Esas No: 2022/661
Karar No: 2022/4002
Karar Tarihi: 24.05.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2022/661 Esas 2022/4002 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2022/661 E. , 2022/4002 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 07.02.2017 tarih ve 2014/462 E- 2017/58 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nce verilen 21.02.2019 tarih ve 2017/1718 E- 2019/441 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline geri çevrilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra iade edildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında önceye dayalı ticari ilişki olduğunu, davalı şirketin ekonomik sıkıntı nedeniyle 2008 yılında iflas ettiğini, o tarihten sonra hiçbir ticari faaliyette bulunmadığını, diğer davalı şahsın ise davalı şirket ortaklarından ...'un yakını olduğunu ve sahte senetler düzenlediklerini, düzenlenen bu senetlerin davalı şahsa ciro edilerek icra takibi başlatıldığını, davalıların birlikte hareket ederek gerçeğe aykırı ve sahte imzalarla tanzim ettikleri senetlerin davalı şirket tarafından diğer davalıya ciro edildiğini ve bu kişinin de iyi niyetli hamil gibi hareket ettiğini ileri sürerek başlatılan takibe konu senetten dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitini talep etmiş, 03/11/2014 havale tarihli dilekçelerinde dava sebebini ıslah ederek davanın takibe konu senetteki imzaların müvekkili firma yetkilisine ait olmaması nedenine dayandıklarını beyan ederek davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalı taraflar, dosyaya cevap dilekçesi sunmamışlardır.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davacı şirketi 20 yıl süreyle temsile yetkili olan temsilcilerine ilişkin ve bono tanzim tarihi öncesine dayalı belge asılları, davacı şirket temsilcilerinin huzurda alınan imza örnekleri üzerinine ilişkin grafolog bilirkişi raporu ile Adli Tıp Kurumu Raporlarına göre takibe konu senet üzerindeki imzanın şirketi temsile yetkili ...'ın eli ürünü olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, senedin bedelsiz kaldığı hususunun davacı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava kambiyo takibine konu senet nedeniyle takip alacaklısı ve senet lehtarına karşı borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olup mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilinin istinaf talebi de bölge adliye mahkemesince esastan reddedilmiştir.
6102 sayılı TTK 776. maddesi bir bonoda olması gereken şekil unsurlarını saymış, buna göre bono veya emre yazılı senet metninde “bono” veya “emre yazılı senet” kelimesini ve senet Türkçe’den başka bir dille yazılmışsa, o dilde bono veya emre yazılı senet karşılığı olarak kullanılan kelimeyi, kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini, vadeyi, ödeme yerini, kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adını, düzenlenme tarihini ve yerini, düzenleyenin imzasını içeren senetler bono mahiyetinde kabul edilir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, bu unsurların yokluğu, esas itibariyle senedi geçersiz kılmaktadır. Herhangi bir eksikliğin yorum yoluyla tamamlanması mümkün değildir. Ayrıca unsurlardan birinin eksikliği dolayısıyla senedin bono olarak geçersiz olacağına işaret eden 777/1. maddesi, senedin tahvilen başka bir mesuliyet kaynağı olacağını belirtmemiştir. Duruma göre, böyle bir bononun mücerret bir borç vaadi sayılması mümkün değildir. Keza mecburi şekil unsurlarından birini ihtiva etmediği için bono vasfı taşımayan senedin, ciro yoluyla devre ilişkin sonuçlar doğuracak şekilde ciro ile devrine imkan yoktur. Böyle bir senet olsa olsa alacağın temliki yoluyla devrolunabilir. Ayrıca zorunlu unsurları taşımayan senet arkasındaki beyaz ciro da yazılı temlik beyanı sayılmaz. Takibe konulan senette tanzim yeri bulunmadığı gibi borçlu ismi yanında da düzenleme yeri bulunmamaktadır. Buna göre, dava konusu belge bono niteliğinde olmayıp delil başlangıç niteliğindedir. Bu sebeple ciro yoluyla tedavülü mümkün olmayıp alacağın temliki hükümleri yoluyla devri mümkün olacaktır. Dosya arasında usulüne uygun şekilde alacağın temlikinin yapıldığına dair bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığına göre senedi elinde bulunduran ve icra takibini başlatan davalılardan ... meşru hamil olarak da kabul edilemez. Ayrıca dava konusu senet, düzenleyen şirket ile davalı Onuksan Oto Gıda İnş. Tur. Nak. Taah. Dış Tic. A.