Esas No: 2020/7969
Karar No: 2022/3378
Karar Tarihi: 25.04.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7969 Esas 2022/3378 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/7969 E. , 2022/3378 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 19.03.2019 tarih ve 2017/57 E- 2019/136 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nce verilen 21.09.2020 tarih ve 2019/2649 E- 2020/903 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının davalı şirketin gerçekleştirdiği çeşitli ithalat işlemlerine konu malların deniz yolu ile taşımalarını gerçekleştirdiğini, taşıma işleri ile ilgili olarak davalıya 6 adet fatura karşılığı 53.687,20 USD tutarında alacağının tahakkuk ettiğini, davalının taşımalara ait navlun bedelinin kendisi tarafından ödeneceğini belirttiğini, faturaların kendisi adına kesilmesini talep ettiğini, taşıma işlerine aracılık eden dava dışı 3. şahıs konumundaki Selectron Elektrokimya Sanayii ve Tic. Ltd. Şti. tarafından taşıma bedellerinin davalı tarafça ödeneceğinin aksi halde söz konusu ödemenin kendi şirketleri tarafından yapılacağının bildirmesi ile talebin davacı tarafından uygun görüldüğünü bu nedenle dava konusu taşımalara ait faturaların davalı adına düzenlendiğini, davalının herhangi bir ödeme yapmadığını, alacağın tahsili amaçlı başlatılan takibe davalı tarafından itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının alacaklı olduğu iddia eden şirkete karşı hiçbir borcunun bulunmadığını, alacaklı olduğunu iddia eden firma ile davalı arasında hiçbir sözleşme bulunmadığını, davacının davalıya hiçbir fiyat ve teklif sunmadığını, hizmet alınmadığını, borçlu şirketin Marin Lojistik Dış Tic. Ltd. Şti. olduğunu, davacı ile tüm görüşmelerin Marin Lojistik adına yapıldığını, Marin Lojistik ile davalının temsilcisi olduğu şirketlerin yakın ilişkide olan şirketler olduğunu, davalı muhasebecisinin navlun faturasını sehven kabul ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince iddia,savunma,bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı şirketin gerçekleştirdiği çeşitli ithalat işlemlerine konu malların deniz yolu ile taşımalarını gerçekleştirdiğini, taşıma işleri ile ilgili olarak davalıya 6 adet fatura karşılığı alacaklı olduğunu iddia ettiği, dava konusu alacağın navlun ücreti alacağından kaynaklandığı, bu sebeple davalının taşıtan sıfatına sahip olup olmadığının tayini gerektiği, TTK m. 1200'de ifade edildiği üzere navlunun borçlusunun taşıtan olduğu, navlun sözleşmesi uyarınca yük taşıma taahhüdünde bulunan kişinin taşıyan, yük taşıtma hakkına sahip olan ve navlun ödeme borcu altında bulunan kişinin ise taşıtan sıfatına sahip olduğu, uygulamada ayrı bir navlun sözleşmesinin yapılmadığı, konişmentonun taraflar arasındaki ilişkiye de uygulandığı, dosyada mevcut konişmentolarda davalının adının geçmediği, dolayısıyla dosyada mevcut konşimentolardan hareketle davalının taşıtan sıfatına sahip olduğunun söylenemeyeceği, mail yazışmaları incelendiğinde taşıma organizasyonunun davacı ve aynı zamanda taşıyan sıfatına sahip Dhl Global Fonvarding Taşımacılık A.