefhim edilmesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştirilmesi usulsüzdür. Bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmediğinden denetim süresinin işlemeye başlamadığı gözetilmeksizin denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlendiği gerekçesiyle hükmün açıklanması suretiyle mahkumiyet hükmü kurulması isabetsizdir.
    Kabul ve uygulamaya göre de; suç tarihinde on sekiz yaşını doldurmamış olan suça sürüklenen çocuk hakkında, 5237 sayılı Kanun’un 53/4. maddesinde yer alan “fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.” şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak, aynı Kanun’un 53/1. maddesindeki haklardan yoksun bırakılmasına karar verilmesi de isabetsizdir.
    Bu nedenlerle, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen (2) ve (3) numaralı düşünceler yerinde görüldüğünden; Büyükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesinin (Çocuk Mahkemesi Sıfatıyla) 24.05.2021 tarihli ve 2021/26 Esas, 2021/913 Karar sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nin 309/4. maddesi gereğince KANUN YARARINA BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.09.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.






    Hemen Ara