Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/7522 Esas 2022/7647 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/7522
Karar No: 2022/7647
Karar Tarihi: 05.10.2022

Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/7522 Esas 2022/7647 Karar Sayılı İlamı

1. Ceza Dairesi         2022/7522 E.  ,  2022/7647 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
    SUÇ : Kasten yaralama sonucu ölümüne neden olma
    HÜKÜM : A- İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/06/2017tarih ve 2016/156 (E) - 2017/19 (K) sayılı kararı ilesanık hakkında maktulü kasten yaralama sonucuölümüne neden olma suçundan 5237 sayılı TCK'nin87/4-2.c, 62, 53. maddeleri uyarınca; 10 yıl hapiscezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğunailişkin kararı,B- İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. CezaDairesinin 03/11/2017 tarih ve 2017/786 (E) -2017/863 (K) sayılı "İstinaf başvurularının esastanreddine" ilişkin kararı.
    TEMYİZ EDENLER : Sanık müdafii, Katılanlar vekili.
    İTİRAZ EDEN :Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Sanık ... hakkında maktul ...'a yönelik kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan mahkumiyetine yönelik İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/06/2017 tarih ve 2016/156 (E) - 2017/19 (K) sayılı kararının sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 03/11/2017 tarih ve 2017/786 (E) - 2017/863 (K) sayılı kararının verildiği, bu hükmün sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin duruşmalı yapmış olduğu inceleme sonrası 09/05/2022 tarih ve 2022/397 (E) - 2022/3364 (K) sayılı ilamı ile temyiz itirazlarının esastan reddine kararı verildiği, Dairemizin esastan red kararına karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24/06/2022 tarih, 1-2018/1788 itiraz nolu yazısıyla;
    "Dava konusu olayda Yüksek Daire ile Başsavcılığımız arasında uyuşmazlık konusu olan husus sanığın eyleminin vasfının belirlenmesine ilişkindir.
    Tüm dosya kapsamına göre; sanığın İstanbul Fatih Sultan ... mahallesi Polis merkezinde görevli polis memuru olduğu, olay günü saat: 19.10 sıralarında DHKP/C adlı yasadışı silahlı terör örgütü mensuplarının Fatih Sultan ... mahallesi Polis merkezine silahlı, molotoflu, taşlı ve havai fişekli saldırı gerçekleştirdikleri, aynı gün saat: 22.15’te tekrar saldırı yapılacağı ihbarı alınması üzerine, sanık ve görevli diğer polis memurlarının teyakkuza geçtikleri ve zırhlı araçla sokakta slogan atan bir gruba göz yaşartıcı kullanılarak müdahale ettikleri, grupta bulunanların ara sokaklara doğru kaçtıkları, ancak sokakların dar olması zırhlı aracın girmesine imkan vermediğinden, sanığın araçtan inerek dur ihtarı yapılmasına rağmen kaçmaya devam eden kimlikleri tespit edilemeyen dört şahsı yakalamak amacıyla takibe başladığı.
    Sanığın kaçan şahısları durdurmak maksadıyla önce havaya bir el ateş ettikten sonra bir el daha ateş ettiği, bu arada şahıslardan birinin kaçarken atmış olduğu cismin patladığı, aralarında 25 - 30 metre mesafe varken üçüncü kez ateş ettiğinde ise sanık savunmasına göre, kaçan şahısların arasında bulunan, maktul yakınlarının iddiasına göre ise kaçan şahıslarla ilgisi bulunmayıp evine gitmekte olan maktul ...’ün isabet aldığı ve sol sırttan giren, sağ köprücükten çıkan merminin oluşturduğu yaralanma sonucunda öldüğü olayda;
    Sanığın maktulün giysilerini tarif ederek kaçan şahıslar arasında olduğunu beyan ettiği, ancak maktulün vucudunda veya giysilerinde patlayıcı madde veya atış artığı bulunmadığı, 92 promil alkollü olduğu, sabıka ve GBT kayıtlarında yasadışı silahlı örgüt bağlantısının bulunmadığı, olayın gerçekleştiği yerin Fatih Sultan ... mahallesi Polis merkezine 600 metre mesafede olduğu, sokak lambaları dolayısıyla yeterli aydınlatmanın olduğu, sokakta sanığın bulunduğu yer ile kaçan şahısların bulundukları yer arasında yaklaşık % 15 - 20 eğim bulunduğu ve olay yerinde bulunan bir adet boş kovan ile maktulü hastaneye nakleden ambulansta bulunan bir adet mermi çekirdeğinin sanığa ait Sarsılmaz marka 9 mm. çapında görev tabancasından atılmış olduğu tespit edilmiştir.
    Buna göre; maktulün, polisin dur ihtarına rağmen kaçan şahıslar arasında bulunduğu ancak kaçma nedeninin slogan atan gruba dahil olduğu için mi, yoksa polisin dur ihtarı üzerine korkudan mı olduğu hususu kesin olarak belirlenememiş ise de, fiilin polis merkezine saldırı yapılacağı ihbarı akabinde slogan atarak kaçmaya başlayan ve dur ihtarına uymayan yasadışı silahlı örgüt mensubu oldukları değerlendirilen şahısları yakalamak amacıyla takip sırasında işlendiği hususu sabittir.
