Esas No: 2021/15
Karar No: 2022/3728
Karar Tarihi: 11.05.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/15 Esas 2022/3728 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/15 E. , 2022/3728 K.Özet:
Davacılar, davalı ...'a verdikleri 17.000 TL'lik çekin tahrif edildiğini ve icra takibine konulduğunu iddia ederek dava açmıştır. İlk derece mahkemesi, çekte herhangi bir tahrifata rastlanmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacılar vekili, bu karara istinaf ederek davanın kabul edilmesini talep etmiştir. Bölge adliye mahkemesi, davalı ...'in çeki tahsil cirosu ile aldığını kabul etmesine rağmen, davalı ...'in icra takibinde taraf olmadığı ve çekte herhangi bir sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabul edilmesine karar vermiştir. Temyiz incelemesi sonucu, karara karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Kararda TTK 818/1-d, TTK 683/2, TTK 684/2 ve TTK 687 maddeleri açıklanmıştır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 43. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 25.09.2017 tarih ve 2015/583 E. - 2017/727 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi'nce verilen 08.10.2020 tarih ve 2020/63 E. - 2020/140 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin 2006 yılında 18.000.- TL ve 17.000.- TL bedelli 2 adet çeki davalı ...’a verdiğini, bu çeklerden 18.000.- TL bedelli çekin ödendiğini, diğer 12.09.2006 tarihli 17.000.- TL bedelli çekin “17.000 TL” olan meblağ kısmında, “170.000 TL” olarak tahrifat yapıldığını, ayrıca çekin keşide ve vade tarihlerinin de 2008 yılına ait olarak değiştirildiğini, davalılardan ... tarafından çeke dayalı olarak müvekkilleri aleyhine icra takibine girişildiğini, çekin zamanaşımına uğradığını, davalılar hakkında resmi evrakta sahtecilik ve tefecilik suçlarından savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı ...’in savcılıktaki ifadesinde, müvekkillerini tanımadığını ve alacağının olmadığını beyan ettiğini, diğer davalı ...’ın savcılık ifadesinde ise, müvekkillerinden ...’e araç sattığını, sözkonusu çekin de bunun karşılığında aldığını, çeki tahsil için arkadaşı diğer davalı ... ile bankaya gönderdiğini, çekin karşılığının olmaması üzerine çeki avukatı aracılığıyla takibe koyduğunu beyan ettiğini, oysa ki, çeki icra takibine koyanın davalı ... olduğunu, müvekkilleri ile davalı ... arasında beyan edildiği gibi harici araç alım satım ilişkisi olmadığını ileri sürerek çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacıların davalı ...'a başkaca çekler verdiklerini ve çek bedellerini ödediklerini belirttikten sonra müvekkilleri ile davacılar arasında hiçbir alışverişin bulunmadığını ileri sürmesinin çeliştiğini, tahrifat iddiasının icra hukuk mahkemesince değerlendirildiğini ve adli tıp raporu doğrultusunda çekte tahrifat bulgusuna rastlanılmadığından davanın reddedildiğini, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, çekte tahrifatın sözkonusu olmadığını, müvekkillerinin iş ortağı ve arkadaş olduklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, davaya konu çekte fiziksel ya da kimyasal herhangi bir silme ya da ilave yoluyla tahrifata delalet eden bulgulara rastlanılmadığının bilirkişi raporları ile sabit olduğu, davaya konu çekin geçerli olduğu ve zamanaşımına uğramadığı, temel ilişkiden mücerret borç ikrarını içerdiği dikkate alınarak temel ilişkinin davalı tarafça kanıtlanmasının gerekmediği, davalı alacaklı tarafça davacıların borçlu olduklarının yazılı belge ile kanıtlandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, dava konusu çekin yetkili ve meşru hamili ve icra takip alacaklısı olan davalı ...’in savcılık ifadesinde açıkça, davacılardan çekten dolayı alacağının olmadığını kabul etmiş olduğu, diğer davalı ... yönünden ise, bu davalının icra takibinde taraf olmadığı gibi, dava konusu çekte de herhangi bir sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle davacıların istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca, kararın kaldırılarak davalı ... yönünden davanın kabulüne diğer davalı ... yönünden ise davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8.709,53 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 11/05/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
6102 sayılı TTK 818/1-d maddesi gereğince çekte de uygulanması gereken TTK 683/2 maddesinde "lehine ciro yapılan kişinin ciroda gösterilmesine gerek olmadığı gibi cironun, cirantanın sadece imzasından ibaret olabileceği, bu şekildeki cirolara "beyaz ciro" denileceği, beyaz cironun poliçenin arkasına veya alonj üzerine yazılması gerekeceği" düzenlenmiş,
TTK 684/2 maddesinde de "ciro beyaz ciro ise hamilin poliçeyi yeniden beyaz olarak veya diğer belirli bir kişiye ciro edebileceği, beyaz ciroyu doldurmaksızın ve poliçeyi tekrar ciro etmeksizin poliçeyi başka bir kişiye verebileceği" vaz edilmiştir.
Takip ve davanın dayanağı çek, 02.07.2008 keşide tarihli, keşidecisi davacı ..., lehdarı ve ilk cirantası davacı ..., hamili ise davalı ... olan 170.000 bedelli çek olup, lehdar ... ile davalı ...'ın beyanlarına ve çekin arka yüzündeki şerhe göre davacı ... tarafından davalı ...'e TTK 683/2 maddesine göre beyaz ciro ile devredildiği, beyaz ciro ile çeki devralan ve ciro silsilesinde gözükmeyen davalı ...'in bu kez çeki davalı ciranta ...'e TMK 684/2-c maddesi gereğince teslim suretiyle beyaz ciro ile devrettiği, son hamile yapılan cironun tahsil cirosu olduğu konusunda ciro şerhinde bir açıklık bulunmamakla birlikte ... ve ...'in beyanlarından, çek bedelinin Metin adına tahsil edilmek üzere Metin tarafından Hayati'ye tahsil cirosu ile devredildiği, davalı ...'nin de kendisine yapılan beyaz cirodan sonra çeke kendi kimlik bilgilerini yazmak suretiyle muhatap bankaya ibraz ettiği anlaşılmaktadır.
Tahsil cirosunda da beyaz ciro şeklinin kullanılması mümkündür (Arslanlı-1952 sh.120).
Dava konusu çekin bedelini davalı ... adına tahsil etmek üzere beyaz ciro ile alan davalı ... çekin yetkili ve meşru hamilidir (TTK 686).
Davalı ...'nin savcılık ifadesinde geçen ve Bölge Adliye Mahkemesince hükme esas alınan beyanı, çeki temlik cirosu ile değil tahsil cirosu ile devraldığına ilişkin olup, çekin davalı ...'ye tahsil cirosu ile devredildiğine ilişkin hususun Bölge Adliye Mahkemesince gözardı edilmesi isabetli olmamıştır.
TTK 687 maddesinde de ifade edildiği şekilde, davalı ...'nin çeki iktisap ederken bile bile borçluların zararına hareket ettiği de ispatlanmış değildir (Y.11.H.D. 01.06.1987 gün 2434-3300 sayı).
Bu halde, davalı ...'nin dava konusu çeki davalı ... adına tahsil etmek üzere beyaz ciro ile Metin'den devraldığı, davalı ...'nin yetkili ve meşru hamil olduğu sabit olup, davanın reddine karar verilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken yasal düzenlemelere aykırı şekilde davalının temyiz isteminin reddine karar verilmesi doğru değildir.
Açıklanan nedenle sayın çoğunluk görüşüne karşıyız.