Ş. ile ihbar olunan Selectron Ltd. Şti. arasında akdedildiğinin anlaşıldığı, davaya konu navlun sözleşmesinde ihbar olunan Selectron Ltd. Şti.'nin taşıtan sıfatına sahip olduğu, buna karşılık, her ne kadar mali müşavir bilirkişi tarafından davalı ...'in ticari defterleri üzerinden yapılan incelemede davaya konu borcun söz konusu defterlerde yer aldığı tespit edilmiş de olsa, bu borcun davalı ...'in navlun sözleşmesindeki taşıtan sıfatından kaynaklandığının söylenemeyeceği, mail yazışmalarında ...'in iradesinin navlun faturasının kesileceği hesabı tayin edebilmek amacıyla davacı tarafa vergi levhasını göndermekten ibaret olduğu, ...' in sadece bu yazışmalardan hareketle navlun sözleşmesinin tarafı olduğunu, dolayısıyla taşıtan sıfatı ile navlun borcundan sorumluluğuna bağlı olarak pasif husumet ehliyetinin bulunduğunu söylemek mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, uyuşmazlığın taşıma işinin yapılmadığı veya eksik yapıldığı konusunda olmayıp davacı tarafından yapılan taşımanın davalı adına yapılıp yapılmadığı ve navlun faturasından davalının sorumlu olup olmadığı noktasında olduğu, davalı tarafından davacı şirkete gönderilen 21.10.2015 tarihli mailde faturaların kendileri adına kesilmesinin talep edildiği, yine 04.12.2015 tarihli mailde ...-Proline olarak borç bakiyesinin ne kadar olduğunun sorulduğu, yine taraflar arasındaki diğer mail yazışmalarının taraflar arasındaki ticari ilişkiyi doğruladığı, davacının tarafların ticari defter ve belgelerine delil olarak dayandığı, süresinde kendi ticari defter ve belgelerini bilirkişi incelemesi için sunduğu, davalının ise ticari defterlerini bilirkişi incelemesine ibraz etmediği, davalı ...'in dosyaya celp edilen BA(mal alım bildirimi)formlarının tetkikinde, davacı tarafından davalı adına 2015 yılı içerisinde tanzim edilen 5 adet toplam 52.840 USD'lik faturaların davalı tarafından bağlı bulunduğu vergi dairesine bildiriminin yapılmış olduğu, davacının iş bu faturaları davalıya teslimini kanıtladığı, gerek davalıya ait vergi dairesinden celp edilen Ba/Bs formlarının gerekse dava dışı şirketin ticari defter kayıtlarının tetkiki sonucu davalı ile ihbar olunan Selectron Ltd. Şii. arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu ve 31.12.2016 tarihi itibarıyla dava dışı şirketin davalıya 1.886.56 TL borçlu olduğu, davaya konu navlun sözleşmesinde davalılardan Selectron Ltd. Şti.'nin taşıtan sıfatına sahip olduğu ve dolayısıyla navlun borcunda sorumluluğuna bağlı olarak huzurdaki davada pasif husumet ehliyetinin bulunacağının bilirkişi tarafından tespit edildiği, yine davalının muhasebecisi tarafından sehven navlun faturasının kabul edildiği şeklinde beyanda bulunmuş ise de bu faturaların iade edildiğine dair iade faturasının düzenlendiği yönünde beyanda bulunulmadığı ve buna dair bir belgenin de ibraz edilmediği, davalının lojistik firması olarak ithalatçı adına davacıya malları taşıttığı ve davalının bizzat kendi talimatı doğrultusunda navlun faturalarının davalı adına kesildiği ve davalı tarafından navlun faturalarının kabul edilerek BA formu ile vergi dairesine bildirdiği, bu nedenle davalının mal veya hizmet almadığı yönündeki savunmasının hakkın açıkça kötüye kullanılması ve dürüstlük kuralına aykırı olacağından bu savunmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile davalının takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, 53.687,20 USD asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar 3095 sayılı Yasa'nın 4/a. maddesi uyarınca takip talebindeki oranları geçmemek üzere avans faizi işletilmesine, asıl alacağın takip tarihindeki kur üzerinden TL karşılığının %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına ve özellikle avans ibaresinin anılan Yasa hükmü kapsamında döviz cinsinden mevduata uygulanan faiz olarak anlaşılacağına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 7.918,77 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 25/04/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.