Ş. arasındaki ilişki bakımından delil başlangıcı niteliğindedir (Ertekin, E/Karataş, İ.: Uygulamalı Ticari Senetler Hukuku, Ankara 1992-2 bası, Ankara 1996, sayfa, 232/233). Bu durum karşısında alacağın varlığını tek başına kanıtlamayan, delil başlangıç sayılan belge yanında ispat yükü üzerinde olan davalı Onuksan Oto Gıda İnş. Tur. Nak. Taah. Dış Tic. A.Ş.'nin alacağını ispata yarayan başkaca delil göstermemesi nedeniyle bu davalının da alacaklı olduğunu kabul etme olanağı yoktur. Açıklanan bu gerekçelere göre sonuca gitmek gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu oluşturulan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış hükmün bu nedenle bozularak kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz istemlerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24/05/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dava, bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
Sayın çoğunluk ile aramızdaki ihtilaf, keşideci imzasını taşıyan, ancak keşide yeri bulunmadığı için unsur yokluğuyla malul, imzalı belgeden dolayı borçlunun sorumlu olup olmayacağına ilişkindir.
Bonoda bulunması gereken zorunlu unsurlar 6102 sayılı TTK 776. Maddesinde tek tek sıralanmıştır. Keşide yeri de bulunması gereken zorunlu unsurlardan olup, yokluğu halinde kambiyo senedi vasfını kazınmayacağı tartışmasızdır.
Somut vakıada keşideci imza inkârına dayanmış ancak yapılan yargılama neticesinde imzanın eli ürünü olduğu bilirkişi raporuyla teyit edilmiştir.
Bu durumda mevzubahis belgenin içeriğine bakıldığında kambiyo senedi niteliğinde bulunmasa dahi borçlunun ödeme vaadini (borç ikrarını) içeren belge mahiyetinde olduğu görülmektedir. Belge bu haliyle adi senet mahiyetindir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.03.2008 gün ve 2008/19-266 E, 276 K, yine 04.04.2007 gün ve 2007/13-153 E, 183 K., 20.02.2008 gün ve 2008/3-159 E, 158 sayılı kararları da bu istikamettedir. Keza Dairemizin 31.05.2010 gün ve 6251 E, 6168 K sayılı ilamı ile 03.06.2021 gün ve 2020/3096 E, 2021/4774 K. Sayılı ilamı ile (Kapatılan)19. HD. 08.03.2010, 2009/14007 E, 2010/2532 K, ilamı ile yine 29.11.2010 gün ve 2010/10064 E, 13435 K sayılı ilamlarında da aynı anlayış benimsenmiş olup, özetle Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasının bu yönde olduğu açıkça müşahede edilmektedir.
Sayın çoğunluğun yasal dayanak gösterdiği TTK 777/1 maddesinde adi senede dair bir sorumluluğun düzenlenmemiş olması, işin doğası gereğidir. Burada TTK 732. Maddede düzenlendiği gibi sonradan kambiyo vasfını yitiren belgeden değil, başından beri kıymetli evrak niteliğine haiz olmayan ve dolayısıyla TTK’nu ilgilendirmeyen bir borç ilişkisi mevzubahistir. Hal böyleyken adi bir borç ilişkisinin tek başına TTK’da düzenlenmiyor olması ilgililerin sorumluluğunu bertaraf etmez. Ortada halen Türk Borçlar Kanununa göre geçerli; adi yazılı borç taahhüdü bulunduğundan uyuşmazlığı bu çerçevede çözüme kavuşturulması gerekir.
Adi senette, kambiyo senedine ilişkin ciro hükümleri geçerli olamayacağından, davalı ...’un meşru hamil sıfatını kazanmayacağı ve dolayısıyla bu davalı yönünden ret kararı verilmesi gerekmekte ise de, belgede doğrudan ilişkinin tarafı olan alacaklı (lehtar) şirket yönünden ispat yükü halen davacı üzerinde olup bu bakımdan yerel mahkemece ret kararı verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre aksi yönde tezahür eden sayın çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum.