Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2022/303 Esas 2022/4403 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/303
Karar No: 2022/4403
Karar Tarihi: 06.06.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2022/303 Esas 2022/4403 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, davalı şirkete yatırdığı parayı geri alamadığını ileri sürerek, taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve ödenen paranın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesi, davanın reddine karar vermiş ancak davacının istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Temyiz istemi reddedilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararı onanmıştır. 7194 sayılı Yasa'nın 41. maddesi, davacı ile davalı şirket arasındaki ortaklık ilişkisini yasa ile kurmuş olup, yasada ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tesbiti istemi ile açılan dava için bir dava şartı öngörülmüş değildir. Ancak davacının temyiz başvurusu sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda reddedilmiştir.
Kanun Maddeleri:
- 7194 sayılı Kanun, Madde 41
- Türk Ticaret Kanunu, Madde 379/1 (6762 sayılı Kanun'un 329/1) ve Madde 480/3 (6762 sayılı Kanun'un 405/2)
11. Hukuk Dairesi         2022/303 E.  ,  2022/4403 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10.02.2020 tarih ve 2020/18 E. - 2020/87 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'nce verilen 27.09.2021 tarih ve 2020/2742 E. - 2021/1926 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, davalı şirketin yurt dışında birçok ülkede yatırılan paraların istenildiği her an geri çekilebileceği ve karşılığında yüksek oranda faiz verileceği garantisi ile müvekkilinin davalı tarafa para verdiğini, ancak ödenen paranın bir türlü geri alınamadığını ileri sürerek, taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve ödenen paranın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı şirket vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince, davadan önce 7194 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği, 07/12/2019 tarihi itibariyle taraflar arasındaki ilişkinin ortaklık ilişkisi olduğunun kabulü gerektiği, şirketler hukukunda şirkete konulan sermayenin şirketten geri istenemeyeceği, şirketin de payı geri alamayacağı, 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesindeki açıklık gereğince şirket ortağı sayılan davacının 07/12/2019 tarihinden sonra açtığı davada haksız olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Bu karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nce, davanın 7194 sayılı Yasa'nın 41. maddesiyle 3332 sayılı Yasa'ya eklenen geçici 4. maddesi yürürlüğe girdikten sonra açıldığı, bu madde uyarınca davacının şirket ortağı olduğu, 6102 sayılı TTK'nın 379/1 (6762 sayılı Kanun'un 329/1) maddesi uyarınca, anonim şirketlerin kendi hisselerini temellük edemeyeceği gibi rehin olarak kabul edemeyecekleri, 6102 sayılı TTK'nın 480/3 (6762 sayılı Kanun'un 405/2) maddesi uyarınca, hissedarların sermaye olarak verdiklerini geri isteyemeyecekleri, bu durumda davacının hissedarı olduğu davalı şirketten hisselerini dava yoluyla isteyemeyeceği, davanın 6100 sayılı HMK'nın 114/2 maddesinde yer alan diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır hükmü uyarınca, aynı Yasa'nın 115/2 maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi gerekirken esastan reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 06/06/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi. KARŞI OY

    Dava şartları, davanın esasından önce görülüp karara bağlanabilmesi için varlığı ya da yokluğu hakim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca da noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülebilen hallerdir (HMK 114 md. gerekçesi).
    Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için gerekli hallere olumlu, yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir.
    Mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tesbit edince, kural olarak davanın esası hakkında inceleme yapamaz, kural olarak davayı, dava şartı yokluğundan reddetmekle yükümlüdür.
    Dava şartları HMK m. 114-115 hükümlerinde düzenlenmiş olup, bu şartlar mahkemeye (HMK 114/1-a,b c ve ç), taraflara (HMK 114/1-d, e ve f) ve dava konusuna (HMK 114/1-i, ı, h, g, ğ) ilişkin şartlardır.
    Ayrıca HMK'nın 114/2 maddesinde diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler de saklı tutulmuş olup, İİK 277 maddesi gereğince tasarrufun iptali davası açılabilmesi için borç ödemeden aciz belgesinin alınması, keza şirket yöneticilerinin aleyhine sorumluluk davası açılabilmesi için TTK m. 479/1-c ve m. 618/2 hükümleri uyarınca şirket genel kurulundan izin alınması özel yasalarda düzenlenmiş dava şartlarındandır.
    Somut uyuşmazlıkta dava, davacı ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tesbiti ile davacının, davalı şirkete yatırdığı paranın tahsili istemine ilişkindir.
    Dava 08.01.2020 tarihinde açılmış olup dava tarihinde yürürlükte bulunan 7194 sayılı Yasa'nın 41. maddesi gereğince davacı ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin kurulduğu gerekçesiyle ilk Derece Mahkemesince davanın esastan reddine karar verilmiştir.
    Davacının istinaf kanun yolu başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince ilk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak HMK 114/2 maddesinde öngörülen diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hüküm gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
    Davacının temyiz kanun yolu başvurusu sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda red edilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararı onanmıştır.
    Sayın çoğunluğun onama gerekçesine katılamıyoruz. Şöyleki;
    Bölge Adliye Mahkemesi'nin kabulünün aksine, dava tarihinde yürürlükte bulunan 7194 sayılı Yasa'nın 41. maddesi, davacı ile davalı şirket arasındaki ortaklık ilişkisini yasa ile kurmuş olup, yasada ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tesbiti istemi ile açılan dava için bir dava şartı öngörülmüş değildir.
    7194 sayılı Yasa'nın 41. maddesi, davanın esası ile ilgili olup yasaya rağmen açılan davanın esastan reddi gerekmektedir.
    Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararına vaki istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi usul ve yasaya aykırıdır.
    Ancak temyiz edenin sıfatı itibariyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 370 maddesi gereğince açıklanan gerekçe doğrultusunda onanması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Maruz nedenle sayın çoğunluğun onama gerekçesine karşıyım.

    Hemen Ara