    Sanığın 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun Ek 4. maddesi kapsamında suça el koyma ve işlenmesinin devamını engelleme konusunda görevli ve
    yetkili olduğu aynı Kanun'un 16. maddesinde yazılı koşullara uygun şekilde hareket ederek kaçan şahıslara dur ihtarında bulunulduktan sonra kaçmaya devam etmeleri üzerine bir el havaya olmak üzere toplam üç el ateş etmek şeklindeki eyleminin kanun hükmünün yerine getirilmesi niteliğinde olduğunda tereddüt yoktur.
    5237 sayılı TCK’nin 24/1. maddesinde kanun hükmünü yerine getirilmesi ceza sorumluluğunu kaldıran bir neden olarak düzenlenmiş olup, bu halde kanun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilemeyeceği öngörülmüştür.
    TCK’nin 27/1. maddesinde ise ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın indirilerek hükmolunacağı düzenlenmiştir.
    Polis Vazife ve Salahiyet Nizamnamesinin 17. maddesi ise, "Polis Vazife ve Salahiyet Kanunun'un on altıncı maddesi mucibince polis için silah kullanmak salahiyetinin kabul edildiği hallerde silah kullanılması silah kullanmaktan başka bir çare bulunmadığı hallere munhasırdır. Bu takdirde mümkün olduğu kadar suçlunun öldürülmekten ziyade yaralı olarak yakalanmasına dikkat edilmesi ve kalabalık yerlerde silah kullanmaktan imkan nispetinde sakınılması icap eder." şeklinde bir düzenleme bulunmaktadır.
    Kolluk görevlilerinin 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun Ek 4. maddesi kapsamında gerçekleşen eylemlerinin TCK’nin 27/1. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının, polisin zor ve silah kullanma şartlarını düzenleyen 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun 16. maddesi ile Polis Vazife ve Salahiyet Nizamnamesinin 17. maddesi hükümleri uyarınca belirlenmesi gerekir.
    Buna göre, kolluk görevlisinin kaçan kişinin öldürülmesinden ziyade yaralı olarak yakalanmasına dikkat etmesi beklendiğinden, bu özenle hareket edilmediğinde ve olayın ölümle sonuçlanması halinde, kanun hükmüne dayalı silah kullanma hak ve yetkisinin icrasında aşırılığa kaçarak kasıt olmaksızın kanuna uygunluk sınırının aşılmasıyla ölüm sonucunun doğduğunun ve TCK’nin 27/1. maddesi gereğince, taksirden sorumlu olacağının kabulü gerekir.
    Somut olayda; sanığın ve maktulün hareketli olmaları ile olayın meydana geldiği sokağın eğimli yapısı itibarıyla sanığın nişan alarak ateş etmeye fırsat bulamadığı gibi maktulün öldürücü bölgelerini hedef alarak ateş ettiğine ve ölüm sonucunu istediğine ilişkin de herhangi bir delil mevcut olmadığından öldürme kastı bulunmadığında şüphe yoktur.
    Ancak sanığın kaçmakta olan şahsı yaralı olarak yakalamaya dikkat etmesi gerekirken bu özenle hareket etmemek suretiyle istemediği ve öngöremediği sonuca neden olduğundan, TCK’nin 27/1. maddesinde yazılı şekilde kanun hükmünü yerine getirirken kasıt olmaksızın sınırı aştığının kabulü gerekir.
    Bu durumda; sanığın maktule yönelik eyleminin 5237 sayılı TCK’nin 27/1. maddesi yollamasıyla aynı Kanun'un 85/1. maddesine uyduğu ve taksire dayalı kusurunun ağırlığı nazara alınmak suretiyle ceza uygulaması yapılması gerektiği sonucuna varılmakla, sanığın kasten yaralama sonucu ölüme neden olmak suçundan mahkumiyet hükmüne ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi kararının bozulması gerektiği kanaatiyle Yüksek Dairenizin temyiz istemlerinin esastan reddi ile hükmün onanması kararına karşı 5271 sayılı Kanun’un 308. maddesi uyarınca sanık lehine itiraz olağanüstü kanun yoluna başvurulmuştur.
    Gerekçeleriyle itirazda bulunulduğu,
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.07.2012 gün ve 2012/280, 2012/928 sayılı Kararı ile 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasa'nın 99. maddesiyle, 5271 sayılı CMK'nin 308. maddesinde yapılan değişiklik ve 101. maddesiyle 5320 sayılı Yasaya eklenen geçici 5. madde uyarınca itiraz hakkında karar verilmek üzere dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmakla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesinin, 6352 sayılı Yasa'nın 99. maddesi ile eklenen 3. fıkrası uyarınca yapılan incelemede;
    Dosya incelendi;
    Gereği görüşülüp düşünüldü:
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi, 6352 sayılı Yasa'nın 99. maddesi ile eklenen 3. fıkrası uyarınca yapılan incelemede; Dairemizce verilen 09/05/2022 tarih ve 2022/397 (E) - 2022/3364 (K) sayılı karar usul ve kanuna uygun olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçeleri yerinde görülmediğinden İTİRAZIN REDDİNE; dosyanın itiraz konusunda karar verilmek üzere Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE; 05/10/2022 gününde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara